Bu yazı 350turkiye.org/ dan alınmıştır
Çevre Hakkı İhlali, Yaşama Hakkı’nın İhlali’ne Evrilirken, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu “Kümülatif Etki” itirazımızı 2. kez haklı buldu!
Doğu Akdeniz Bölgesi’nde, Mersin’le Hatay arasındaki sahil şeridinde 8 termik santralın lisans aldığını 2011’de öğrendiğimizde, Doğu Akdeniz çevrecileri olarak dehşete kapılmıştık. Adana-Mersin-Hatay-İskenderun-Erzin-Tarsus-Samandağ çevre koruma derneklerinin, DAÇE (Doğu Akdeniz Çevre Platformu) çatısı altında 2000 yılından itibaren mücadele ettiği Sugözü termik santralının bölgede yarattığı yıkımı gözlerimizle görmüş, ellerimizle tutmuş, zehirli havayı ciğerlerimize çekmiştik.
2006 yılından itibaren Sugözü termik santralının günde 10.000 ton, yılda 3.5 milyon ton yaktığı kömürden oluşan partikül madde kirliliği Yumurtalık – Ceyhan bölgesinde kanser vakalarının hızla artmasına neden olmuş; asit yağmurlarıyla kirlenen su ve toprağa geçen radyoaktif madde ve ağır metallerin besin zincirine dahil olması genetiği bozulmuş sakat hayvanların doğumuna yol açmıştı.
Sugözü termik santralının denizden saniyede çektiği 24 ton / günde 5.300.000ton suyu 95 Santigrat derecede denize deşarj etmesi ve kontrolsüz bir şekilde fish recovery (balık engelleme) sistemi olmaksızın balık-plankton ve benzeri ne varsa hepsini soğutma suyu borularına çekmesi nedeniyle denizde balık popülasyonu gözle görülür şekilde azalmış, deniz suyunun ısınması nedeniyle Kızıldeniz’den yabancı balık (balon balığı – Lagocephalus sceleratus ) ve katil deniz yosunu türleri (caulerpa taxifolia) denizel ekosistemi işgal etmeye başlamıştı. Yetişkinler kanser; çocuklar astım, bronşit hastası olmaya; balıkçılar denizden elleri boş dönmeye, üzüm bağları kurumaya, zeytin ağaçları asit yağmurları nedeniyle çiçeklenmemeye başlamıştı. Bölge halkından ciddi bir tepki olmaması nedeniyle engelleyemediğimiz Sugözü termik santrali, DAÇE olarak kitaplarda okuduğumuz termik santral canavarını gözle görmemize, yıkımın inanılmaz boyutlarına dokunmamıza neden olmuştu.
Böylece DAÇE olarak 10 Haziran 2011 tarihinde Doğu Akdeniz bölgesinde lisans alan 8 adet termik santralın lisanslarının iptali gerekçesiyle dava açtık. DAÇE’nin yanında, Adana Tabip Odası ve Adana Ziraat Mühendisleri Odası’nın da davacı olarak yer alması davalarımızı daha da güçlendirdi. Dava dilekçemizde ana dayanak noktamız, termik santralların hiçbir aşamasında bölgedeki diğer santrallar ve kirletici tesislerle “kümülatif etkisinin” hesap edilmeden lisans ve ÇED süreçlerinin yürütülmesiydi. Bilim insanlarının ortak tespiti ise, planlanan bir termik santralın diğer termik santrallerin etkisiyle birleşip kümülatif etki ortaya çıktığında, çarpan etkisi yapacağı ve çevresel zararların bir noktadan sonra aritmetik hızla değil, geometrik hızla artacağı (exponential growth) yönündeydi.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun içtihat (yasada uygulanacak kuralın açıkça ve tereddütsüz olarak bulunmadığı konularda, yargıcın veya hukukçunun düşüncelerinden doğan sonuç) niteliğindeki yukarıdaki kararları sadece termik santral davalarında değil; ekosistemleri olumsuz etkileyen ve kümülatif etkiye yol açacak tüm kirletici tesislerle ilgili davalarda dayanak olarak kullanılabilir. Bir petro-kimya tesisi veya demir-çelik fabrikası da aynı türdeki kirletici tesislerle veya termik santrallerle birlikte kümülatif etkisi nedeniyle, ekosistem üzerinde çarpan etkisiyle zarara yol açacağından dolayı dava edilebilecektir. Aynı şekilde bir HES, aynı nehir havzasındaki diğer HES’lerle birlikte yaratacağı kümülatif etki zararın öngörülenden çok daha fazla olmasına yol açacak olduğundan dava edilebilir.
“Kümülatif etkinin” sonuçlarını yaşadığımız ve dava ettiğimiz Doğu Akdeniz Bölgesi sadece bir örnek. Türkiye’de ve dünyada aynı durumda olan bir çok yer var. 21. yüzyıl itibariyle enerji-kömür kartellerinin gezegen üzerinde yarattığı yıkım, ekolojik zararların boyutunu değiştirip ekolojik felaketlere, iklim felaketlerine neden olmaya başladı. Bu gerçeklik aslında geleneksel olarak 3.kuşak insan hakları arasında sayılan çevre hakkı ihlalinin kabuk değiştirip; ilk sıradaki 1. kuşak insan hakkı ihlali olan yaşama hakkı ihlali boyutuna sıçradığını gösteriyor.
Kapitalizmin araçlarını kullanan küresel enerji-kömür kartelleri bir yandan küresel ısınmayla dünyayı ve milyarlarca insanın yaşama hakkını dolaylı olarak tehdit ederken, belirli bölgelerde de zararın etkisine kısa bir mesafede maruz bıraktığı milyonların yaşama hakkını ve geçim kaynaklarını sona erdiriyor. 200 kilometrelik sahil şeridinde 8 termik santrala (5 kömürlü, 3 doğalgazlı) lisans verildiğini öğrendikten sonra ilk DAÇE toplantısında, “Bu termik santralleri engelleyemezsek bölgeden göçelim. Kalırsak ölürüz…” dediğimizi hatırlıyorum.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, “Kümülatif Etki” itirazlarımızı haklı bulurken ve “Çevre Hakkı İhlali”, “Yaşama Hakkı İhlali”ne evrilirken 2014’de 5 termik santral lisans iptali, 2016’da 7 termik santral (4 önlisans, 3 lisans) iptal davası daha açtık!
Küresel ısınma, 2 Santigrat derecelik geri dönülemez sınırı geçmeden, tüm termik santrallardan kurtulmak ve kömür, petrol, gaz; yani fosil yakıt tüketimini sıfırlamak dileğiyle, umudunuzu kaybetmeyin, güneşe ateş etmeyin, hak mücadelesine katılın.
1) Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu: Danıştay’daki daire başkanlarından oluşan bu kurulun verdiği kararlar Türkiye’deki tüm İdare mahkemelerini bağlayıcı içtihat oluşturuyor. Açılan bir çevre-ekoloji davasında taraflardan birisi bu kararı sunduğunda yerel idare mahkemesi veya Danıştay’daki ilgili daire bu içtihatları, tıpkı yasaları uyguladıkları gibi uygulamak ve içtihat kararlarına uymak zorunda.2) YD: Yürütmenin Durdurulması. Bir çevre-ekoloji davasında “açık hukuka aykırılık ve telafisi imkansız veya telafisi güç zarar” şartları birlikte gerçekleştiğinde yerel idare mahkemesi veya Danıştay yürütmenin durdurulması kararı verebiliyor. Yürütmenin durdurulması kararı verildiğinde dava sonuçlanana kadar proje duruyor, çivi çakılamıyor. Ayrıca bürokratik prosedürler de durduruluyor.
Bu yazı 350turkiye.org/ dan alınmıştır
Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri Gönüllü Avukatı
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…