Yeni ‘Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ ismi hakkında kim ne düşünüyor?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yaptığı açıklamada Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘nın adını Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştireceklerini duyurdu.

Aynı zamanda Tarım ve Orman Bakanlığı‘na bağlı olan Meteoroloji Genel Müdürlüğü ile Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü de Çevre, Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlanacak.

Peki bu değişim ne anlama geliyor ve aktörler tarafından nasıl karşılandı? İklim alanında faaliyet gösteren aktivistlere, akademisyenlere, sivil toplum kuruluşu ve örgüt temsilcilerine sorduk.

‘Şehircilik kelimesi oraya uymuyor’

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Prof. Dr. Murat Türkeş:

“Nasıl ki Türkiye’nin Paris Anlaşması’na çok geç olsa da taraf olmak için sunulan kanun teklifini Meclis’ten geçirmesi olumlu bir adımsa Çevre Bakanlığı’na İklim Değişikliği isminin eklenmesi de olumlu bir gelişme. Türkiye’nin Paris Anlaşması’na uyum göstermesi ve ulusal katkı beyanını güçlendirmesi için işleri kolaylaştıracaktır.  Ancak, ‘şehircilik’ bakanlığının uygun düşmediğini düşünüyorum. Birbirine ters kararlar aynı bakanlıktan çıkabiliyor.”

‘Önemli olan eylemleri’

Greenpeace Akdeni İklim ve Enerji Proje Sorumlusu Onur Akgül:

“Paris Anlaşması’nın onaylanmasının ardından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın adına “iklim değişikliği” ibaresinin eklenmesi ilgi çekici bir gelişme. Hükümet Paris Anlaşması’nı onaylayarak açtığı olumlu kulvarı, kentsel emisyon azaltım politikaları, kömürlü termik santrallerin kapatılması ve yenilerinden vazgeçilmesi gibi etkili eylemlerle geliştirmeli.

Bakanlığın ismi fark etmez, hatta karbon salımını artıran; iklim değişikliğine adaptasyonu zorlaştıran kentleşme politikaları devam ettikçe yanıltıcı da olabilir. Önemli olan, geliştireceği iklim dostu politika ve onun eylemidir.”

‘Genel müdürlük seviyesine çıkarılmalı’

İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Uzmanı ve İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin:

“Hükümet Paris’in onaylanmasının ardından iklim politikalarının yönetiminde de iddialı olduğuna kamuoyunu ikna etmeye çalışıyor. Ama aynı yönetsel yapıda, iklim değişikliği konusu aynı bakanlığın bir daire başkanlığının yetkisinde kaldığı sürece isim değişikliğinin fazla bir anlamı yok. En azından iklim konusunun genel müdürlük seviyesine çıkarılması gerekir. Koordinasyon kurulundan da anlaşılan hava kalitesi çıkarılmış, bu da eskiye dönüş sadece. Koordinasyon kurulunun uzmanlara ve sivil topluma açılması gerekir.

Ben bu isim değişikliklerinin vitrin dışında fazla bir önemi olduğunu sanmıyorum şimdilik. Ama eğer yeni ve iddialı bir NDC ilan edilip, mutlak azaltım hedefi ve kömürden çıkış takvimi verilip, bütün ekonomi ve enerji politikaları iklim krizinin önceliklerine göre değiştirilmeye ve eskiden beri iklim politikalarında enerji ve ekonomiyle ilgili bakanlıklara göre daha ilerici pozisyon takip eden Çevre bakanlığının bu ‘yeni’ haline daha fazla yetki verilmeye başlanırsa o zaman bir anlamı olduğunu düşünmeye başlayabilirim.”

‘Gülünç bir durum’

Su Politikaları Araştırmacısı Gökçe Şencan:

“Bence gülünç bir durum. Çevre bakanlığı şehircilik bakanlığına bağlandıktan sonra çevrenin nasıl yıkıcı projelere kurban edildiğini gördüysek iklim konularında da aynı durumu göreceğimizden endişeleniyorum. İklim değişikliği gibi varoluşsal bir sorunu şehircilik bakanlığının altına sıkıştırmak da duruma gereken aciliyetle yaklaşmadığımızı kanıtlıyor. Türkiye’deki mevcut hükümetin de ne iklim değişikliğini anladığını ne de iklim değişikliğiyle mücadele edecek beceriye sahip olduğunu gösteriyor.”

‘Uzun süren anlaşmazlık çözülebilir’

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz:

“Şu anda bildiğimiz sadece isim değişikliği. Birkaç güne ortalık durulduğunda daha fazla şey anlamış oluruz. Bu değişiklik ile eskiden Tarım ve Orman Bakanlığı altındaki iki genel müdürlük yeni isimli bakanlığa bağlanmış görünüyor. Bu da çok uzun süredir devam eden bir anlaşmazlığın bir kısmının çözülmüş olması gibi görülebilir.”

‘Çelişkiye yenisi eklendi’

Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Koray Doğan Urbanlı:

“Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vardı ve ismindeki çelişkiyle aslında tüm bakanlıklar arasında parlıyordu. Şimdi bu çelişkiye bir de İklim Değişikliği eklendi. Bir makam düşünün hem bina yapacak, hem çevreyi koruyacak hem de iklim kriziyle mücadele etmeye çalışacak, bu sadece AKP’nin hayal edebileceği ve gerçekleştirebileceği bir durumdu. Yine de böyle bir Bakanlık olması en azından kavramın yaygınlaşması açısından ilk adımda yararlı olacaktır.”

‘Türkiye samimiyet testinden geçecek’

Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Emine Özkan:

İçinde bulunduğumuz başkanlık sistemi ülkeyi öyle bir hale getirdi ki tek kişinin ağzından dökülenler yıllarca mücadelesi verilenleri birkaç günde gerçek kılıyor. Hal böyleyken elde edilenlerin gerçekliği de tarafımızca sorgulanıyor, bir illüzyondan ibaret olması ihtimali hep hatırımızda duruyor. Durmaya da devam edecek.

İklim meselesinin bakanlık çalışmaları kapsamında ele alınacak olması Paris’in onaylanması haberinin ardından ikinci olumlu gelişme. Şimdi bakanlık altında kurulan ilgili kurullar aracılığıyla ulusal katkı beyanına dair bir çalışma yürütülmesi gerekiyor. Bu çalışma 1.5 derece hedefini tutturmak için fazlasıyla istekli ve atik bir Türkiye resmi çizebilmeli. Yani iddialı bir hedef koymalı Türkiye. Sonrasında olumlu olacak adımlar; doğalgaz aramalarını durdurmak, kömürlü termik santrallerden çıkış planını açıklamak ve bir ekokırım projesi olan Kanal İstanbul’daki vazgeçmek. Bu dönemde iklim siyaseti bağlamında içeride hükümet, dışarıda ise Türkiye  samimiyet testinden geçecek.”

‘Plastik üretimi hala destekleniyor’

Çukurova Üniversitesi’nde Doç. Dr. Sedat Gündoğdu:

“Bir yandan iklim krizinin baş sorumlularından biri olan plastik ve petrokimya üretimini  destekleyerek yeni yatırımlar yaparak bir yandan da bakanlık ismini iklim değişikliği bakanlığı diye değiştirmek oldukça anlamlı olmuş.”

‘Birçok ülkede farklı bakanlıklarla birlikte’

Yeşil Düşünce Derneği Genel Direktörü Sevil Turan:

“Birçok ülkede iklim bakanlığı farklı bakanlıklarla birlikte oluşturuldu. Avusturya’da bu alan iklim eylemliliği, çevre, enerji hareketlilik, inovasyon ve teknoloji olarak düzenlenmiş ve Bakanlığını Avusturya Yeşiller Partisi’nden Leonore Gewessler yürütüyor.

Danimarka’da ise ilgili Bakanlık İklim, Enerji ve Kamu hizmetleri olarak düzenlenmiş. Kanada’da  ise Çevre ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak düzenlenmiş.

İklim krizi ile mücadelenin yönetsel kısmında mekanizmalar ve yetkili organlar kurmak, bunları tanımlamak önemli bir adım. Ancak yönetsel duruma, tüm aktörleri ve alanları sürdürülebilir, şeffaf,  katılımcı bir şekilde bakılması ve planlanması kritik olan noktayı oluşturmaktadır. Çünkü iklim krizi çok katmanlı, doğanın ve insanların selametini ilgilendiren tüm politika adımlarını içeren bir süreç.

‘Tüm aktörleri kapsamalı’

Bu nedenle ilk olarak yönetsel yapının tüm karar süreçleri dahil ulusal ve yerel düzeyde tüm aktörleri kapsayıcı şekilde planlaması önemli. İkinci olarak da  iklim krizinin sadece çevre politikaları ile sınırlı olmayan geniş bir sektörel ve politik alanı kapsadığının farkında olarak yönetsel yapıyı şekillendirmek gerekli. Bunun içine enerji, ulaşım, yapı, tarım gibi farklı bakanlıklarının yetki alanındaki bir çok alan girmekte.

Örneğin dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sera gazı emisyonlarında en büyük pay enerji sektörüne ait. Türkiye’de ise İklim Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde oluşturuldu. Eğer uygulanacak politikalar tek bir alanda kalırsa ve kurumlar arası eş güdümü etkin politika ve izleme süreçleri ile planlanmazsa bu değişiklik sadece bir isim düzenlenmesi olarak kalıcaktır.

Meclis’te oluşturulan iklim komisyonunda farklı bakanlıkların iklim değişikliğine yönelik ve eylem ve uygulamalarına dair yaptıkları sunumlarda da kurumsal eşgüdümün olmadığını gördük. Burada da kilit noktayı kararlılık, kurumlar arası eşgüdüm ve etkin ve katılımcı bir yönetsel mekanizma oluşturuyor.”

‘Küresel gelişmelerle paralel’

change.org İklim Ekibi’nden Deniz Bayram:

“Paris İklim Anlaşması’nın 2015 yılında yürürlüğe girmesinden itibaren, iklim değişikliğiyle mücadelede küresel alanda birçok gelişme mevcut. Bu gelişmelerden biri de iklim değişikliği alanında politikalar üretmek üzere spesifik bakanlıkların, kamu kurumlarının kurulması.

Örneğin, bölgesel bir birlik olan Avrupa Birliği nezdinde 2010 yılından itibaren İklim Eylemi Delegesi var. Belçika’da Çevre, İklim, Sürdürülebilir Kalkınma ve Yeşil Anlaşma Bakanlığı, Fransa ve İtalya’da Ekolojik Dönüşüm Bakanlığı, Hollanda’da Ekonomik İlişkiler ve İklim Politikası Bakanlığı, Yunanistan, İrlanda, Danimarka, Portekiz, Romanya gibi birçok Avrupa Birliği ülkesinde Çevre ve İklim Değişikliği Bakanlığı veya Çevre, İklim ve Enerji Bakanlıkları mevcut. Avustralya’da Enerji ve Emisyon Azaltım Bakanlığı, Malezya’da Bilim, Çevre, Teknoloji ve İklim Bakanlığı aktif bakanlıklar olmasının yanı sıra, Pakistan’da ayrı bir bakanlık birimi ile birlikte iklim değişikliğinden sorumlu başbakanlık danışmanlığı mevcut.

Bu yıl Ekim ayı sonunda gerçekleştirilecek 26’ncı Taraflar Konferansı, ülkelerin güncel azaltım hedeflerini ve net sıfır politikalarını sunmaları açısından kritik önemde görülüyor.

İklim krizinin etkilerine karşı kırılgan ve savunmasız olan genç iklim aktivistleri, küresel iklim grevi ile birlikte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TBMM ve tüm yerel yönetimlerden İklim Acil Durumu İlan Edilmesini talep eden bir kampanya başlattı. Bu kampanya, artık diğer karar vericiler ile birlikte, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na yönelik devam edecek.”