Tara Lohan‘ın The Revelator‘da yayımlanan bu makalesi, Yeşil Gazete‘nin de parçası olduğu küresel gazetecilik ağı Covering Climate Now (CCNOW) işbirliğinin bir parçasıdır.
*
Eğer can çekişen nehirlerimizi kurtarmak için daha fazla motivasyona ihtiyacımız varsa, “Biyoçeşitlilik krizinin hiçbir yerde tatlı su ekosistemlerinden daha şiddetli olmadığını” ortaya koyan yakın tarihli bir çalışmanın bulgularını hatırlatalım.
Nehirler, göller ve iç sulak alanlar Dünya’nın yüzde 1’ini kaplar ancak tüm omurgalıların üçte biri dahil olmak üzere tüm türlerin yüzde 10’unun yaşam alanıdır.
Ve bu türlerin çoğu, -şu ana kadar IUCN Kırmızı Listesi tarafından değerlendirilen yaklaşık 30 bin tatlı su türünün yaklaşık yüzde 27’si- tehlikede. Bu, tüm tatlı su balıklarının yaklaşık üçte biri demek.
İşler nasıl bu kadar kötüye gitti?
Bazı türler için sebep tek bir eylem oldu; bir baraj inşası gibi.
Ancak çoğu için, yıllar veya on yıllar boyunca oluşan faktörlerin bir araya gelmesi asıl faktör:
Nehir biyoçeşitliliğine yönelik en büyük tehditlerden biri, insanlara elektrik, su rezervi ve başka faydalar sağlayan ancak ekolojik maliyetler yaratan barajlardan kaynaklanıyor.
Serbest akan nehirlerin yok oluşu, su havzalarını bağlantısız parçalara böler ve su debisini, kalitesini ve sıcaklığını değiştirir. Aynı zamanda tortunun taşınmasını engeller ve göçmen balıklar ve bu balıklara bağımlı olan tatlı su midyeleri gibi türler de dahil olmak üzere hayvanların hareketini engelleyebilir.
Bunun art arda gelen etkileri, suda yaşayan böceklere, kuşlara ve nehir kıyısındaki bitkilere kadar uzanabilir.
Karada olan yalnızca karada kalmaz.
Bazı su yolları, tehditler tespit edildikten on yıllar sonra bile toksik kimyasallar için bir çöplük alanı olmaya devam ediyor. Diğerleri ise, su arıtma tesislerinden geçen (mesanelerimizden geçtikten sonra) ve suda yaşayan hayvanların vücutlarında biriken ilaçlardan dolayı yeni tehditlerle karşı karşıya.
Antidepresanlarla dolu balıklardan bahsediyoruz. Ayrıca endüstriden, askeri üslerden veya yakma tesislerinden sızdıktan sonra nehirlerde ve suda yaşayan hayvanların vüdüuna giren “sonsuz kimyasallar” PFAS‘larla dolu balıklar.
Çiftliklerde ve hayvancılık operasyonlarında kullandığımız besinler de nehirlere ve akarsulara karışıyor. Azot ve fosforla dolu bu akış, suları oksijenden yoksun bırakıyor ve türleri göçe zorlayan veya öldüren alglerin aşırı büyüüdüğü “ölü bölgeler” yaratıyor.
İklim değişikliği fırtınaları tetikledikçe ve suları ısıttıkça durumun daha da kötüleşmesi muhtemel.
Hayvan besi alanlarından kaynaklanan atıklar nehirleri kirletiyor, ancak milyonlarca dönümlük kamu ve özel arazilerdeki sığır otlatma da büyük bir tehdit.
Nehir kıyısında yapılan hayvancılık, meraların aşırı otlatılmasına, dolayısıyla da bitki kaybına, erozyonun artmasına ve nehir kıyılarının stabilitesinin azalmasına neden olabilir.
Kıyı boyunca bitki örtüsünün yok olması, su sıcaklığını artırır bu da soğuk su balıklarına zarar verir. Nehre karışan tortu – ve bazen atık dolgusu- su kalitesini ve balıkları riske atar.
Küresel ısınmanın etkileri, son birkaç ay içinde ABD, Çin, Almanya, Fransa ve diğer birçok ülkede nehirlerin kurumasıyla birlikte dünya çapında şimdiden hissedilmeye başladı.
Bu daha da kötüleşecek: Tahminlere göre ABD’de batıdaki dağlar, önümüzdeki 35 ila 60 yıl içinde önemli bir kar bloğu kaybı yaşayacak. Daha az kar ve karın daha erimesi, nehir akışlarını ve yeraltı suyunu değiştirecek ve bu da, bölgedeki çok sayıda bitki ve hayvanı etkileyecek.
Bu türlerden bazıları, insan kaynaklı başka zararlardan zaten muzdarip. Örneğin, soğuk su habitatından barajlar yüzünden kopan somon balığı, düşük su debisi nehirleri ısıttığı için daha fazla tehlikede.
İklim değişikliği kaynaklı aşırı şiddetli yağmur fırtınaları; tortuları, kimyasalları ve diğer zararlı atıkları nehirlere sürükleyen sellere neden olabilir. Bu fırtınalar, belediye kanalizasyon sistemlerinin tıkanmasına ve arıtılmamış suyun nehirlere boşalmasına da neden olabilir.
Artan sıcaklıklar ayrıca kuraklığı şiddetlendirebilir ve içme, sulama ve vahşi yaşam için gerekli olan nehir sularını kurutabilir.
Nehirlerimizi seviyor olabiliriz, ancak onlara yeterince koruma sağlayamıyoruz.
Kanunlar ve yönetmelikler parça parça önlemler sundukça nehir koruma planları için finansman zorlaşır.
Nehirler için “yasal kişilik” oluşturma çabaları fazla ilgi görmedi ve mevcut araçlardan bazıları da etkin bir şekilde kullanılmadı.
Ülkelerin ne yapacakları ve yeterince yapıp yapmayacaklarını, zaman gösterecek.
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…