Haber: Şenol Balı
*
Sınır kenti Van, Ortadoğu ve Asya ülkelerinden Avrupa veya batı metropollerine gitmek isteyen göçmenler için son yılların en yoğun durağı olmuş durumda. Dört ilçesi sınırla 295 km komşu olan kente resmi rakamlara göre yılda 500 bin düzensiz göçmen giriş yapıyor. Kaçakçılar aracılığıyla sınırı geçen bu mültecilerin bir çoğu kenti transit geçerken bir kısmı ise kentte kalıp hayata tutunmaya çalışıyor.
Çaldıran, Özalp, Saray ve Başkale sınırından ülkeye giriş yapan göçmenler ilkin Van kent merkezindeki ahır, metruk bina gibi bekleme alanlarına, oradan da karayoluyla veya Van Gölü üzerinden deniz yoluyla Bitlis‘in Tatvan ilçesine varıyor. Ancak mülteciler, bu yolculuğun her anını büyük zorluklarla geçiriyor. Ölüm ve yaralanmalarla son bulan kazalar, kış aylarındaki donmalar, açlık, barınma veya şiddet göçmenlerin bu süreçte karşılaştığı en temel sorunlar. Ancak neredeyse her gün yaşanan onca can kaybı, yaralanma veya ihlale rağmen devam eden bu göç kesintiye uğramıyor.
Van Gölü‘nde 27 Haziran 2020 tarihinde içinde kapasitesinin çok fazla üstünde göçmenin olduğu teknenin batması sonucu ikisi çocuk 61 mültecinin boğularak can verdiği facia son yıllarda göçmenlerin yaşadığı en büyük kaza olarak kayıtlara geçti.
Geçen yılın haziran ayında içinde 80 civarında göçmenin olduğu tekne Van Gölü açıklarında batmış ve kazada ikisi çocuk 61 kişinin cansız bedenine ulaşılmıştı. Kazaya uğrayan teknenin enkazı hala gölden çıkarılmamışken tespit edilemeyen diğer göçmenlere ait cenazelerin ise hala suda olduğu tahmin ediliyor.
Söz konusu faciayla ilgili başlatılan yargılama ise sürüyor. Altısı tutuklu 12 kişinin Van 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davanın 3 Mayıs 2021 tarihinde görülen ikinci duruşmasında tekne kaptanı Medeni Akbaş dışındaki diğer şüpheliler tahliye edildi.Yargılama Temmuz ayında yapılacak ikinci duruşma ile devam edecek.
Kazada kimlik tespiti yapılabilen kişilerin naaşlarının bir kısmı Afganistan ve İran‘da bulunan ailelerine ulaştırıldı ancak kimlik tespiti yapılamayan veya alınması için başvurunun olmadığı cenazeler ise Seyrantepe Mahallesi’ndeki Kimsesizler Mezarlığı’na defnedildi. Ancak teknede bulunduğu belirtilen aralarında kadın ve çocukların da olduğu bazı göçmenlerin cesedine ise henüz ulaşılamadı.
Tekneden bulunan göçmenlerin yakınları farklı ülkelerden resmi yollarla Türkiye’ye gelip hayatını kaybeden yakınlarının cenazelerini almak veya akıbetini öğrenmek istedi. Bu amaçla Türkiye’ye gelenlerden biri de İran’lı Muhammed Khezri. Khezri tekne kazasında hayatını kaybeden ve cesedine ulaşılamayan kardeşi Ali Khezri‘yi bulmak için Van’a geldi.Önce Erzurum’da bulunan İran Konsolosluğu’na müracaat yapan Kherzi, olumlu cevap alamayınca bir süre Van’da arayışlarına devam ettikten sonra kardeşi hakkında bir bilgi alamadan ülkesi İran’a dönmek zorunda kaldı.
Kherzi, süreci şöyle özetledi: ”Kardeşim kazadan bir ay önce buradan çıktı.Ara sıra görüşüyorduk.Ancak daha sonra ulaşamadık ve sonrasında gölde kaza olduğunu öğrendik. Kalktım Türkiye’ye geldim.Ama çabalarım olumlu sonuç vermedi ve kardeşimden bir haber alamadan geri döndüm.”
Yaşanan kazanın yıldönümünde Van Barosu Göç ve İltica Komisyonu yaşanan tekne faciasında yaşamını yitiren mülteciler anısına teknenin battığı Çarpanak Adası’na yakın bir yerde basın açıklaması düzenledi.Katılanlar adına açıklama yapan Van Barosu Göç ve İltica Komisyonu Başkanı avukat Jindar Uçar, Van üzerinden kentte giriş yapan mültecilerden her yıl onlarcasının yaşamını yitirdiğine dikkat çekerek, ”Temel bir insan hakkı olan ‘sığınma hakkı’ bu yıl Van-İran sınırında örülmeye başlanan duvarla bütünüyle ortadan kaldırılmaya çalışılmakta ve göçmenler ölümcül rota ve yöntemlere kasıtlı olarak teşvik edilmektedir” dedi.
Açıklamasının devamında mültecilerin uluslararası hukuktan doğan haklarına dikkat çeken Uçar, şu ifadeleri kullandı: ” Mültecilik bir tercih değil zorunluluktur. Mülteci, savaş koşulları ve ihlaller nedeniyle ülkesini terk ediyor. Mültecilere gittikleri yerde iltica hakkı verilmesi devletler için bir lütuf değil haktır. Uluslararası sözleşmeler taraf devletler açısından yaşam hakkının korunması ve işkence ile kötü muamelenin önlenmesini sağlama noktasında bağlayıcı düzenlemeler içermektedir.”
Yaşanan tekne ve yol kazalarında yetkililerinin ihmali olduğunu savunan Uçar, iki milyona yakın kişinin yaşadığı Van Gölü havzasında halen bir sahil güvenlik birimi kurulmadığına dikkat çekti:
“Komisyonumuz tarafından ayrıntılı olarak hazırlanmış olan raporda belirtildiği üzere batan teknede aralarında 5 kadının da bulunduğu 80 kişi olduğu bilgisi edinilmiş ve hayatını kaybetmiş olan 61 mültecinin cansız bedenine ulaşılmıştır. Kendilerine ulaşılamayan mültecilerin hala batık olup çıkarılmayan teknede olmaları kuvvetle muhtemeldir. 27 Haziran 2020 tarihinde Çarpanak Adası açıklarında batan tekne halen çıkarılamamıştır.
Olayla ilgili etkin, tarafsız ve adil yargılama ilkelerine uygun bir soruşturma yürütülmemiş, soruşturma olayın maddi gerçeğini ve faillerini ortaya çıkarmak yerine kamuoyu baskısını ortadan kaldırmaya yönelik göstermelik düzenlenen bir iddianame ile sonuçlandırılmıştır.
Van 7. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamada da bu tiyatro devam ettirilerek olayla bağlantılı olduğu iddia edilen kişilerden biri hariç tümü salıverilmiştir. Gelinen aşama itibariyle raporumuzda da ayrıntılı işaret ettiğimiz ‘cezasızlık’ mekanizması saat gibi işlemeye devam etmektedir.”
Uçar’ın teknenin çıkarılması için yaptığı çağrının ardından hayatını kaybeden göçmenler için göle birer karanfil bırakıldı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van milletvekili Muazzez Orhan kazaya ilişkin 14 Ağustos 2020 tarihinde meclise soru önergesi sundu. Aradan geçen bir yıla rağmen bakanlığın önergeyi cevaplamadığı belirtildi.
HDP’li Orhan, konuya ilişkin sunduğu önergede şu ifadelere yer vermişti:
“Van’ın Gevaş ilçesine bağlı İn Mahallesi’nde, Afganistan uyruklu 49 düzensiz göçmen, 2 Şubat 2020’de donma tehlikesi geçirince yardım istemiş son anda ölümden kurtarılmıştı. 9 Şubat 2020’de 13 göçmenin Çaldıran’da donarak öldüğü yönünde yapılan ihbar üzerine, Van Valiliği jandarma ekiplerinin hava şartlarının uygun olması halinde bölgede arama yapacağını duyurmuş ve sonraki aylarda bu kişilerin cesetlerine ulaşılmıştı. 27 Haziran 2020’de Van Gölünde batan teknede yüzden fazla mültecinin olduğu iddia edilmiş sonraki aramalarda 60’tan fazla kişinin cesedine ulaşılmıştı.”
Göçmenlere dönük işleyişin “sistematik bir sömürü düzeni”ne dönüştüğünü belirten Orhan’ın, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yanıtlaması istemiyle yönelttiği sorular şöyleydi:
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…