İkbal Polat
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta Esenler’de dönüşümün sembolü olarak bir binanın yıkım törenine bizzat katılmasıyla kentsel dönüşümü başlattı. Bianet’ten Nilay Vardar’ın haberine göre, 35 ilde 6500 bina eş zamanlı olarak patlatılıyor.
Başbakan Erdoğan’ın, “iktidarıma mal olsa dahi, yapacağım” dediği bu kentsel dönüşüm hamlesi karşısında yaygın bir tedirginlik var.
Tedirginliğin en büyük nedenlerinden biri, kentsel dönüşüm talebinin aslında halktan (aşağıdan) gelmeyip devletin Afet yasası çıkararak (tepeden) zorunlu hale getiriliyor olmasıdır.
Kentsel dönüşüm gerekli mi gereksiz mi ya da nasıl olmalı tartışmasını yapamadan, kanunla ve zorla dayatılan bir sürece kamuoyu sürüklenmiş durumda.
Peki nedir bu kentsel dönüşüm?
Literatürde, “kentsel gelişmenin toplumsal ekonomik ve mekansal olarak yeniden ele alındığı ve kentteki sorunlu alanların sağlıklı ve yaşanabilir hale getirilmesi için yıkıp yeniden yapma, canlandırma, sağlıklaştırma veya yeniden yapılandırma için proje üretilmesi ve uygulama yapılmasıdır” diye geçiyor.
Genelde de işlevini yetirmiş kentsel mekanların yeniden düzenlenerek işlevlendirilmesi olarak ele alınıyor.
Kamuoyunda ve medyada “kentsel dönüşüm” Tayyip Erdoğan’la başlıyormuş gibi yanlış bir algı var.Oysa kentlerimiz her dönem bir dönüşüm süreci yaşamışlar ve bu süreç, her dönemin sosyal ve ekonomik gelişmelerine göre gerçekleşmiş.
Örneğin, Cumhuriyet’in ilk yılları ulus devletin kurulmaya çalışıldığı bir dönemde büyük anıt parklar, geniş bulvarlar yapılmış. Taksim Meydanı’ndaki Topçu Kışlası yıkılarak yerine Piccinato’nun tasarımını yaptığı Anıt-Meydan-Park düzenlemesi bu yıllarda yapılıyor.
Yani Cumhuriyet döneminin kentsel dönüşüm projesi, kışlayı yıkarak Taksim Parkı’nı yapmak. İronik ki bugün de Taksim Parkı’nı yıkarak kışlayı yapmak isteyen bir kentsel dönüşüm anlayışı var.
1950’lerin kentsel dönüşüm projesi ise “gecekondu önleme bölgeleri” örneğin. Çünkü ithal ikameci ekonomik sistemin istediği ve kentteki emek gücünün yoğunlaşmasını talep ettiği “kentsel dönüşüm” bu.
Şimdi ise küreselleşme sürecinin neoliberal politikaları hakim. Ve kentsel mekan, yeniden üretimin en önemli zemini. Bu nedenle “kentsel dönüşüm” sermaye birikim süreçlerinin bir parçası olarak ele alınıyor. Esenevler’deki yapı yıkılarak yerine “Avaz 2023” olan rezidans yapılıyor.
Halbuki kentsel dönüşümün öznesi sermaye değildir.
Kentsel dönüşüm soylulaştırmanın aracı değildir.
Ama AKP, küreselleşme sürecinin neoliberal politiakalarının baş uygulayıcısı olarak bu gerçeği de ters yüz ediyor.
Taksim’de kışlayı yıkan zihniyetin bugün uygulayıcısı bizatihi kendisidir. Bize de ikisini de yıkan süreci sorgulayarak yeni fikrin, yeni bir siyasetin izini takip etmek kalıyor.
İkbal Polat – www.turnusol.biz
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…