20. Adana Altın Koza Film Festivali’nde Reha Erdem’in “Jin”ini izlerken aklıma aynı yönetmenin 2008 yapımı “Hayat Var” filmi geldi.
“Hayat Var” da İstanbul’un ücra bir köşesinde yaşayan Hayat, genç bir kadının yaşadığı sorunlara, erkekler tarafından kıstırılmış dünyasına götürüyordu bizleri. Babasının, dedesinin, annesinin yeni kocasının arasında onun yaşadığını kimse farketmese de Hayat vardı ve yaşıyordu. Kendisini sürekli taciz eden mahalle bakkalının tecavüzünden sonra ise film başka bir yörüngeye oturuyordu.
Jin, Hayat’ın İstanbul banliyösündeki hikayesini güneydoğuda dağa çıkmış bir örgüt üyesi üzerinden anlatıyor. Biz Türkiye’de yaşayan ve güneydoğuda yaşananları acı ile öğrenmiş insanlar olarak o örgütün PKK, karşısındaki gücün TSK olduğunu biliyoruz ama filmde bunlar sözel olarak ifade edilmiyor. Jin’i siz alıp dünyanın herhangi bir köşesine de taşısanız onun hikayesi üç aşağı beş yukarı aynı aslında demek istiyor sanki Reha Erdem.
Sebebi izleyiciye aktarılmayan bir şekilde örgütünden firar ediyor Jin, amacı gene sebebi belirtilmeyen bir şekilde izmir’e gitmek. Dağlarda gezerken, İzmir’e gitmek için bir çıkış ararken, içine hapsedildiği dünyadan kurtulmak isterken karşısında hep “erkekleri” bulur. Yerine ve zamanına göre kendisinden bazen çekinen, bazen “yapmacık bir” saygı gösteren, bazen ilişen, bazen ise tecavüze yeltenen erkekleri.
Hikayenin diğer nehrinde ise aynı sebep -erkekler- nedeniyle çıkış yolu bulamayan doğa ve doğa içindeki diğer canlıların yaşadıkları akıyor. Sessiz bir doğa tasviri ile başlıyor film. Rüzgarın sesi, yaprakların hışırtısı, doğanın yeknesaklığı ve birden başlayan yoğun kurşun sesleri, bombaların birbiri ardına düşmesi, kırılan dallar, birer birer yok olan bir tabiat.
Erkeklerin tümünün suçlanması hatasının önüne de kamyon şoförü detayı ile geçmiş Reha Erdem. Erkeklerin ikiyüzlülüğünü ise her defasında resmetmiş. Jin’i örgüt kıyafeti ile gördüğünde çekinip saygıda kusur etmeyen çobanın üstünü değiştirdikten sonra tanımayıp yılışması, otobüs terminalindeki görevlinin parası olmadığını öğrendiğindeki “hallederiz” kaypaklığı, ustabaşının Jin’in savunmasız olduğunu anladığı andaki değişen tavrı vsr hep erkek egemen toplumun çirkef yüzünü güneydoğu üzerinden anlatıyor.
Hayat, İstanbul’da yaşayan Hayat içinde var, Kürdistan’da yaşayan Jin için de, Gezegende nefes alan tüm canılar için de. Ama, ah işte, o çeperi bir yırtabilseler.
#anavarrza
Alper Tolga Akkuş
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…