Kategoriler: İklim KriziManşet

Prof. Kurnaz: Emisyon azaltım çağrıları karşılık bulmuyor

Yazar:
Haber Merkezi

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, bilim insanlarının tüm uyarılarına rağmen sera gazı emisyonlarının sürekli ve düzenli olarak arttığını, ülkelere yapılan azaltım çağrılarının ise karşılık bulmadığını söyledi.

Dünya Meteoroloji Örgütü‘nün (WMO) yayımladığı Sera Gazı Raporu’na göre, 2023’te atmosferdeki sera gazı konsantrasyonları rekor kırdı; son 20 yılda yüzde 11,4 artan atmosferdeki karbondioksit yoğunluğu hiç olmadığı kadar hızlı birikmeye devam etti.

WMO’ya bağlı Küresel Atmosfer İzleme Ağı‘ndaki uzun dönem gözlemlere dayanan veriler ışığında, geçen yıl küresel karbondioksit konsantrasyonu milyonda 420 parçacığa (ppm), metan konsantrasyonu milyarda 1934 parçacığa (ppb) ve azot oksit konsantrasyonu 336,9 ppb’ye ulaştı. Bu değerler, endüstri öncesi seviyelerin sırasıyla yüzde 151, yüzde 265 ve yüzde 125 üzerinde.

İnsan faaliyetleriyle ilişkili en önemli sera gazı olarak bilinen ve küresel ısınma etkisinin yaklaşık yüzde 64’ünden sorumlu olan karbondioksitin atmosferdeki artışı ise üst üste 12’inci yılda 2 ppm’in üzerinde gerçekleşti.

Küresel yangınlar kaynaklı CO2, artan metan ve azot emisyonu alarm veriyor

Küresel yangınlardan kaynaklanan karbon emisyonları, geçen yıl ortalamanın yüzde 16 üzerinde hesaplanmıştı. Bu oran 2003’ten bu yana tüm yangın sezonları arasında 7’nci sırada yer aldı. Kanada, kayıtlara geçen en kötü orman yangını sezonunu, Avustralya ise geçen yıl ağustostan ekime kadar kaydedilen en kuru üç aylık dönemini yaşadı.

Geçen yıl, yüzde 0,57 artışla 11 ppb olarak ölçülen atmosferdeki yıllık metan yoğunluğu 2022’dekinden daha az olsa da beş yıllık periyotlara bakıldığında 2018-2023, metan seviyesinin en yüksek olduğu dönem olarak kayıtlara geçti. Atmosferde yaklaşık 10 yıl kalabilen güçlü bir sera gazı olan metan, uzun ömürlü sera gazlarının neden olduğu ısınma etkisinin yaklaşık yüzde 16’sını oluşturuyor. Metanın yaklaşık yüzde 40’ı doğal kaynaklar, kalan yüzde 60’lık kısmı ise insan kaynaklı faaliyetlerden ortaya çıkıyor.

Atmosferdeki azot oksit miktarı ise geçen yıl yüzde 0,33 artışla 1,1 ppb oldu. Hem güçlü bir sera gazı hem de ozon inceltici bir gaz olan azot oksit, uzun ömürlü sera gazlarının neden olduğu ısınma etkisinin yaklaşık yüzde 6’sından sorumlu olarak gösteriliyor. Yüzde 60’ı doğal kaynaklar yoluyla, yüzde 40’ı ise insan kaynaklı faaliyetler sonucunda atmosfere salınan azot oksidin 2022’den 2023’e kadarki artışı, modern zaman kayıtlarında yer alan en yüksek artış olan 2021-2022 arasındaki artıştan daha düşük gerçekleşti.

‘Her yıl başka bir rekoru sadece istatistikten ibaret değil’

WMO Genel Sekreteri Celeste Saulo, “Her yıl, başka bir rekor” diyor:

“Bu, karar alıcılar arasında alarm zillerinin çalmasına neden olmalı. Açıkça söylemek gerekirse, küresel ısınmayı sanayi öncesi seviyelerin 2 derece altında tutmak ve 1,5 dereceye kadar sınırlamak için Paris Anlaşması’nda belirlenen hedeflere ulaşmada yanlış yoldayız. Bunlar sadece istatistik değil. Her bir parçacık ve her bir derece sıcaklık artışı, hayatımız ve gezegenimiz üzerinde gerçek bir etkiye sahip.”

WMO Genel Sekreter Yardımcısı Ko Barrett de raporun potansiyel bir kısır döngüyle karşı karşıya kalındığına dair insanlığa açık bir uyarı niteliğinde olduğunu belirtti:

“Doğal iklim değişkenliği karbon döngüsünde büyük bir rol oynuyor. Ama yakın gelecekte iklim değişikliğinin kendisi, ekosistemlerin sera gazı kaynakları olarak daha büyük rol oynamasına neden olabilir. Orman yangınları, atmosfere daha fazla karbon salabilirken daha sıcak okyanuslar daha az karbon emebilir. Sonuç olarak, daha fazla karbondioksit atmosferde kalabilir ve küresel ısınmayı hızlandırabilir. Bu iklim geri bildirimleri, insanlık için kritik öneme sahip.”

‘2024’ün 2023’ten daha sıcak bir yıl olması muhtemel’

AA‘ya konuşan Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz da sera gazlarıyla ilgili şu bilgileri verdi:

Sera gazlarının başında karbondioksit, metan ve diazot monoksidin geldiğini bildiren Kurnaz, “Güneş’ten Dünya’ya gelen enerji kadar Dünya’dan da uzaya enerji çıkmalıdır ki Dünya’nın yüzey sıcaklığı sabit kalsın. Sera gazları uzaya kaçması gereken enerjinin önünü keserek enerjinin, yani ısının atmosferde birikmesine neden olurlar. 30 yılı aşkın süredir uluslararası anlaşmalarla atmosfere saldığımız sera gazı miktarını azaltmaya çalışıyoruz ancak Kovid-19 salgınının başlarındaki kısa bir süre hariç atmosfere salınan sera gazı miktarları sürekli artıyor. Bu da atmosferin sürekli ısınması anlamına geliyor. 2023’teki artış bize son senelerde azaltım yolunda yapılan çağrıların karşılık bulmadığını anlatıyor.” diye konuştu.

Son iki yüzyılda kömür, petrol ve doğal gaz yakarak atmosfere yayılan gazlar nedeniyle Dünya’nın 1,5 dereceye yakın ısındığını aktaran Kurnaz, 2023’ün insanlığın en sıcak yılı olarak tarihe geçtiğini, 2024’ün, 2023’ten daha sıcak bir yıl olarak kayıtlara geçebileceğini ifade etti.

Sera gazı emisyonlarının artmaya devam ettiği bir senaryoda, Türkiye’de aşırı hava olaylarının şiddetlenmesi ve sıklaşması gibi durumlarla karşılaşılabileceğini dile getiren Kurnaz, sözlerini şöyle tamamladı:

“Konu, kuraklıkların artması ve göllerin kuruması olarak gündemimize geliyor. Gelecek yıllarda bu hızla devam edecek olursa salgın hastalıklardaki artış, deniz seviyesindeki yükselme ve kitlesel büyük göçler de bu sorunlara eklenecek. Sera gazı salımları konusunda ülkemizin güncel ve tarihsel rolü oldukça kısıtlı. Dolayısıyla ülke olarak bizim küresel ısınma nedeniyle başımıza gelecek felaketlere karşı önlem almaya başlamamız daha acil bir gerekliliktir. Ancak diğer devletlerin özellikle enerji üretimi açısından kömür, petrol ve doğalgazdan uzaklaşma çabalarına zıt olarak bu kaynaklara daha fazla ağırlık verecek projelere destek vermemiz de fazla akılcı değildir çünkü ülkemiz güneş, rüzgar ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynakları açısından çok avantajlı bir noktada bulunmaktadır. Yenilenebilir kaynaklara ağırlık veren bir gelişme stratejisi hem sürdürülebilirlik hem de ekonomik gelişme açısından daha doğru olacaktır.”

Paylaş
Yazar:
Haber Merkezi

Önceki Haberler

Bir çocuk, deprem ve TOKİ savaşı: Terk etmeyeceğiz!

Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…

11/02/2025

İklim örgütlerinden Türkiye’nin 2024 karnesi: Yetersiz ve çelişkilerle dolu

Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…

27/12/2024

Kanal İstanbul için rezerv alan ve imar planlarına yargı engeli

İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…

27/12/2024

Ağva plajına mahmuz darbesi

Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…

24/12/2024

Pirosmani: Bir sanatçı ardında ne bırakır?

Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…

16/12/2024

Batı Karadeniz Çevre Gönüllüleri Platformu kuruldu

Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…

15/12/2024