Yazan: Damian Carrington & Matthew Taylor
Yeşil Gazete için çeviren: Özge Altaş Güven
*
The Guardian gazetesinin araştırmasına göre, dünyanın en büyük fosil yakıt firmaları; iklim değişikliğiyle ilgili uluslararası seviyede uzlaşıya varılmış olan sıcaklık sınırının aşılmasına sebep olacak, çok sayıda “karbon bombasını”, yani petrol ve gaz projesini planlıyor.
Münhasır veriler, bu firmaların insanlığın küresel ısınmayı durdurmasına karşı milyarlarca dolarlık kumar oynadığını ortaya koyuyor. Ancak, fosil yakıt üretimine yönelik devasa yeni yatırımları, ülkeler, bilim insanlarının hayati olduğunu söylediği karbon emisyonlarını hızla azaltmayı başaramazlarsa işe yarayabilir.
Petrol ve gaz endüstrisi son derece dalgalıdır fakat özellikle fiyatların şu anda olduğu gibi yüksek seviyelerinde olağanüstü derecede karlıdır. ExxonMobil, Shell, BP ve Chevron son otuz yılda neredeyse 2 trilyon dolar kar ederken, son zamanlardaki fiyat artışları BP’nin patronunun, şirketi, ‘’Bankamatik’’ olarak tanımlamasına neden oldu.
İklim bilimcilerinin şubat ayında fosil yakıt kullanımını azaltmada daha fazla gecikmenin, “herkes için yaşanabilir ve sürdürülebilir bir geleceği güvence altına almak” için son şansımızı kaçırmak anlamına geleceğini belirtmelerine rağmen, önümüzdeki yıllardaki muazzam ödemelerin cazibesi petrol şirketleri tarafından karşı konulamaz görünüyor. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres‘in nisan ayında dünya liderlerini uyardığı gibi; “Fosil yakıtlara olan bağlılığımız bizi öldürüyor.”
Planlanan projelerin detaylarına kolayca erişilemiyor ancak Guardian’da yayımlanan bir araştırma şunu gösteriyor:
BM, kasım ayındaki COP26 İklim Zirvesi’nde, küresel emisyonlarda henüz bir düşüş sağlayamayan çeyrek asırlık müzakerelerin ardından, dünyanın dört bir yanındaki ülkeler nihai kararlarına ‘’kömür’’ kelimesini dahil ettiler.
COP başkanı Alok Sharma, Hindistan’ın en kirli fosil yakıt olan “kömürün aşamalı olarak kaldırılması” ihtiyacının “kömürün aşamalı olarak azaltılması” olarak yumuşatılması talebi karşısında gözyaşlarına hakim olmaya çalıştı.
Bununla birlikte, dünya kömürün gücünün tarih olduğu konusunda hemfikirdi. Şimdiki soru, daha ucuz yenilenebilir kaynakların kömürün yerini ne kadar çabuk alabileceği ve geçişin hala ona bağımlı olan az sayıdaki gelişmekte olan ülke için ne kadar adil olacağı.
Ancak, fosil yakıt emisyonlarının neredeyse %60‘ından sorumlu olmalarına rağmen, COP26’nın nihai anlaşmasında petrol ve gazdan söz edilmedi.
Ayrıca, uluslararası iklim diplomasisine hakim olan ve konferansta kendilerini iklim liderleri olarak konumlandıran ABD gibi zengin ülkelerin çoğu, yeni petrol ve gaz projelerinde büyük oyuncular. Ancak Hindistan’ın aksine eleştiriden kaçındılar.
Bu sebeple The Guardian, COP26’ dan bu yana petrol ve gaz arama ve üretimine ilişkin en net resmi çıkarmak için çalışmalar yaptı.
Bilim insanları, gezegenin başının büyük belada olduğu konusunda hemfikir. Ağustos ayında Guterres, iklim bilimi konusunda dünyanın önde gelen otoritesi Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli tarafından hazırlanan raporla ilgili sert tepki gösterdi; “Bu rapor insanlık için kırmızı bir koddur” dedi.
IPCC, yaşanabilir bir gelecek şansını korumak için karbon emisyonlarının 2030 yılına kadar yarı yarıya düşmesi gerektiğini ısrarla belirtiyor, ancak herhangi bir düşüş belirtisi görünmüyor.
2011 yılından beri uzmanlar, dünyanın fosil yakıt rezervlerinin çoğunun küresel ısınmaya neden olmadan yakılamayacağı konusunda uyarıyor.
2015 yılında yapılan yüksek profilli analiz sonuçlarına göre, küresel sıcaklığı 2 derecenin altında sınırlamak için, bilinen petrol rezervlerinin yarısının, gazın üçte birinin ve kömürün %80’inin yerin altında kalması gerekiyor.
Bugün sorun daha da vahim. İklim krizinin yıkıcı etkilerinin daha iyi anlaşılması; aşırı sıcak dalgaları, kuraklık ve sel risklerini azaltmak için küresel ısınma için uluslararası kabul görmüş sınırın 1,5 dereceye düşürülmesine yol açtı.
Uluslararası Enerji Kurumu‘nun 2021 mayıs ayındaki raporuna göre, dünyanın 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşması için yeni petrol ve gaz sahaları ile kömür madenlerinin olmaması gerekiyor.
Güncellenmiş bir bilimsel analiz, 1,5 derece için yerin altında kalması gereken fosil yakıt rezerv oranının petrol ve gaz için %60’a, kömür için %90’a sıçradığı, BM ise planlı fosil yakıt üretiminin öngörülenin 1,5 derece için gerekli sınırı “büyük ölçüde aştığı” konusunda uyardı.
Nisan ayında, emisyonları azaltmaya başlamanın “şimdi ya da asla” olduğunu belirten son IPCC raporuyla şoke olan Guterres, iklim eylemleri vaatlerini tutmayan şirketlere ve hükümetlere karşı sözlü bir hamle başlattı:
“Basitçe söylemek gerekirse, yalan söylüyorlar ve sonuçlar felaket olacak. Yeni fosil yakıt altyapısına yatırım yapmak ahlaki ve ekonomik bir çılgınlıktır. “İklim aktivistleri bazen tehlikeli radikaller olarak tasvir ediliyor. Ancak gerçekten tehlikeli radikaller, fosil yakıt üretimini artıran ülkelerdir.”
Rusya’nın Ukrayna’daki savaşına verilen tepki, petrol ve gaz fiyatlarını daha da yükselterek, onlarca yıl sürecek yeni alanlar ve altyapı üzerine kumarı daha da teşvik etti.
Covid-19 pandemisi veya 2008 mali çöküşünden sonra ülkelerin “daha yeşili yeniden inşa edememesi” (build back greener) iyiye işaret değildi ve Guterres şunları söyledi: “Fosil yakıt çıkarları, yüksek karbonlu bir geleceğe kilitlenmek için şimdi Ukrayna’daki savaşı alaycı bir şekilde kullanıyor.”
Gelecekteki petrol ve gaz gelişmelerini değerlendirmek zor: Sektör karmaşık ve genellikle gizli, kamuya açık bilgiler kıt ve bulunması ve değerlendirilmesi zor. Ancak Guardian çevre muhabirlerinden oluşan küresel bir ekip, geçtiğimiz beş ay boyunca dünyanın önde gelen düşünce kuruluşları, analistler ve akademisyenlerle çalıştı ve artık sektörün planlarının ölçeğini ortaya çıkaran bir dizi soruya yanıt vermeye çalıştı.
İlk olarak, bu önemli on yılın sonundan önce sondaja başlaması muhtemel projelerden ne kadar üretim sağlanacak?
Ardından, dünyanın en büyük projeleri olarak adlandırılan, iklimi bozacak sözde karbon bombaları tam olarak nerede?
Parayı da takip ettik: Temiz enerjiye yatırım yapmak yerine güvenli bir şekilde yakılamayan petrol ve gaza ne kadar harcanacak? Ve neden oldukları gerçek zararı gizleyen fosil yakıt sübvansiyonlarından en çok kim yararlanıyor?
Bu kilit soruların yanıtları kaçınılmaz bir sonuca varıyor: Projeler devam ederse, yaşanabilir bir gelecek sağlamak için tutulması gereken ve karbon bütçesi olarak bilinen, dünyanın hızla daralan emisyon üst sınırını havaya uçuracaklar.
Birçok petrol şirketi tarafından verilen tüm sözler için, veriler sonuçlarına rağmen ana işlerine bağlı kaldıklarını gösteriyor.
ExxonMobil ve Gazprom gibi petrol ve gaz şirketlerinin kısa vadeli genişleme planları devasa boyutta. The Guardian’ın araştırmasına göre önümüzdeki yedi yıl içinde, 192 milyar varil petrol ve gaz üreteceklerini, bu verilerin Çin’de şu an oluşan 10 yıllık emisyona eşdeğer olduğu tahmin ediliyor.
Bu tahmini yapanlar ise endüstri standardı kaynak olan, ancak kamuya açık olmayan Rystad Energy‘den alınan verileri kullanan Urgewald’daki analistler.
Gogel veri tabanları, petrol ve gaz araştıran ve üreten 887 şirketi içeriyor ve kısa vadeli genişleme planlarının %97’sini kapsıyor.
Şirketler, toplam 192 milyar varilin yarısından fazlası olan 116 milyar varili temin edecek projelere nihai bir finansal taahhütte bulunmuş durumda.
Ayrıca, geliştirme, mühendislik ve işletme planları da dahil olmak üzere pek çok konuya yatırım yaptılar. Urgewald, bu tür bir yatırımın, bu projelerin devam etmesini muhtemel hale getirdiğini ve sert hükümet müdahalesini engellediğini söylüyor.
Şirketler şimdiden 116 milyar varil petrol tedarik edecek projelere nihai mali taahhütlerini verdiler.
Petrol ve gazın kısa vadeli genişleme planlarının üçte biri “geleneksel olmayan” ve daha riskli kaynaklardan gelecek. Bunlar, petrol ve gaz şirketleri daha derine indikçe, sızıntı, yaralanma ve patlamaların sayısı arttıkça, doğası gereği daha tehlikeli olan kırma ve ultra derin açık deniz sondajlarını da içeriyor.
192 milyar varil, ham petrol ve gaz dahil olmak üzere sıvılar arasında kabaca yarı yarıya bölünüyor. Bunu yakmak 73 milyar ton CO2 üretecek. Ancak metan, düzenli olarak gaz operasyonlarından sızar ve 20 yılda CO2’den 86 kat daha fazla ısı yakalayan güçlü bir sera gazıdır. Bu etkiyi, %2,3’lük standart bir tedarik zinciri sızıntı oranında dahil etmek, atmosfere eklenen 97 milyar ton CO2 eşdeğeri anlamına gelir ve bizi iklim cehennemine daha hızlı sürükler.
Bu büyük petrol ve gaz genişlemesinin önümüzdeki yedi yıl içinde başlaması planlanıyor.
Devlet petrol şirketleri, Urgewald’ın kısa vadeli genişleme listesinin başında geliyor. Katar Enerji, Rus Gazprom ve Suudi Aramco ilk üç sırada yer alıyor. Gazprom’un öngörülen genişlemesinin yarısı kırılgan Kuzey Kutbu‘nda olsa da Rusya’nın Ukrayna’daki savaşının fosil yakıt planları üzerindeki uzun vadeli etkileri görülmeye devam ediyor.
Listelenen petrol ana şirketleri ExxonMobil, Total, Chevron, Shell ve BP ilk 10’da yer alıyor. Geleneksel olmayan ve riskli petrol ve gaz üretimi, ABD’deki büyük şirketlerin toplamlarının yaklaşık %70’ini oluşturuyor. Avrupa şirketleri için hidrolik kırma ve ultra derin su oranı %30 ile %60 arasında değişmekte.
Urgewald’dan Nils Bartsch, “Petrol ve gaz şirketlerinin çoğu her zamanki gibi işlerine devam ediyor” diyor: “Bazıları umursamıyor. Bazıları sorumluluklarını görmüyor, çünkü hükümetler genellikle endüstriden etkilense de dünyanın dört bir yanında bu şirketlerin ilerlemesine izin veriyor.”
Rystad Energy tarafından sağlanan verilere göre, şirketlerin finansal olarak taahhüt ettiği 116 milyar varil petrol ve gaz projesinin üçte ikisi Orta Doğu, Rusya ve Kuzey Amerika’da bulunuyor.
Orta Doğu, ABD ve Rusya gelecekteki petrol ve gaz üretim planlarına hükmediyor.
Avustralya’nın, sahaların nispeten tükendiği Avrupa’nın tamamından daha fazla, 3.4 milyar varil ile büyük bir katkı sağlaması bekleniyor.
Guardian’ın Urgewald tarafından son üç yılda petrol ve gaz aramalarına yapılan ortalama yıllık yatırıma ilişkin ayrı bir analizi, Shell ile birlikte, üç büyük, ancak nadiren incelenen Çinli şirketin ilk dört sırayı işgal ettiğini gösteriyor: PetroChina, China National Offshore Oil Corporation ve Sinopek. Bu sondaj şirketlerinin ilk 10’undan yedisi, genişlemelerinin yarısından fazlası için hidrolik kırmaya, Arktik ultra derin suya ve katran kumuna güveniyor.
Daniel Ribeiro, Mozambik’in Cabo Delgado eyaletinde, devasa bir açık deniz boru hattı ve sıvılaştırılmış doğal gaz tesisine karşı, 15 yıldan uzun bir süre önce müzakerelere başlandığından bu yana mücadele ediyor.
En yoksul ve iklim açısından en savunmasız ülkelerden birinde karbon emisyonlarında büyük bir artışa yol açacak olan plan, Birleşik Krallık hükümetinden 1 milyar sterlinden fazla destek alıyor. En büyük petrol ve gaz şirketlerinden bazıları da yeni bir büyük ödemenin köpek balıkları gibi kokusunu alıyor.
Yerel kampanya grubu Justiça Ambiental’dan Ribeiro, “Bu, halihazırda yerel balıkçılık ve arazilerinden taşınan geçimlik çiftçilik için büyük bir aksama yaratıyor. Ancak devam ederse ve Mozambik gibi ülkeler fosil yakıt rotasına girerse, bu küresel bir felaket olur. İklim kriziyle uğraşmayı unutabiliriz … hepimiz çile çekeceğiz” diyor.
Özel olarak The Guardian ile paylaşılan araştırma, Cabo Delgado yatırımını, durdurulmadığı takdirde dünya çapında feci bir iklim çöküşüne neden olacak 195 karbon bombasından biri olarak tanımladı.
Karbon bombası terimi, son on yıldır iklim çevrelerinde büyük fosil yakıt projelerini veya diğer büyük karbon kaynaklarını tanımlamak için yaygın olarak kullanılmakta. Yeni araştırmalar tanımın sınırını “Süresi boyunca en az 1 milyar ton CO2 emisyonunu pompalayabilen projeler” olarak yapıyor.
Belirlenen projeler arasında, Montney Play petrol ve gaz geliştirme projesinin bir parçası olarak Kanada’nın bakir alanlarında ortaya çıkan yeni sondaj kuyuları yer alıyor. Katar’daki devasa North Field gaz sahaları – çalışmada dünyanın en büyük yeni petrol ve gaz karbon bombası olarak adlandırıldı.
Birleşik Krallık’taki Leeds Üniversitesi’nden Kjell Kühne tarafından yönetilen ve Energy Policy dergisinde yayımlanan çalışma, Glasgow‘daki COP26 konferansında birçok politikacının, kendilerini iklim liderleri olarak konumlandırmasından birkaç ay sonra, bilim insanlarının uyardığı petrol ve gaz üretimindeki küresel genişlemenin uygarlığı tehlikeli bir eşiğe iteceğine dair yeşil ışık yaktığına işaret etti.
Glasgow’daki, küresel yerli aktivistler ve sivil toplum kampanyacıları ağının ön saflarında yer alan İngiltere’nin önde gelen iklim adaleti aktivistlerinden Asad Rehman, ABD, Kanada ve Avustralya’yı “ikiyüzlülük” ile suçluyor:
“Bu ülkeler tek başına küresel emisyonları azaltma çabalarını baltalıyor ve fosil yakıtları hızla ve adil bir şekilde kullanımdan kaldırma sorumluluklarını görmezden geliyorlar.” Rehman, acı çekenlerin en yoksul ve en savunmasız insanlar olduklarını söylüyor.
ABD’deki 22 mega proje, küresel “karbon bombaları”ndan kaynaklanan potansiyel emisyonların beşte birinden fazlasını oluşturuyor.
Bu projeler birlikte 646 GtCO2 emisyon üretecek ve dünyanın tüm karbon bütçesini yutacak.
“Fosil yakıt devlerinin çıkarlarının ve onların milyarlarca kârının ezici bir çoğunlukla yoksul insanların hayatlarından daha önemli olduğu şeklindeki acımasız hesabı, yalnızca zengin ülkelerdeki siyasi liderlerin sömürgeci zihniyeti yapabilir.”
Çalışma, bu projelerin birlikte 646 milyar ton CO2 emisyonu üreteceğini ve dünyanın tüm karbon bütçesini yutacağını söylüyor. Bu planların %60’ından fazlası hali hazırda çalışıyor.
Leave it in the Ground Girişimi‘nin direktörü Kühne, ilk etapta henüz üretime geçmeyen projelerin %40’ının durdurulması gerektiğini vurguluyor. Eğer dünya felakete her zamankinden daha hızlı kaymaktan kaçınacaksa, önümüzdeki aylarda ve yıllarda küresel iklim protestosu hareketinin önemli bir odak noktası olması gerektiğini de sözlerine ekliyor:
“Petrol ve gaz endüstrisi, yanan bir gezegen karşısında bile bu devasa projeleri planlamaya devam ediyor. Paris Anlaşması‘nın iddialı hedefleri, görünüşe göre iş durumlarını sorgulamalarına yetmedi. Karbon bombaları, yeterince çabalamadığımızın en büyük göstergesi.”
Çalışma, Rystad Energy’ den alınan verilere dayanmakta, ancak toplam varillere odaklanmak yerine, potansiyel mega projelerini en büyük emisyonların sorumlusu olarak tanımlamakta.
Guardian graphic. Kaynak: Kühne, Energy Policy, 2022, IPCC, World in DataAraştırmaya göre, ABD potansiyel emisyonların en önde gelen kaynaklarından. 22 karbon bombası, konvansiyonel sondajı ve hidrolik kırmayı içeriyor ve Meksika Körfezi‘nin derin sularından Kolorado’daki Front Range’ in eteklerine ve Permiyen havzasına yayıyor. Hepsi birlikte 140 milyar ton CO2 salma potansiyeline sahip ve bu tüm dünyanın her yıl yaydığından neredeyse dört kat daha fazla.
Suudi Arabistan, 107 milyar tonla ABD’den sonra en büyük ikinci potansiyel sera gazı salıcısı, onu Rusya, Katar, Irak, Kanada, Çin ve Brezilya izliyor.
Uluslararası liderler tarafından iklim krizini ele almakta geciktiği için geniş çapta kınanan Avustralya, 16’ıncı sırada yer alıyor.
Avustralya’nın kuzey batısındaki Burrup Yarımadası’nda yaşayan yaşlı bir Ngarluma olan Robyn Churnside, 1970’lerden beri fosil yakıt ve madencilikle mücadele ediyor. Son on yıldır da Woodside’ın ülkedeki en büyük fosil yakıt gelişmelerinden biri olan 12 milyar dolarlık Scarborough gaz projesini durdurmaya çalışan kampanyanın bir parçası.
On yıllarca emisyonları sabitleyecek ve bazı durumlarda on binlerce yıldır orada olan önemli kültürel alanlara saygısızlık edebilecek yeni petrol ve gaz altyapısı hakkında kararlar alınırken muhalif yerli seslerin çok sık göz ardı edildiğini söylüyor:
“Dünya’nın, ilk ulusları dinlemesinin zamanı geldi çünkü biz çok uzun zamandır buradayız. Bu topraklardaki ruhumuz asla huzura kavuşmayacak. Korunmaya ihtiyacı var.”
Manchester Üniversitesi ve Uppsala Üniversitesi, Tyndall İklim Araştırmaları Merkezi’nden Prof. Kevin Anderson, tüm kanıtlar karşısında planlı üretimin ölçeğinin, büyük petrol şirketleri ve siyasi destekçilerinin iklim bilimine inanmadıklarını ya da aşırı zenginliklerinin onları ve çocuklarını bir şekilde yıkıcı sonuçlardan koruyabileceğine inandıklarını aktarıyor:
“Ya bilim insanları bu konu üzerinde 30 yıl harcadılar ve her şeyi yanlış anladılar – büyük petrol CEO’ları daha iyi biliyor – ya da bir endişe perdesinin arkasında, iklime daha duyarlı toplulukları, tipik olarak yoksulları, hayatlarından uzak insanları tamamen görmezden geliyorlar. Endişe verici derecede kendi çocuklarının geleceğiyle de ilgilenmiyorlar.’’
BP, Şubat ayında finansal kurumlara yaptığı bir sunumda üç aylık kazançlarını bildirdiğinde, bir analistşirketin nakit pozisyonu hakkında soru sormadan önce “arkadaşlıktan ve pozitiflikten gerçekten keyif aldığını” söyledi.
BP’nin CFO’su Murray Auchincloss ise, “Size küçük, sevimli bir tablo verdik” dedi: “Elbette, ne yapacağımızı bildiğimizden daha fazla nakit alıyor olabiliriz. Şimdilik tutucu olacağım ve şirketi petrolün varili 40 dolarmış gibi yöneteceğim. Bunun üzerine çıkabileceğimiz herhangi bir şey, açıkçası yardımcı oluyor.” O sırada petrol fiyatı 90 doları aştı; bugün 106 dolar.
Petrol endüstrisi ağzına kadar nakitle dolu. Şirketlerin sahip olduğu para, emeklilik fonları da dahil olmak üzere hissedarlara veya ulusal petrol şirketleri söz konusu olduğunda hükümetlere ve en azından teoride vatandaşlara aittir. Ancak en büyük petrol şirketlerinin yatırım planları, iklim krizini durdurma hedefiyle keskin bir şekilde çelişiyor.
The Guardian tarafından düşünce kuruluşu Carbon Tracker‘dan elde edilen veriler, dünyanın en büyük şirketlerinin, 2030’a kadar petrol ve gaz sahalarını işletmek için kolektif olarak günde 387 milyon dolarlık bir sermaye harcaması ayırdıklarını gösteriyor.
Bunun önemli bir kısmı, mevcut projelerdeki üretimi sürdürmek için, -dünya fosil yakıtlardan vazgeçmesi için bir miktar petrol ve gaza hala ihtiyaç duyulacaktır- ancak kesin miktar kamuya açık değildir. Bununla birlikte, bu yatırımın en az dörtte birinin, yani günde 103 milyon doların, iklim krizinin en kötü etkilerinden kaçınılması halinde yakılamayan petrol ve gaz için olduğu, bunun yerine temiz enerjiyi artırmak için kullanılabileceği de açık.
Hatta daha endişe verici bir şekilde şirketler, günde 84 milyon dolar daha harcamalarına yol açabilecek ve 2,7 derecelik yıkıcı bir küresel ısınmayla bile uyumlu olmayacak başka proje seçenekleri geliştirdi.
Büyük şirketler, yeni petrol ve gazdan yararlanmak için 2030’a kadar günde milyonlarca dolar harcamayı planlıyor.
Dünya hükümetleri, Paris İklim Anlaşması’nda küresel ısınmayı 2 derecenin çok altında sınırlamak ve sıcaklık artışının 1,5 derecenin altında kalması için çaba sarf etmek konusunda anlaşmıştı. İkinci hedef daha da katı olarak, yeni hiçbir petrol ve gaz projesinin olmamasıdır.
Ancak 2021 Eylül ayında derlenen Carbon Tracker verileri, istenen sıcaklık artış düzeyi için şirketlerin öngörülen yatırımlarının %27’sinin bununla uyumlu olmadığını tespit etti.
ExxonMobil, 2030’a kadar günde 21 milyon dolar ile iklimi bozan bu yatırım planlarının en büyüğüne sahipken, onu Petrobras (15 milyon dolar), Chevron ve ConocoPhillips (her ikisi de 12 milyon dolar) ve Shell (8 milyon dolar) izliyor.
En tehlikeli yatırımlar – 2,7C’nin üzerine çıkmasına destek olabilecekler- açısından Gazprom bunun günde 17 milyon dolarını, ExxonMobil 12 milyon dolarını, Shell 11 milyon dolarını ve PetroChina 9 milyon dolarını oluşturuyor.
Hükümetler, temiz enerjiyi artırarak ve fosil yakıt kullanımını azaltarak karbon emisyonlarını hızla azaltmak için bilimsel tavsiyeye göre hareket ederse, şirketler bu devasa meblağları kayıp olarak yazmak zorunda kalacak, hissedarlara, emeklilik fonlarına ve kamu finansmanına zarar verecek. Hükümetler harekete geçmezse, dünya yok olurken şirketler bundan para kazanacak.
Genel olarak, uluslararası petrol şirketlerinin, öngörülen yatırımlarının neredeyse %40’ı 1.65 derece ile uyumsuz ve en büyük kumarı onlar oynuyor. ExxonMobil, %56 ile özellikle yüksek. Ulusal petrol şirketi ortalaması %17, ancak mesela Petrobras ın planlanan sermaye harcamasının %56’sı da 1,65 derece ile uyumlu değil.
Carbon Tracker’dan Mike Coffin, “Her zamanki gibi iş talebine dayalı projeler geliştirmeye devam eden şirketler, iklim konusundaki politika eyleminin başarısızlığına ve yenilenebilir enerji ve pil depolama gibi yeni teknolojilerin ezber bozan potansiyelini hafife alıyor,” diyor: “Bu tür projelere ya ihtiyaç yok ya da Paris hedeflerini aşan bir ısınmaya yol açıyor”.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra, Nisan ayındaki Rystad Energy verilerine dayanan yakın tarihli ayrı bir analiz, dünyanın en büyük 20 petrol ve gaz şirketinin 2030’un sonuna kadar yeni petrol ve gaz çıkarmak için büyük meblağlar – 932 milyar dolar – harcama yolunda devam ettiğini ortaya koydu.
Dünyayı fosil yakıtların pençesinden kurtarmak, devam eden devasa sübvansiyonlar yüzünden çok daha zor hale geliyor ve bu da, neden oldukları zarar, -özellikle de yılda 7 milyon insanı öldüren hava kirliliği dahil edildiğinde- onları gerçek maliyetlerinden çok daha ucuz hale getiriyor. G20 önde gelen ekonomiler grubu, 2009 yılında sübvansiyonları aşamalı olarak kaldırma sözü verdi, ancak çok az şey elde edildi.
Fosil yakıt üreticileri ve tüketicileri her yıl yüz milyarlarca dolarlık doğrudan mali destek alıyorlar – ancak fosil yakıtların neden olduğu zararları ödemeyerek çok daha büyük sübvansiyonlardan yararlanıyorlar. Uluslararası Para Fonu‘na (IMF) göre, iklim krizi ve hava kirliliğinin verdiği zarar hesaba katıldığında, fosil yakıt sübvansiyonları yılda 6 trilyon dolara ulaşıyor. The Guardian analizi, bunun küresel olarak dakikada 11 milyon dolara, Çin’de dakikada 4 milyon dolara ve ABD’de 1 milyon dolardan fazlasına eşdeğer olduğunu gösteriyor.
The Guardian’ın daha ayrıntılı IMF verileriyle analizi, Suudi Arabistan ile birlikte ABD, Kanada ve Avustralya’daki sürücülerin dünyada, kara yolunda kullandıkları yakıtlar için sağlanan sübvansiyonlardan en çok yararlananlar olduğunu ve bazı hükümetlerin mevcut enerji krizi sırasında bunları artırma baskısı altında olduğunu gösteriyor.
ABD, Kanada ve Avustralya, ulaşım için kullanılan fosil yakıtlarının başlıca sübvansiyon sağlayıcıları.
Suudi Arabistan nüfusu genelinde benzin ve motorin için kişi başına sübvansiyon, 2020’de yılda 1.000 dolardan fazlaydı. ABD’de, kişi başına kara yolu yakıtı sübvansiyonu 644 dolar ve hem Kanada hem de Avustralya’da yaklaşık 500 dolar.
Japonya ve Almanya, 25 milyondan fazla nüfusu olan ve küresel nüfusun ve sübvansiyonların %90’ını oluşturan 54 büyük ülkeye odaklanan kara yolu yakıtı analizinin ilk 10’unda yer alıyor. Birleşik Krallık’ta kara yolu yakıtları için kişi başına sübvansiyon yılda sadece 10 dolardı, bu da 2020’de benzin ve dizel vergilerinin yakıtların neden olduğu hasar düzeyine yakın olduğunu gösteriyor.
Suudi Arabistan, Rusya ve ABD fosil yakıtların en büyük destekçileri
ABD ayrıca, tüm fosil yakıtlar için yılda 2.000 $ ile kişi başına en yüksek sübvansiyon sağlayanlar listesinde, sadece Suudi Arabistan (4.550 $) ve Rusya’nın (3.560 $) arkasında yer alıyor. Bu ülkelerden sonra sadece İran (1815 $) Avustralya (1730 $) ve Kanada’yı (1690 $) geride bırakıyor.
IMF iklim ekonomisti Simon Black, “Paris Anlaşması’nı ciddiye almak, fosil yakıtlardan hızlı bir şekilde uzaklaşmayı gerektiriyor. Fosil yakıt fiyatlarını doğru belirlemek bu geçişi hızlandırmada çok yardımcı olacaktır” diyor.
Yakılan petrol ve gazdan geçiş bir gecede gerçekleşemez; bu nedenle 2050’de net sıfır emisyonlu küresel ekonomiye geçişte hala bir miktar petrol ve gazın yakılması gerekecek. Soru ise, şirketlerin ve hükümetlerin yeterince hızlı hareket edip etmediğidir.
The Guardian, analizinde adı geçen petrol ve gaz şirketlerine yazı yazarak yanıtlarını istedi.
ExxonMobil’in bir sözcüsü, “IEA net sıfır emisyon senaryosu ve Paris uyumlu tüm senaryolar altında, 2050 yılına kadar tüm enerji kaynakları önemini korumaya devam ediyor. Petrol ve doğal gaz da enerji karışımının temel bileşenleri olmayı sürdürüyor” diye cevap verdi.
Bununla birlikte, petrol ve gazın rolü 2050’de büyük ölçüde azaltılacak. IEA’dan “2021 itibariyle hali hazırda taahhüt edilen projelerin ötesinde, [net sıfır senaryomuzda] geliştirilmesi onaylanan yeni petrol ve gaz sahaları yok” açıklaması yapılmıştı.
Sözcü, karbon yakalama ve depolama, hidrojen ve biyo yakıtlar dahil olmak üzere, ExxonMobil’ in önümüzdeki altı yıl içinde sera gazı emisyonlarını düşürme girişimlerine 15 milyar dolardan fazla yatırım yapmayı planladığını söyledi. Şirket, 2050 yılına kadar sattığı yakıtlardan değil, yalnızca kendi operasyonlarından net sıfır emisyon elde etmeyi amaçlıyor, bu nedenle sattığı petrol ve gazdan kaynaklanan emisyonların yalnızca küçük bir kısmını karşılıyor.
Shell’in bir sözcüsü de yakın tarihli şirket açıklamalarına atıfta bulunarak: “Bizim planlanan sermaye yatırımımızın bir sonucu olarak, elden çıkarmalar da dahil olmak üzere toplam petrol üretiminde 2030 yılına kadar yılda yaklaşık %1-2 oranında kademeli bir düşüş bekliyoruz” diye konuştu.
Firmanın yakın tarihli bir raporunda, “Shell, 2025 yılına kadar faaliyetlerinde[düşük ve sıfır karbonlu] ürün ve hizmetlere yönelik harcamalarının toplam harcamalarının yaklaşık %50’sine yükselmesini bekliyor” deniyor. 2022’de bu oranın %35’in üzerinde olması bekleniyor. Raporda, 2021’de şirketin yenilenebilir enerji ve enerji çözümlerinde 2-3 milyar dolarlık yıllık yatırım hedeflerine ulaştığı da belirtiliyor.
ConocoPhillips ise, yakın zamanda yayımlanan net sıfır emisyon planına da atıfta bulunduğu şekliyle: “Amacımız, arzdan talebe güvenli ve sorumlu bir şekilde uygun fiyatlı enerji sunarken sermayesine ve bunun getirisine odaklanan düzenli bir geçişi desteklemektir” diyor.
Şirketin projeksiyonunda, petrol ve gaz projelerinden elde edilen karın, yenilenebilir enerji yatırımlarından önemli ölçüde daha yüksek olduğunu ifade ediliyor.
ConocoPhillips, faaliyetlerinden kaynaklanan emisyonları azaltmak için 2022’de 200 milyon dolar tahsis etti. Şirket, tedarik ettiği fosil yakıtların yakılmasından kaynaklanan emisyonları azaltmak için “tüketici talebini yüksek karbonlu enerjiden düşük karbonlu enerji kaynaklarına kaydırmaya yardımcı olacak ekonomi çapında bir karbon fiyatını” savunuyor.
Şirket sözcüsü, “Petrobras, Paris Anlaşması’nın başarılı olacağını ve küresel sıcaklığın 2°C’nin altında tutulacağını düşünerek yatırımlarını planlıyor,” dedi: “Petrol, hızlandırılmış geçiş senaryolarında bile önümüzdeki on yıllarda önemini koruyacak.”
Sözcü, IEA’ nın 1.65 derece senaryosunun, yukarı havza projelerine bir miktar yatırım yapılması gerektiğini gösterdiğini de kaydetti: “Düşük üretim maliyetleri ve düşük emisyonları nedeniyle Paris ile uyumlu senaryolarda rekabet edebilecek yüksek dirençli yatırımlar planlıyoruz. Petrobras, portföyünün değerini maksimize etme stratejisini takip ediyor, (yatırımın %99’unu keşif yatırımına vererek) derin su ve ultra derin su varlıklarına odaklanıyor.”
TotalEnergies, “paydaşlarımıza zaten doğru yolda olduğumuzu gösterdik,” diyerek yayımladıkları son sürdürülebilirlik raporuna işaret etti. Şirket, 2030 yılına kadar petrol ve gaz satışlarından kaynaklanan emisyonlarda %30’luk bir azalma ve yenilenebilir enerji satışlarının oranını 2021’de %9’dan 2030’da %20’ye çıkarmayı hedefliyor.
Suudi Aramco ve Eni, Guardian’ a yanıt verdi ancak yorum yapmayı reddetti. Diğer şirketler Guardian’ ın talebine yanıt vermedi.
The Guardian’ın araştırması, petrol ve gaz şirketlerinin planlarının iklim için ne kadar büyük bir tehlike oluşturduğu sorusuna yanıt verdi.
Ancak politikacılar ve hükümetler için iklim acil durumunun gidişatını eninde sonunda etkileyecek başka bir dizi soru daha var.
Dünya hükümetleri, petrol şirketlerinin dev iklim kumarına ilişkin defteri kapatmak için harekete geçecek mi? Tarihsel olarak emisyonlardan en çok sorumlu olan daha zengin ülkeler, yükselen krizin ön saflarında yer alan gelişmekte olan ülkeler için adil bir geçişi destekleyecek mi?
Dünyanın en büyük şirketlerinden bazılarının değerinden milyarlarca dolar silinirken, güçlü ve acil eylem finansal bir çöküşe yol açar mı? Yoksa daha istikrarlı ama uyumlu eylem bizi fosil yakıtlardan hızla vazgeçirecek, petrol şirketlerinin bankamatiklerini kapatacak ve yaşanabilir bir iklime sahip temiz bir enerji geleceğine mi götürecek? Sadece zaman gösterecek. Ancak, petrol ve gazın aksine, zaman çok kısıtlı.
Guterres, “Dünya zamanla yarışıyor” dedi: “Fosil yakıt sübvansiyonlarını sona erdirmenin, petrol ve gaz araştırmalarının genişlemesini durdurmanın zamanı geldi.”
BM Genel Sekreteri, Ukrayna’daki savaşla ilgili olarak şunları aktardı: “Ülkeler, fosil yakıt arz açığı nedeniyle o kadar zor duruma düşebilirler ki, fosil yakıt kullanımını azaltma politikalarını ihmal edebilirler veya şirketler karşısında diz çökebilirler. Bu delilik. Fosil yakıtlara bağımlılık karşılıklı garantili yıkımdır.”
Makalenin İngilizce orijinali
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…