İskenderun, Fotoğraf: Nazire Gülenay
Deprem coğrafyası olan Türkiye’de bu gerçekliği ve bilimsel ilkeleri göz ardı eden kentleşme ve yapılaşma politikaları ile yetersiz denetim ve yasaya uygun olmayan uygulamalar nedeniyle doğal bir afet bir kez daha toplumsal bir felakete dönüşmüş durumda. Temiz Hava Hakkı Platformu, birincil ve artçı depremlerle riskin devam ettiği deprem sonrası dönemde kamuoyu ve yetkililere ikincil afetler ve buna bağlı oluşabilecek halk sağlığı riskleri ile arama-kurtarma çalışmaları esnasında maruz kalınabilecek riskler hakkında uyarıda bulundu.
İskenderun Limanı’nda 6 Şubat günü başlayan yangın üçüncü gününde devam ediyor. Yanan konteynerlerde ne olduğu yetkililer tarafından açıklama yapılmadığından bilinmiyor; havaya salınan kimyasalların yarattığı riske dair bilgiye de ulaşılamıyor.
Platform tarafından konuya ilişkin yapılan açıklamada bir an önce yanan maddelerin içeriklerinin açıklanarak olası sağlık riskleri hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesinin acil bir halk sağlığı ve güvenlik meselesi olduğunun altını çizdi. Açıklamada şu uyarılar yapıldı:
“Benzer bir şekilde doğal gaz boru hattında yaşanan yangınla ilgili olarak da kamuoyuna yeterli bir resmi bir açıklama yapılmadı.
Deprem sırasında ve sonrasında yaşanabilecek ikincil afetler; petrol ürünleri depolama ve dağıtım tesisleri, petrol rafinerisi, petro-kimya sanayi, azot, gübre, soda, demir-çelik ve krom sanayileri, Kerkük-Yumurtalık, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hatları, doğalgaz hatları ile Afşin-Elbistan, İSKEN-Sugözü, Tufanbeyli, Hunutlu Termik Santralleri gibi yanma, patlama ve kimyasal çevre kirliliğine yol açma riski bulunan pek çok tesisi barındıran deprem bölgesinde, özellikle İskenderun Körfezi’nde çoklu bir kriz riski oluşturuyor.
Yangın, patlama ve sızıntı ile havaya salınan kimyasal maddelerin ve dumanın solunum yolu ile alınmasıyla bölgede pek çok akut ve kronik sağlık sorununun oluşması riski söz konusu olabilecektir.
Bölgede devam eden artçı ve birincil depremler nedeniyle tehlikeli gazların ve yanıcı/patlayıcı maddelerin bulunduğu diğer sanayi tesislerinde güvenlik kontrolleri yapılmalı, herhangi bir sızıntı, atmosfere yayılım ve yangın riskine karşı gerekli önlemler alınmalı; kamuoyu yapılan çalışmalarla ilgili şeffaf biçimde bilgilendirilmeli.
6 Şubat günü yaşanan depremler sonucu 10 bin civarında binanın yıkılmış olduğu bilgisi bulunuyor. Bu binaların bir kısmının eski yapılar olduğu gerçeğinden yola çıkarak, arama-kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmaları esnasında asbest gibi tehlikeli maddelere ve yoğun partikül madde kirliliğine karşı en azından birinci derecede maruz kalan ekiplerin uygun nitelikli maskeler ile donatılması gerekiyor.
Hala göçük altında binlerce insanımızın bulunduğu ve kurtarma çalışmalarının zorlukla yürütüldüğü koşullarda, kurtarma ekiplerimizin ve yöre halkının sağlık ve güvenliklerinin sağlanması da yürütülen çalışmaların ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirilmeli.”
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…