Bu yazı baslangicdergi.org/ dan alınmıştır
Theodore Roosevelt, ABD’nin denizaşırı bir emperyal güç haline gelmeye başladığı 20. yüzyılın ilk yıllarında başkan olmuştu. ABD tarihinin “kovboyvari” ve en maço başkanlarından olan Theodore Roosevelt’in dış siyaset perspektifi, onun sıkça kullandığı “yumuşak konuş ve büyük bir sopa taşı” ifadesiyle hatırlanır. Roosevelt, müstakbel bir küresel hegemon güç olarak ABD’nin diplomasiyle askeri güç tehdidini (ya da kendisini) aynı anda seferber etmesi gereğini vurguluyordu bu sözleriyle. Bu vurguya o yıllarda “büyük sopa diplomasisi” denilecek ve sopalı Roosevelt popüler bir karikatür konusu haline gelecekti.
Mizaç olarak “Teddy” Roosevelt’i hayli andıran Trump da yumuşak konuşup (daha birkaç hafta Erdoğan’a iltifatlar edip ona “hiç olmadığı kadar yakınız” dememiş miydi) Türkiye’ye vize yasağıyla sopasını göstererek selefinin izinde olduğunu mu göstermeye çalıştı bilinmez. Mesele elbette Trump’ın niyet ve mizacıyla ilgili değil. ABD müesses nizamında Erdoğan yönetimine karşı daha sert bir tutum alınması gerektiği yönünde bir konsensüsün (hatta kısmen Trump’a rağmen) yerleşmeye başladığı yorumunda bulunanlar çok.
Sert tutum demişken… ABD açısından Türkiye’yi İran, Libya, Suriye, Yemen, Kamboçya ve Belarus ligine sokan vize yasağının ABD vatandaşlarının, özellikle de konsolosluk çalışanlarının tutuklanmasına karşı sıradan bir “misilleme” olduğunu söylemek mümkün değil. İki ülkenin diplomatik tarihinde bilebildiğim kadarıyla eşi olmayan bu hamleyle ABD çıtayı bir hayli yükseltmiş oluyor. Türkiye fiilen izole edilen bir ülke haline geliyor. Amaçlanan, sopayı sallayarak Erdoğan’ı geri adım atmaya zorlamak.
Siyasal iktidarın bu tutum karşısında nasıl pozisyon alacağıysa henüz meçhul. Bu satırlar yazılırken dışişleri kaynakları konu hakkında bir açıklama hazırladıkları açıklamasında bulunuyorlardı (şaka değil). Ancak Erdoğan’ın bu kez de kamuoyu önünde milli hisleri bol keseden okşayan bir Batı karşıtı demagojiye başvururken kapalı kapılar ardında ABD yönetimiyle bir uzlaşı aramayı deneyeceği tahmin edilebilir. Fakat bunun artık tutabilecek bir yöntem olmadığının belki kendisi de farkındadır. Koşullar onu “ileriye doğru kaçmaya”, yani reste restle karşı koymaya iter mi göreceğiz.
Ancak bir noktada tereddüde mahal olmamalı: ABD’nin (ya da elbet Almanya’nın) Türkiye yönetimiyle önce örtük, şimdiyse giderek açıktan yürüyen bu ihtilafının ardında, (eskilerin deyimiyle) Düvel-i Muazzama’nın demokratik değerlere olan bağının ilgisi yok. Batı Bloku’nun lider ülkelerinin Türkiye’deki oluşum halindeki şefçi (Bonapartist) rejimle ihtilafı, işin aktüel boyutları bir yana, esas olarak iki ana başlık dolayısıyladır:
Yani meselenin bizim anladığımız demokrasiyle ilgisi yoktur ve yukarıda kabaca anılan bu iki alanda bir uzlaşı, daha doğrusu güç dengelerini hesaba katan bir yeni denge oluşmadıkça Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde bir normalleşme pek mümkün görünmemektedir. Neticede işimiz müneccimlik olmadığından bizler açısından esas sorun, ABD öncülüğündeki emperyalist kampa da ona bir rakip olarak temayüz etmekte olan, “formasyon halindeki” emperyalist kampa karşı da ikircimsiz karşı olan, kelimenin gerçek anlamıyla antiemperyalist bir tutumu nasıl yaygınlaştırabileceğimiz meselesidir. Çünkü bunu yapamadığımız takdirde, önümüzdeki dönemde “büyük güçler” karşıtlığını muktedirleri aklama-meşrulaştırma aracı kılan, demagojik mahiyeti açık, antisemitizme bulanmış şu “aptalların antiemperyalizminden” çok çekeceğiz gibi görünüyor…
Bu yazı baslangicdergi.org/ dan alınmıştır
Foti Benlisoy
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…