Doğal olarak yaşadıkları ekosistemden başka bir ekosisteme giren ve buradaki biyoçeşitliliği tehdit eden istilacı türler, iklim değişikliği ve küresel ısınma etkilerinin artmasıyla birlikte denizlerde daha fazla görülüyor.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) verilerine göre Akdeniz‘de 413, Ege Denizi‘nde 253, Marmara Denizi’nde 124 ve Karadeniz‘de 28 olmak üzere Türkiye’yi çevreleyen denizlerde toplam 818 yabancı tür bulunuyor. Bunların 105’i istilacı karakter sergiliyor. Akdeniz’deki türlerin yüzde 72’sinin Kızıldeniz kökenli olduğu ve Süveyş Kanalı‘ndan Akdeniz’e giriş yaptığı belirlenirken, bu oran Ege Denizi’nde yüzde 54, Marmara Denizi’nde yüzde 21 ve Karadeniz’de yüzde 11 olarak tespit edildi.
İklim değişikliği istilacı türlerin yayılımını hızlandıran en önemli faktörlerin başında geliyor.
Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Temel Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Gündoğdu’nun yürüttüğü bir araştırmada denizlerde artan plastik kirliliğinin de istilacı türlerin göç hızını artırdığı görüldü.
Dünyada tüketilen ürünlerin sonucunda ortaya çıkan atığın ortalama yüzde 10 ila 20’sinin plastik. Türkiye’de yıllık ortalama 32 milyon ton belediye atığı oluşuyor. Bunun yüzde 10 ila 15’lik bölümüne denk gelen yıllık 4-4,5 milyon tona yakın plastik atık meydana geliyor.
Tüm dünyada yıllık ortalama 100 milyon tondan fazla plastik çöp üretiliyor. Bunun 30 milyon tona yakını ise denizlere dökülüyor. Türkiye kıyılarında ise deniz dibinde günlük kilometrekarede 50-70 gram plastik birikiyor.
Gündoğdu, plastiklere tutunan yabancı istilacı türlerin denizlerde daha hızlı seyahat ettiğini ve yayılmalarının hızlandığını anlattı:
“Plastiğin kendisi de istilacı. Girdiği markette, pazarda başka hiçbir alternatif bırakmıyor, kolaylıkla yerleşiyor. Denizde de böyle, plastiği türler için bedavadan yolculuk yaptıracak bir ulaşım aracı olarak düşünebilirsiniz. Yüzmeye çalışsa belki oraya erişemeyecek olan bir boyuttaki küçük bir yengecin rafting yaparak bu plastikler üzerinde çok uzun mesafeler katettiğini görmek mümkün. Bugün Akdeniz’in birçok noktasında bu plastikler üzerinde bunları kolaylıkla görebiliyoruz.”
Gündoğdu’nun aktardığına göre, plastikle seyahat eden türlerin başlıcala; bakteriler, mikro mantar grupları, bazı alg türleri, midye benzeri kabuklu canlılar, yengeç ve karides gibi eklem bacaklılar ve balıklar…
Polistiren, polipropilen ve polietilen gibi plastikler üzerine yerleşen bazı canlılar, buralarda kolonize olarak normal yaşam sürelerinden bile daha fazla süre hayatta kalabiliyor.
Akdeniz’deki akıntılarla beraber dolaşım halinde olan plastikler bulunduğunu işaret eden Gündoğdu şunları söyledi:
“Süveyş Kanalı üzerinden giriş yapan Kızıldeniz türleri halihazırda orada var olan kirliliği kullanarak göç şiddetini artırabiliyor. Ama burada ana belirleyici olan Kuzeydoğu Akdeniz‘deki, Kuzey Afrika’daki, Akdeniz’in en doğusundaki ülkelerin yetersiz atık yönetim altyapıları ve aşırı plastik çöp üretimi. Plastik çöpü olduğu gibi denize döken ülkeler var, bunlar yüzücü olduğu için bizim kıyılarımıza kadar geliyorlar ve istilacı türler ile de karşılaştıkları zaman onların buraya kadar seyahat etmelerine neden oluyorlar.”
Akdeniz’e kıyısı olan birçok ülkenin atıkları, akıntılar yoluyla Samandağ, Adana ve Mersin kıyılarına ulaşabiliyor.
Gündoğdu, Kızıldeniz’in Süveyş Kanalı üzerinden Akdeniz’e bağlandığı noktadan itibaren çöplerin hepsinin birer yabancı istilacı tür taşıyıcısı olarak görülmesi gerektiğini dile getirdi.
Denizlerde tuzluluk, sıcaklık ve pH gibi bariyerlerin çok güçlü çok güçlü ya da engelleyici olmadığı ortamlarda türlerin bir yerden başka bir yere taşınmasının olası olduğunu anlatan Prof. Gündoğdu, plastik malzemelere tutunarak göç edebilen türlerin toleranslarının çok yüksek olduğunu, istilacılık karakterleri de buradan geldiğini belirtti, ” Çok dayanıklılar, çok ürüyorlar, sıcaklık ve tuzluluk aralıkları çok geniş, Karadeniz’e kadar çıkabiliyorlar” dedi.
Denizdeki kirlilik de istilacı türlerin işgalciliğini destekliyor ve yerel türleri tehdit ediyor:
“Yerli türler kirlilik toleransları çok düşük olduğu için kayboluyorlar ve yerlerine kirlilik toleransı yüksek olan türler yerleşiyor. Bir sonraki adımda, bu türler ortamı tamamen işgal ettikleri için yerli türler farklı yerlerde küçük stoklar, popülasyonlar oluşturuyor olsalar bile tekrar aynı egemenliği sağlayamıyor. Bunun birçok başka riski de var, bir ekosistemde biyoçeşitlilik azaldığı zaman ekosistemin üretimi, verimliliği de azalıyor ve bu çölleşmeye katkı sağlıyor.”
Sedat Gündoğdu, plastik sorununun, plastikler denize ulaşmadan çözülmesi gerektiğini kaydetti:
“En sofistike plastik yöntemini uygulasanız bile denizlere giren plastik miktarında uzun vadede bir azalma söz konusu olmuyor. Tek başına atık yönetimi plastik çöp, atık sorununu çözmeye yeterli değil. Denizden çöp toplamaktan ziyade girmeden önce engellenirse, tür taşınımının da bir nevi önüne geçilmiş olur. Bizim özellikle biraz daha musluğu kaynağında kapatmamız gerekiyor, aksi takdirde plastikleri toplayarak sorunları çözmemiz mümkün değil.”
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…