Kategoriler: Yazarlar

Savar’dan sonra alışveriş etmek ya da etmemek? – Gamze Hisarcı

Belki de birçoğumuz 24 Nisan’da yaşanan Savar felaketine kadar üstümüze giydiklerimizin ne kadar politik olduğunu fark etmemiştik. Yediğimiz içtiğimiz konusunda bilinçlenmiştik az biraz GDOlu yemler, pirinçler gözümüze sokuldukça ama yıkama talimatları üzerinden tanıyamadığımız- niye çünkü hemen keseriz onları- o uzak ülkelerde neler oluyor pek bilmezdik. Zaten derdimiz de başımızdan aşkındı.

Bangladeş Savar'da 24 Nisan'da çöken 9 katlı iş merkezi Rana Plaza’da ölü sayısı 1050’ye ulaştı

Bizler fiyat etiketleri üzerinden indirimleri kovalarken oralarda bir ayın o indirimli fiyatlar üzerinden yaşanmaya çalıştığını göz ardı ettik çoğunlukla. Yumurta- civciv hikâyesine dönen talepler-sistem meselesiyle uğraşırken nispeten şanslı olan bizlerin karşılanan her talebi karşısında birilerinin mahrum kaldığı ihtiyaçlarını, haklarını Savar felaketinden servis edilen fotoğraflar gözümüzün önüne seriyor.

Reklam panoları, dergiler, gazeteler, kataloglar nasıl “görünmemiz” gerektiği ile ilgili sayısız örneklerle dolu. Mankenler üzerinden teşhir edilen o “uygun” fiyatlı ürünleri aldığımızda o mankenlerden biri gibi görüneceğimiz konusunda yanıldığımız gibi, o ürünlerin uygun fiyatlı oldukları konusunda da yanılıyoruz. Kıstasımız cüzdanımızdan çıkan para olunca sadece uygun tabii ama o ürünlerin bize gelene kadar ki maliyetini gerçekten biliyor muyuz?

Kalkınma sevdalılarını kendine hayran bırakan bir döngüde, kumaşı Çin’den, aksesuarı Kamboçya’dan, etiketi Hong Kong’dan gelen dikimi Bangladeş’te yapılan, yedi cihanı gezip bir gemiyle bize ulaşan kredi kartına üç taksitle bir sonraki trende kadar dolabımıza yerleşen kıyafetlerle aynadaki suretimizden memnun yaşayıp giderken bugün Savar felaketinde ölü sayısı 1050’ye ulaştı, yaralı sayısı 1000’i geçti ve bir o kadar kişi hala kayıp.

Bizler fiyat etiketleri üzerinden indirimleri kovalarken oralarda bir ayın o indirimli fiyatlar üzerinden yaşanmaya çalıştığını göz ardı ettik çoğunlukla

Ve unutmayalım ki 24 Nisan’dan bugüne, tekstil ihracatında ikinci, yaşaması zor şehirler anketinin daimi üyesi Bangladeş fabrikalarına milyonlarca adet sipariş yerleştirilmeye devam etti. Bu süre içinde daha önce olmadığı gibi işçi sağlığı ve güvenliğini sağlamaya ya da iyileştirmeye yönelik adımlar atılmadı- atıldıysa da duymadık. Ama yaşanılan olayların üstüne avaaz.org’ da bir kampanya başlatıldığını duyduk. Kampanya moda markalarını yaptırımı olan bir yangın ve bina güvenliği sözleşmesi imzalamaya çağırıyor. Kampanya metninde ise işçilerin “bizim giysilerimizi yapmak için tehlikeli binalarda çalışmaya zorlandıkları” belirtiliyor. İmza sayısı 910.000’e dayanmışken aklımdan geçene engel olamıyorum: Sözleşme pek ala yapılsındı. Hatta aslında yapılan bir sürü sözleşme ve denetim vardı, o büyük markalarla çalışmanın şartlarındandır bunlar çünkü. Peki, bu 910.000 kişinin kaçı bahsi geçen sözleşme imzalanmadığı takdirde bu markalardan alışveriş etmekten vazgeçecekti? Yoksa biraz da alışveriş edebilmeye devam etmek için mi önemliydi bu sözleşme?

Gamze Hisarcı

 

Paylaş
Yazar:
Konuk Yazar