Kategoriler: Manşet

İklim krizine karşı yerin 30 metre altında sebze yetiştiriciliği: Yüzde 95 su tasarrufu

İklim krizinin olumsuz sonuçlarına karşı yeni teknolojilerin geliştirilmesi için Tarım ve Orman Bakanlığı ile özel sektör işbirliğinde açılan dünyanın en derinde kurulu ikinci dikey tarım merkezi, İstanbul Kapalı Dikey Tarım Uygulama ve AR-GE Merkezi‘nde yüzde 95 su tasarrufuyla sebze yetiştiriliyor.

Kağıthane’deki Yeni Kültür Merkezi Kompleksi’nde kurulu alanla, şehrin içinde üretim ve tüketim merkezlerinin yakınlaştırılıp lojistik maliyetlerinin düşürülmesi, ürün zayiatının azaltılması ve kentte yaşayanların taze ve ucuz sebzeye erişiminin sağlanması hedefleniyor.

‣Güney Kore’de bir ilk: Trafiğe kapanan tünel ülkenin en büyük dikey tarım çiftliğine dönüştürüldü

Fotoğraf: AA

AA’dan Biriz Özbakır‘ın aktardığına göre; İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürü Ahmet Yavuz Karaca, proje çalışmalarına 2019’da başladıkları merkezin, Türkiye’de bir ilk olduğunu söyledi.

İklim krizinde en önemli konunun su tasarrufu olduğunu ve dikey tarım merkezinde yüzde 95 su tasarrufuyla üretim yapıldığını belirten Karaca, sebze yetiştirirken hiçbir şekilde ilaç kullanmadıklarını, suyun dışında gübreden de tasarruf ettiklerini bildirdi.

Merkezin sadece kuraklık dönemlerinde değil, afet ve savaş durumlarında da kullanılabileceğine dikkati çeken Karaca, “Afet planları yapıyoruz. Deprem, sel gibi felaketler, savaşlar olabilir. Pandemi, Ukrayna-Rusya savaşı gıdanın ne kadar önemli ve stratejik olduğunu gösterdi. Bir sığınak düşünün. İleride böyle bir üretimin olduğu sığınaktan çıkmadan üretip yiyebilirsiniz. İşte bu alanlar afet zamanlarında değerlendirilebilir” dedi.

Karaca, “Eksi 30 metre, yani şu anda biz yerin eksi sekizinci katındayız. Bu ne demek? Dünyada kapalı dikey tarım yapılan en derin ikinci noktadayız. Londra’daki üretim alanı 2,5 metre daha derin. Kapalı dikey tarım derken burada toprak yok, güneş yok, bunu özel üretilmiş yapay ışıklarla ve tamamen otomasyonla sağlıyoruz” diye konuştu.

‣Uzmanlara sorduk: 50 yıl sonra çay, kahve, kakao, pirinç, avokado, üzüm olacak mı?

2022’de fotoğrafçısına ‘Yılın Fotoğrafçısı’ ödülünü getiren Geleceğin Vizyonu fotoğrafı.
Memurlar, Endonezya’nın Batı Java kentinde bulunan Sentra çiftliğindeki bir depoda sebze mahsullerini koruyor. Kıvırcık marul, Çin brokolisi, derici sumağı gibi sebzeler, ışığın ve sıcaklığın sabit kaldığı bir odada yetiştiriliyor. Geçen yıl geliştirilen dikey tarımın avantajları arasında, pestisit içermemesi, sadece 30 günlük hasat süresi ve günde ortalama 20-30 kg verim sağlaması bulunuyor. Fotoğraf: Geleceğin Vizyonu | Arie Basuki’den Dikey Tarım

’20 dekarlık alandaki verimi 250 metrekarede alıyorsunuz’

2050’de dünya nüfusunun 10 milyar, Türkiye nüfusunun ise 105 milyon olacağını, artan nüfus ve sınırlı tarım alanları nedeniyle farklı üretim modelleriyle birim alandan maksimum verim alacak sistemlerin kullanılması gerektiğini vurgulayan Karaca, şöyle devam etti:

“Buranın brüt olarak tamamı 700 metrekare fakat üretim yapılan kısmı 250 metrekare ve bir yılda yaklaşık olarak 20 dekarlık alandan aldığınız verimi buradan alıyorsunuz. Artı bir değer olarak da optimum şartları oluşturduğunuzda tropikal herhangi bir sebzeyi de üretebiliyorsunuz, nerede ne olursa olsun hepsini yapabiliyorsunuz.”

Halihazırda marul, İtalyan fesleğeni ve lollo rosso (kırmızı kıvırcık marul) yetiştirdiklerini aktaran Karaca, merkezde yetiştirdikleri ürünlerin üretim parametrelerini ve reçetelerini oluşturmayı da amaçladıklarını dile getirdi.

Tesisin toplam üretim kapasitesinin 24 bin kök olduğunu fakat marulların aralıklı ekilmesi gerektiği için şu an için 16 bin köklük kapasitenin kullanıldığını kaydeden Karaca, üretim maliyetlerinin geleneksel tarımdaki üretim maliyetleriyle hemen hemen aynı olduğunun, güneş enerjisi sistemlerinin kullanılması durumunda maliyetlerin daha da düşebileceğinin altını çizdi.

Fotoğraf: AA

Yıl boyunca sürekli üretim

Fidelerin 30- 35 günde hasat edilmeye hazır hale geldiğine, geleneksel tarımda bir kez hasat yapılırken dikey tarım sistemiyle 12 ay boyunca sürekli üretim yapabilmenin büyük bir avantaj olduğuna dikkati çeken Karaca, “Nihai hedefimiz katma değeri yüksek ürünleri, dikey tarım uygulamasıyla bu tür alanlarda yetiştirmek. Özellikle bazı ürünler var ki çok kıymetlidir. Mesela safran. ‘Neden olmasın?’ diyoruz. Belki safran da üretebiliriz. Hedeflerimizden biri de bu” ifadelerini kullandı. Önceliklerinin, dikey tarım alanında araştırma ve geliştirme çalışmaları yapmak olduğunu anlatan Karaca, sözlerini şöyle tamamladı:

“Amacımız burada bir şeyler üretip satmak, para kazanmaktan ziyade bu alanda yerli ve milli teknolojiyi, yerli ve milli AR-GE’yi geliştirip Türkiye’de bu alanın da var olduğunu göstermek ve Hollandalıların, İngilizlerin, Amerikalıların, İsraillilerin yapmış olduğu know-how’ı, bizde olmayan, yani hiçbir şekilde bilgisini vermedikleri teknolojiyi kendimiz üretip yatırımcılar, üniversiteler, araştırma yapan kişiler için bir merkez olmak.”