Kategoriler: Dış Köşe

Hopa ve eşkiyalar – Özgür Mumcu

Aynı yoldan geçmişiz biz/ Aynı sudan içmişiz biz.” Böyle diyor AKP’nin yeni televizyon reklamı. Salı günü Hopa’da aynı sudan içmediğimizi görmüş olmadık mı?

Hopa’da Başbakan’ı çok sinirlendiren pankartlardan birinde “Su haktır, satılamaz” yazıyordu. Başbakan’ın miting yapacağı alandan bir otoyolla ayrılan bölgede toplanmış insanlar, horon çekiyorlar. Miting saatine doğru polis o bölgenin boşaltılmasını istiyor.

Orada bulunan ÖDP Parti Meclisi Üyesi Yusuf Yedigül anlatıyor: “Biz dedik ki, iki alan arasından üç karayolu geçiyor. O alan bize çok uzak, niye gidelim?”

Gitmiyorlar. HES projelerine, hükümetin çay politikalarına karşılar. Hazır Başbakan da gelmişken seslerini duyurmak istiyorlar. Aynı sudan içmişiz madem, su hakkında söyleyecekleri var.

Ya da söyleyecekleri olabileceğini zannediyorlar. Çünkü yine Yedigül’ün anlatımıyla: “Bir baktık ki bir anda saldırı oldu, su sıkıldı, gaz bombası, biber gazı…”

Görüntüleri izlemediyseniz, internetten takip etmenizi tavsiye ederim. Küçücük ilçe gaz bombardımanına tutuluyor. Hepimizin olduğu iddia edilen su, tazyikle insanların üzerine sıkılıyor.

Metin Lokumcu
Video görüntülerinde bir an emekli öğretmen Metin Lokumcu beliriyor. “Bunalttınız beni” diyor. Sonra ellerini arkasında kelepçelenmiş gibi kavuşturup polise sesleniyor: “Haydi al beni, kurtar memleketi.”

Memleket kurtulur mu bilinmez ama Metin Lokumcu kurtulamıyor. Hopa’nın eski Belediye Başkanı Yılmaz Topaloğlu anlatıyor: “Dün akşam hastanede doktorlarla görüşme fırsatım oldu. Metin Hoca hastaneye getirildiğinde doktorlara çok fazla gaza maruz kaldığını ve göğüs bölgesinin polisler tarafından darp edildiğini söylemiş.”

Metin Lokumcu öldü.

Başbakan’ın miting alanıyla arasından üç şerit otoyol geçen bir alanda “Su haktır satılamaz” pankartıyla durduğu için. Herkes aynı sudan içsin istediği için.

Hopa’da Başbakan miting alanında nutuk atarken ilçenin sokaklarında polis gaz bombası ve tazyikli suyla protestoculara saldırmakla meşguldü. Başbakan, Hopa neredeyse abluka altına alınmışken nutuk atmayı içine sindirebildi.

Miting alanını terk eden AKP konvoyunun taşlı saldırıya uğradığı söyleniyor. Bu saldırıdan kaçmaya çalışırken hızla hareket eden otobüsün üzerinde duran koruma polisi Servet Erkan düşerek ağır yaralandı.

Başkomiser
Polisin hükümete yönelik sol gösterileri orantısız bir şiddetle bastırma merakı biliniyor. Başbakan’ın hâlâ ara sıra konuşmalarından sızan arkaik anti-komünizmi de polisleri bu konuda cesaretlendiriyor.

Hopa’daki abluka mitinginden sonra Trabzon’a giden Başbakan’ın “Hopa’ya eşkıyaların indiğini bilmiyordum” açıklaması da bunun göstergesi.

Başbakan’a her itiraz eden terörist, ona karşı çıkan herkes eşkıya. İlkgençliğinin Milli Görüş’ünden gelen komplocu bakış açısının zirveye varmış egosuyla birleştiği noktadayız. Bu nokta da Başbakan’ın tekrar etmeyi çok sevdiği ‘hak ve özgürlükler noktası’ değil.

Bu nokta 80 öncesi Fatsa’da yapılan ‘nokta operasyonu’nun noktası. Salı gecesi Hopa’da evlerin basılıp, kırka yakın insanın gözaltına alınması buna işaret ediyor.

Nisan 2010’da CHP otobüsü taşla saldırıya uğradığında emniyet güçlerinin ilgisiz tavrıyla salı gecesi operasyonu kıyaslanınca bu memleketin bir başkomiseri olduğu hakikatiyle karşılaşıyoruz. Polis Servet Erkan’ın otobüsten düşmesinin sorumlularını bulun. Yaralanmasına göstericilerin attığı taş sebep olduysa yargılayın.

Muhaliflerin gösteri hakkına tecavüz eden polis müdahalesinin sorumlularını bulun. Memurundan amirine yargılayın. Öğretmen Metin Lokumcu’nun katillerini bulun. Sonra tartışalım hep beraber Hopa’ya inen eşkıya kimdir? Aynı yoldan geçmişiz, aynı sudan içmişiz öyle mi?

Değil galiba. Başbakan şöyle bahsediyor öldürülen Metin Lokumcu’dan: “Tabii bu arada bir tanesi de kalp krizi geçirerek, kimliğini bilmiyorum, üzerinde durmaya da gereğini duymuyorum, kalp krizi sonucu ölmüş.”

Öğrenirsiniz Başbakan kimliğini. Bir gün gelir öğrenirsiniz.

Özgür Mumcu – Radikal (2 Haziran 2011)

Paylaş
Yazar:
Konuk Yazar