Geçen yılın önemli olaylarından bir tanesi de, #MeToo (#Ben de) eylemiydi. Eylem güncelliğini hala birçok ülkede koruyor. Kadınlar, çalışma hayatında uğradıkları tacizi yer ve zaman vererek anlatıyorlar. Anlatılanlar, istenmeyen söz ile başlıyor ve el hareketlerinden tecavüze kadar uzanıyor. İstenmeyen bu söz ve davranışlar, karşı cins tarafından yapıldığından cinsel tacize giriyor.
Cinsel istismarın uygulandığı işyerleri, şirket bürolarından İşçi sendikalarına, üniversitelerden, basın-yayın kuruluşlarına ve parlanmentolara kadar birçok işyerini kapsıyor. Tüm bu işyerlerindeki hiyerarşik yapıda genelde üst konumda olan erkek, konumunun verdiği gücü kötüye kullanıyor.’#MeToo’ eyleminde anlatılan öykülerdeki erkeklerden biri, ’aramıza kadınlar katıldı diye iş kalitemizin düşeceği sanılmasın’ diyebiliyor. İstifa etmek zorunda kalan İngiliz Milli Savunma Bakanı gibi bir diğeri, elini fütursuzca kadın gazetecinin dizi üzerine koyabiliyor. Bir başkası, yanında oturan meslekdaşı kadının aniden omuzundan sarılabiliyor. Japon Tv kanal şefi gibi bir diğeri de sarhoş olan kadın gazeteciyi otel odasına kapatabiliyor. Tüm bu ve benzeri söz ve hareketler ile karşılaşmamak için kadınlar tedbirli olmaya itiliyor. Bu tedbiri alamayanlar uğradıkları cinsel istismarı dillendiremiyor ve susuyorlar. Bu yılların suskunluğu da ’#MeToo’ eylemi ile bozuluyor.
Bozulan suskunluk, cinslerarası eşitliğe önem veren ülkelerde yaygınlaşarak dünya gündemine yerleşiyor. Neden bugüne dek susulduğu irdelenirken de cinsel istismar diskuru, gün yüzüne çıkıyor. Günlük dilde toplumsal değer yargısı da denen diskura ’baskın sözlü ya da yazılı söylem’ de deniyor. Ancak diskur, her hangi bir konuyu, belli bir zaman diliminde kanıtlar eşliğinde anlama ve anlatma biçimidir. Cinsel istismar olaylarını günümüzün anlama ve anlatma biçimi de suskunluktur. Tacizin mağduru olan kadın susar, söylemez, anlatmaz, şikayet etmez ve dava açmaz. Erkek, kadının susacağını ve olayın nasılsa örtbas edileceğini bildiği için dünyanın en sıradan davranışıymış gibi tacizine devam eder.
Kimi erkekler, salt güçlü konumda oldukları için cinsel istismarı sürdürürler. Ancak, kadınlar, diskur, ’sus’ dediği için susarlar ama ilk çığlığı atanı da izlerler. İlk çığlık, ABD’den gelir. Birkaç meşhuru sallar. İsveç’te ise, sallamakla kalmaz, depreme dönüşür. Çünkü, çok çeşitli meslek dalından kadın, ’ben de’ der. Bu meslekler, tesisatçıdan mühendise, sporcudan sanatçıya, yargıçtan gazeteciye ve parlamentere kadar uzanır. Bu denli yaygın katılımın İsveç’te oluşu, toplumsal yapıda kadının temsili ile ilgilidir. ABD’de millet meclisi, senato ve üst bürokratlar arasındaki kadın temsili yüzde yirmilerdeyken Isveç’te bunun iki katıdır.Toplumsal söz ve karar mekanizmasının tepesinde yer alan kadınların ’MeToo’ açıklamaları cinsel istismarın suskunluk diskursuna bir kaya gibi iner.
Shiori’ ye geçit vermeyen politika ve medya seçkinleridir. Aynı seçkinler, isteseler diskuru korudukları gibi değiştirilmesine de öncülük edebilirler. Ancak bu değişim kendiliğinden olmaz. Mecbur kalmaları gerekir. Zaman zaman bu elit gruplardan birini ya da ötekini sallayan etik dışı ahlak, rüşvet ve kayırma skandalları gibi depremler olur. ‘MeToo’ eylemi de bu depremlerden bir tanesidir. Ancak diğer depremlerden farkı, ‘Ben de’ eylemine katılan kadınlarca atılan taşların bu grupların ikisini de birden sallamasıdır.
Sallanan bu elit grup üyeleri, her daim yaptıkları gibi yaparlar. Rahatsız etme rahatlığını ve ayrıcalıklarını korumak için Japonya örneğindeki gibi dayanışırlar. Ancak, pandoranın kutusu, nasıl ailede açıldıysa şimdi de iş yaşamında açılmıştır. Açılan kutuda , politika-medya seçkinleri ile dirsek teması olan, işverenler ve üniversite profesörleri de olduğuna göre, ardçı depremler sürüp gidecektir. Ardçı depremlerin suskunluk diskurunu değiştirebilmesi için de, seçkinler içindeki kadın sayısının artması gerekir. Bu kadınlar, cinsel istismarı ifşa ettiklerinde, yapılana katlanan suskun kadın çoğunluğunun yerini utanarak istifa eden erkekler alacaktır. Bu değişimin olabilmesi için de atılan taş vurulan kuşa değmelidir.
Sermin Özürküt
İsveç Sol Parti eski Milletvekili
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…