İklim krizinin derinleşmesiyle birlikte insanlar bir yandan hükümetlerinden etkili adımlar atılmasını talep ederken bir yandan da kendi hayatlarını daha yeşil kılmak için değişikliklere gitmeye başladı. Karbon ayak izini küçültmeye çalışanlar tarafından uygulanan bir yöntem ise yerel yiyeceklere yönelmek.
Ancak yiyeceklerin üretildiği yerlerden pazarlara olan yolculuğunda ortaya çıkan karbon emisyonunu azaltmak amacıyla uygulanan bu yöntem sanıldığı kadar etkili olmayabilir. Bunun sebepleri arasında ise yiyeceklerin karbon ayak izinde, ulaşımının diğer etkenlere oranla daha az bir paya sahip olması ve ulaşımda kullanılan yöntemin mesafeden daha önemli bir pay sahibi olması başta geliyor. Yani nereden yediğimizdense ne yediğimiz ve hangi araçla bize geldiği çok daha önemli olabiliyor.
Joseph Poore ve Thomas Nemecek’in Science dergisinde yayımlanan çalışması yiyeceklerin karbon ayak izinin nelerden oluştuğunu ortaya koyuyor. 119 ülkede yer alan 38 bin ticari tarlanın incelendiği ve farklı yiyecek türlerinin sınıflandırıldığı araştırmaya göre en büyük karbon salımı, tarladaki işlemler sırasında gerçekleşiyor. Bunu, üretimin yapılması için ormansızlaştırma gibi yöntemlerle doğal alanda gerçekleştirilen değişim izliyor.
Araştırmanın ortaya koyduğu en önemli sonuçlardan birisi ise farklı besin türlerinin sebep olduğu karbon emisyonunun da büyük ölçüde değişiklik göstermesi. Yani bir kilogram biftek, bir kilogram elmaya kıyasla 150 kat daha fazla sera gazı emisyonuna yol açıyor. Genel resimde ise bitki tabanlı besinler, hayvan ürünlerine kıyasla tüketime kadar olan süreçte 10 ile 15 kat daha az karbon salıyor.
Ulaşım; tüm bu etkenler arasında oldukça küçük bir pay sahibi. Çoğu üründe ulaşım yüzde 10’dan daha az bir katkıya sebep olurken, biftek gibi ürünlerde bu oran yüzde 0.5’e düşüyor.
Yiyeceğin masaya ulaşana kadarki yolculuğunu inceleyen araştırmalar, kimi zaman uzaktan gelen yiyeceklerin çok daha az karbon emisyonuna sebep olabileceğini ortaya koyuyor. Kaliforniya Üniversitesi‘nden Eric Bell ve Arpad Horvath tarafından yapılan araştırma, binlerce kilometre uzaklıktaki çiftliklerden ithal edilen meyvelerin çok daha kısa mesafeler kat eden meyvelerden daha az karbon ayak izine sahip olabileceğini gösteriyor.
Kaliforniya, Florida, Meksika ve Şili’den gelen portakalların ABD pazarlarına kadar olan yolculuğunu inceleyen araştırmacılar, portakalın taşımacılığının nasıl yapıldığının, kat edilen mesafeden daha önemli olduğunu buldular. Çünkü uzaktan yüklenen portakallar genellikle kamyonlardan daha büyük miktarlar taşıyabilen ve kilo portakal başına çok daha az yakıt kullanan konteyner gemileri ve trenler tarafından taşınıyor.
Örneğin, Şili-New York arasındaki mesafe, Meksika-New York arasındaki mesafenin neredeyse iki katından daha fazla. Buna rağmen Meksika’dan New York’a kamyonla seyahat eden portakallar, Şili’den New York’a konteyner gemisi ile seyahat eden portakallarınkinden altı kat daha büyük karbon emisyonuna sebep oluyor.
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…