Namibya'daki bir açık urayum maden sahasının ortaya çıkardığı derin yarık. Fotoğraf: jbdodane/ Flickr
Paul Brown tarafından Climate News Network’de yayınlanan haberi Yeşil Gazete gönüllü çevirmeni Özge Geyik‘in çevirisiyle sunuyoruz.
***
14-16 Nisan 2015 tarihleri arasında Kanada’nın Quebec eyaletinde gerçekleşen Dünya Uranyum Sempozyumu’ndan çıkan sonuca göre, nükleer enerjinin iklim değişikliğiyle mücadelede uygun maliyetli, uygulanabilir ve güvenli bir alternatif olduğu efsanesinden uyanmanın vakti geldi.
Bilim insanı, çevreci ve yerli halklardan oluşan bir grup uranyum madenciliğinin durdurulması, nükleer santrallerin kapatılması ve nükleer silahların yasaklanması gerektiğini belirtiyor.
Quebec’te 22 Nisan Dünya Günü sebebiyle gerçekleşen görüşmelerde, nükleer enerji, silah ve tıbbi kullanım için uranyum üreten yirmi ülkeden üç yüz delege, uranyum madenciliğinin durdurulması için imzaladıkları bildiriyi yayımladı.
Dünya Uranyum Sempozyumu’nun gerçekleşmesi için Quebec eyaletininin seçilmesinin sebebi, bu eyalette bulunan tek nükleer santralin 2013 senesinde kapatılmasının beraberinde getirdiği uranyum madenciliği devam etmeli mi tartışmaları.
Sembolik Tercih
Eyaletin başkenti Quebec şehrinin bir diğer sembolik anlamı da 1943 yılında Kanada, ABD ve Birleşik Krallık arasında dünyanın ilk nükleer silah üretiminin yolunu açan anlaşmanın imzalandığı yer olması. Bu anlaşma, 1945’te Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine yapılan saldırılarda kullanılan A-tipi bombaların üretilmesinin önünü açma özelliği taşıyor.
Çok da iyimser olmayan bu geçmişe rağmen sempozyumun öncelikle vurguladığı meseleler, uranyum madenciliğinin yerel halkın refahına olan olumsuz etkileri ve nükleer enerjinin iklim değişikliğine çare olabileceği ‘sanrısıydı’.
Yayımlanan bildiri, yenilenebilir enerji kullanımının artmasının ve iklim değişikliğiyle mücadelede nükleer enerjinin uygun maliyetli, uygulanabilir, yerinde ve güvenli bir seçenek olmadığı bilincinin yaygınlaşmasının önemini vurgulamakta.
Bildiri, uranyum arama çalışmaları, madenciliği ve işlenmesine, nükleer atıkların yeniden işlenmesine ve radyoaktif atıkların sorumsuzca yönetilmesine dünya çapında yasak getirilmesini talep ediyor.
Montreal Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yardımcı profesör, sempozyum eş başkanı ve Kanada Çevre Hekimleri Birliği üyesi Dr. Eric Notebaert, bütün delegelerin “nükleer enerji zincirinin sağlık, güvenlik ve çevre için oluşturduğu risklerin topluma sağlayabileceği yararların çok üzerinde olduğu” konusunda hemfikir olduğunu belirtti.
McGill Üniversitesi’nde hekim ve Küresel Hayatta Kalma için Hekimler başkanı Dr. Jaun Carlos Chrigwin, Dünya Uranyum Bildirisi’nin farklı kültür ve coğrafyalardan katılımcıların daha iyi bir dünya için yıllar süren çalışmasının önemli bir sonucu olduğunu belirtti.
“Uranyum, ne iklim değişikliğiyle mücadelede ne de tıbbi kullanım için izotop sağlamada uygulanabilir ve sürdürülebilir bir yaklaşım değildir. Günümüzde daha güvenli ve ucuz pek çok tıbbi seçenek ve enerji kaynağı bulunmaktadır.”
Halihazırda güven kaybı yaşayan nükleer enerji sektörüne baskı yapmak için gerekli olan mücadeleye katkı sağlayan bildiri, internet üzerinden bireysel ve kurumsal imzaları toplamaya devam ediyor.
Pek çok ülkede nükleer santral yapımı planlarının rafa kaldırılması sebebiyle uranyum fiyatı ton başına 2007’de 138 Amerikan doları iken şimdi 40 Amerikan dolarına düşmüş durumda.
Çin’in Afrika’da, ABD’nin ise Grönland’da yeni uranyum yatağı arama çalışmaları devam etse de piyasa koşullarında madenin bu kaynaklardan çıkarılması ekonomik olarak uygulanabilir görünmüyor.
Karbon Ayakizi
Dünya Nükleer Birliği’ne göre, dünyadaki uranyum üretiminin %52’si altı ülkedeki on madenden sağlanıyor. Bunlar, şirket çapında en büyüğü Kanada’da olmakla beraber, Avusturalya, (ülkedeki dört maden işletmesinin de dünya genelinde ilk onda yer almasıyla en büyük uranyum üreticisi olan) Kazakistan, Nijerya ve Namibya’da.
Birleşik Krallık dahil pek çok nükleer yanlısı hükümet nükleer enerjinin temiz ve düşük karbon yoğunluklu olduğunu iddia ederken madenlerin karbon ayakizini ve maden işçilerinin sağlığını gözardı ediyor.
Açık maden işletmeciliği sebebiyle maden işçilerinin ve yerel yönetimlerin en çok etkilendiği ülkeler gelişmekte olan ülkeler. Örneğin, Kazakistan’ın büyük bir bölümü uranyum tortusu ve orta derecede radyoaktif toz yüzünden insan yaşamı için tehlike oluşturmakta.
Sempozyum eş başkanı, Saskatchewan Üniversitesi’nde yardımcı tıp profesörü ve “From Hiroshima to Fukushima to You” kitabının yazarı Dr. Dale Dewar, “Ulusal ve uluslararası platformdan liderlere, gezegenimizi ve hakları yaşanabilecek başka bir nükleer felaketten korumaları için sesleniyoruz. Bunun aksi sorumsuzluktur.” diyerek sempozyumun çıktılarını kısaca özetliyor.
Haberin İngilizce Orjinali
Haber: Paul Brown
Yeşil Gazete için çeviren: Özge Geyik
(Yeşil Gazete, Climate News Network)
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…