Karbondioksit seviyeleri her yıl rekor kırarken neden her yıl bir öncekinden daha sıcak olmuyor?

Yazar:
Yeşil Gazete

Rebecce Lindsey‘in Climate.gov‘daki bu makalesi, Yeşil Gazete tarafından çevrilmiştir.

*

Tıpkı arabanın gazına bastıldığı anda en yüksek hıza ulaşamaması gibi, Dünya‘nın sıcaklığı da her yılın yeni rekor yüksek karbondioksit seviyelerine anında tepki vermiyor.

Suyun yüksek ısı tutma kapasitesi ve küresel okyanusların devasa hacmi sayesinde, Dünya’nın yüzey sıcaklığı hızlı değişimlere direniyor.

Başka bir deyişle, sera gazlarının sebep olduğu ve Dünya yüzeyinin emmekte zorlandığı aşırı ısının bir kısmı, bir süreliğine okyanus tarafından saklanıyor. Bu gecikmeli reaksiyon, yükselen sera gazı seviyelerinin yüzey sıcaklığı üzerinde hemen etkisini göstermemesi anlamına geliyor.

Yine de, geri çekilip büyük resme baktığımızda, ikisinin birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğu aşikar.

Aşağıdaki grafiğin gösterdiği gibi, hem küresel sıcaklık (kırmızı ve mavi barlarla gösterilen) hem de atmosferik karbondioksit (gri çizgi ile gösterilen), 19’uncu yüzyılın sonlarında ve 20’nci  yüzyılın başlarındaki  kayıtların ilk yarısında daha yavaş arttı.

Atmosferik karbon dioksit seviyeleri, 1880–1950 arasındaki 7 yılda milyonda yaklaşık 20 parça artarken, sıcaklık her on yılda ortalama 0,04°C arttı.

NOAA alınan verilere ve atmosferik karbondioksit konsantrasyonlarına (gri çizgi) dayalı olarak, 1880–2019 arasındaki yirminci yüzyıl ortalamasına (kırmızı ve mavi barlar) kıyasla yıllık sıcaklık: IAC’den 1880-1958, NOAA ESRL’den 1959-2019.

Ancak sonraki 70 yıl boyunca, karbondioksit yaklaşık 100 ppm artış yaşandı – 5 kat daha hızlı! Aynı zamanda, ısınma oranı da on yılda ortalama 0.14°C oldu.

Sıcaklık artışının bu kadar kısa bir zaman diliminde hızla artması tek bir şeye işaret ediyor, o da başta karbondioksit olmak üzere sera gazlarının doğaya eklenmesi.

Başka bir deyişle; 1950’lerden bu yana karbon dioksit seviyelerindeki artış doğal olarak gerçekleşseydi, geçmiş buzul çağlarını bağlam alırsak 5 bin ila 20 bin yıl arasında bir yere ulaşmış olacaktı. Biz ise bunu yaklaşık 60 yılda yapmayı başardık.

Bununla birlikte; herhangi bir on yıllık zaman dilimi içinde sıcaklık, sıcak ve soğuk yıllar arasında gidip gelir. En sıcak yıllar genellikle doğu ve orta tropik Pasifik’in ortalamadan daha sıcak olduğu El Nino yılları, en soğuk yıllar ise genellikle La Niña yıllarıdır. Daha uzun bir zaman ölçeğinde, sıcak on yıllar genellikle Pasifik Decadal Salınımının güçlü pozitif evreleriyle, soğuk on yıllar ise güçlü negatif evreleriylele ilişkilendirilir.

Ve okyanusun dönüşümlü olarak ısı biriktirdiği ve saldığı bu doğal iklim döngüsü, küresel yüzey sıcaklığındaki kısa vadeli değişikliklerin en önemli nedeni olsa da, bazen başka faktörler de bunu etkiler: Volkanik patlamalar, güneş değişkenliği, duman ve diğer kirlilik partikülleri gibi.

Emily Greenhalgh’in Climate.gov’daki karikatürü -NOAA.  Karbondioksitten gelen muazzam ısıtma kapasitesi , bir dolabın içine tıkılmış bir yığın çöp gibi okyanusta saklanıyor.

Okyanustaki ‘termal istikrarın’ artıları ve eksileri

Okyanuslar, Dünya’nın sıcaklığını hızlı değişimlerden korur; bu istikrar, milyonlarca yıldır gezegenimizdeki karmaşık yaşamın evrimi için temel olmuştur.

Küresel ısınmayla ilgili olarak bile, okyanusun bu ataleti bir şekilde bizim lehimize işliyor: İklim değişikliğine uyum sağlamak ve insan sağlığı, topluluklar, tarım ve kıyılar üzerindeki tüm etkileriyle yüzleşmek zorunda kalmadan önce iklim değişikliğiyle mücadeleye başlamak için bize mütevazı bir zaman penceresi sunuyor.

Ancak bu istikrarın bir dezavantajı da var. Isınma, hızlanan bir trendeki gibi frene bastığımız anda durmayacak. Sera gazlarındaki eğilimi durdurmayı veya tersine çevirmeyi başardığımız herhangi bir noktada, halihazırda var olan ısıtma dengesizliği nedeniyle bir miktar ek ısınma meydana gelecek.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) yakın tarihli bir özel raporu, bugüne kadarki emisyonlara dayalı olarak şu anda ne bekleyebileceğimizi şöyle tahmin ediyor:

“Tüm insan kaynaklı emisyonlar şu an sıfıra düşürülse, halihazırda yaşanan 1°C’nin ötesindeki ısınma, önümüzdeki iki ila otuz yıl içinde yüksek ihtimalle 0,5°C’den az ve muhtemelen bir yüzyılda 0,5°C’den az olacaktır. 1.5°C’den daha büyük bir ısınmadan kaçınmak bu nedenle jeofiziksel olarak mümkündür: Olup olmayacağı gelecekteki emisyon azaltım oranlarına bağlıdır.”

Önceki Haberler

Bir çocuk, deprem ve TOKİ savaşı: Terk etmeyeceğiz!

Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…

11/02/2025

İklim örgütlerinden Türkiye’nin 2024 karnesi: Yetersiz ve çelişkilerle dolu

Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…

27/12/2024

Kanal İstanbul için rezerv alan ve imar planlarına yargı engeli

İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…

27/12/2024

Ağva plajına mahmuz darbesi

Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…

24/12/2024

Pirosmani: Bir sanatçı ardında ne bırakır?

Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…

16/12/2024

Batı Karadeniz Çevre Gönüllüleri Platformu kuruldu

Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…

15/12/2024