Gezi Parkı Direnişi ve vahşi polis müdahalesi hakkındaki analizleri okurken olayları “laikçilere karşı İslamcılar” zıtlığı ile açıklama çabası görüyorum. Göstericilerin çoğunun eğitim ve gelir düzeyi görece yüksek orta sınıftan, yani “Beyaz Türklerden” geldiği, özellikle gençleri sokağa çıkmaya yönelten en büyük sebebin kürtaj ve alkol gibi konularda yaşam tarzlarına müdahale olduğu söyleniyor. Başbakan olayları dış mihraklar ve “faiz lobisi” tarafından desteklenen bir sivil darbe girişimi olarak sunuyor. Panik içinde organize ettiği parti mitinglerinde protestoculara karşı haksız ve asılsız iddialar seslendirmekte hiçbir sakınca görmüyor.
Pek çok haber ve yorum, bir yandan Erdoğan’ın son zamanlardaki otoriter ve müdahaleci eğilimlerine dikkat çekerken, diğer yandan onu son on yılda askeri vesayeti sonlandırdığı ve ekonomiyi başarıyla yönettiği için övüyor. Erdoğan’ın başarılarından bu kadar emin olmak, protestoların gerçek nedenlerini gözden kaçırmak anlamına geliyor.
Erdoğan’ın askeri vesayeti nasıl sonlandırdığını hatırlamak gerek. Son on yılda sadece askerlerin değil, şu an hapishanelerde bulunan gazeteciler, akademisyenler, öğrenciler ve yerel siyasetçilerin pek çoğunun aleyhine kullanılan delillerin ve iddiaların yalan olduğu biliniyor. Hapiste yatanların asker ya da Kürt siyasetçi ya da ulusalcı akademisyen ya da Öğrenci Kolektifleri üyeleri olması, hukuksuzluğu kabul edilebilir hale getirmiyor. Bu hukuksuzluğun ve onu yaratan nedenlerin (polis, hakim ve savcıların taraflı zihniyetleri ve HSYK’nın yeni yapısı) açıkça görülmesi gerekiyor. Güya “askeri vesayete” son verdiği için yeterince sorgulanmayan ve sorun edilmeyen hukuksuzluk, başbakanın Gezi Parkı direnişini açıklamak için yeni komplo teorileri ve “marjinal kesimler” icat etmesiyle herkesi ve herhangi birimizi vurmaya hazır vaziyette bir saatli bomba gibi ortada duruyor. Direniş sırasında ve 15 Haziran’daki polis müdahalesi[1] sırasında gözaltına alınan göstericiler, avukatlar ve doktorlardan sonra gözaltıların dalga dalga sürmesi bekleniyor. Bir emniyet biriminin Twitter’ı incelemeye başladığı açıkça söylenebiliyor.
Nasıl Uludere gibi pek çok olayda sorumlulara hesap sorulmadıysa, göstericileri plastik mermilerle ve biber gazı kapsülleriyle vurarak ölümlere ve ağır yaralanmalara yol açan polislere, onlara talimat veren emniyet müdürü, vali, içişleri bakanı ve başbakana, sokaklarda sopalarla gezip insanları darp eden ve korku salan “sivillere” hesap sorulacağına da hiç kimse ihtimal vermiyor. Ethem Sarısülük’ü gerçek bir mermiyle vurarak ölümüne sebep olan polis 24 Haziran’da serbest bırakıldı. 28 Haziran’da ise Lice’de jandarma karakolu inşaatını protesto eden Medeni Yıldırım öldürüldü.
Hükümetin Gezi Parkı’na yapmayı düşündüğü alışveriş merkezi, bu kontrolsüz büyüme modelinin cisimleşmiş halidir, sembolüdür. Protestolar sadece bu projeyi değil, 29 Mayıs’ta temeli atılan üçüncü köprü, verimli vadilere yapılan hidroelektrik santrallar ve tarihi Emek Sineması’nın yerine yapılacak alışveriş merkezi gibi pek çok projeyi hedef alıyordu. Parktaki en büyük afişlerden birinde şöyle yazıyordu: “Mahalleme – meydanıma – ağacıma – suyuma – toprağıma – evime – tohumuma – ormanıma – köyüme – kentime – parkıma dokunma!”
Başbakanın iddialarının aksine ne Gezi Parkı’ndaki direnişçilerin eylemleri sadece “samimi ve saf” bir çevre duyarlılığıyla açıklanabilir, ne de direnişçilere destek vermek için sokağa çıkanların öfkesi dindar olmayan insanların yaşam tarzlarına müdahale edilmesine gösterdikleri öfkeden ibarettir. Hükümet Gezi Parkı direnişinde ortaya konan öfkeyi de laiklik-İslamcılık karşıtlığı içine hapsetmeye çalışıyor, ancak protestoların temel nedeni Erdoğan’ın son on yılda izlediği politikalardır. Olayları gözlemleyerek analiz edenlerin basit açıklamaların ötesine bakmaları gerekir.
Bademli, Irmak (Temmuz, 2013), “Mesele Sadece Ağaçlar Ya Da Yaşam Tarzına Müdahale Değil”, Cilt II, Sayı 5, s.17-20, Türkiye Siyasi Analiz ve Araştırma Merkezi (AnalizTürkiye), Londra: AnalizTürkiye (http://researchturkey.org/?p=3688&lang=tr)
Irmak Bademli – Research Turkey.org
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…