Her yıl 22 Mayıs’ta kutlanan Dünya Biyoçeşitlilik Günü’nün bu yılki teması “Planın Bir Parçası Olun” sloganıyla, biyoçeşitlilik kaybını durdurmak ve tersine çevirmek için herkesin katkıda bulunması gerektiğini vurguluyor.
Yeryüzündeki tüm yaşam formlarını ve bunların birbirleriyle olan ilişkilerini kapsayan ‘biyoçeşitlilik’ kavramı, tüm canlılar için hayati öneme sahip ve ekosistemlerin işleyişinde kritik bir rol oynuyor. Örneğin, arılar ve diğer tozlayıcılar, bitkilerin üremesi için gerekli ve bu süreç, gıda üretiminde önemli bir yere sahip. Ayrıca, ormanlar ve denizler gibi biyoçeşitliliğin yoğun olduğu alanlar, karbonu depolayarak iklim değişikliği ile mücadeleye ve gezegenimizin dengesinin korunmasına katkıda bulunuyor.
Günümüzde biyoçeşitlilik ciddi tehditlerle karşı karşıya. Ormansızlaşma, kirlilik, iklim değişikliği ve habitat kaybı gibi insan kaynaklı faaliyetler, biyoçeşitliliği tehlikeye atıyor. Bu yılki Dünya Biyoçeşitlilik Günü teması, Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi‘nin uygulanmasını destekleyerek biyoçeşitlilik kaybını durdurma ve tersine çevirme çağrısında bulunuyor.
Biyoçeşitlilik Günü’nde bir açıklama yaparak biyolojik çeşitlililiği korumanın tüm yaşamı korumak olduğunu belirten TEMA Vakfı, her bir bireyin yapacağı küçük katkıların bir araya geldiğinde büyük sonuçlar doğuracağını ve hep birlikte harekete geçme zamanının geldiğini vurguladı.
TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, dünyada tüm yaşamın birbirine bağlı olduğunu söyleyerek “İnsan faaliyetleri sonucunda 1970’den günümüze kadar biyolojik çeşitlilikteki azalma yüzde 68 oranına ulaştı. Ancak bu endişe verici tabloyu tersine çevirmek mümkün. Daha az tüketerek, israftan kaçınarak, tamir ederek, dönüştürerek, paylaşarak, atıkları azaltarak, doğayı kirleten kimyasal kullanımından kaçınarak, iklimi koruyarak, doğadaki ayak izimizi azaltarak, doğal alanların korunması konusunda birlik olarak ve en önemlisi toplumsal duyarlılığımızı artırarak bunu başarabiliriz. Yapacaklarımız sadece bugünü değil, geleceğimizi de korumak demektir” dedi.
Biyolojik çeşitlilik kaybının ana nedenlerinin iklim değişikliği, çevre kirliliği, istilacı türler, orman ve çayır-mera arazilerinin zarar görmesi ile bu arazilerden aşırı yararlanma olduğunu belirten Ataç, “Bugün, buzul alanlar hariç karaların yüzde 75’i insan faaliyetlerinin etkisi altında. Yapılan araştırmalara göre, karalarda biyolojik çeşitlilik kaybının yüzde 70’i ise tarım faaliyetlerinden kaynaklanıyor ve tarım faaliyetlerinin, nesli tehlike altında olan 24 bin türün tükenmesinden sorumlu olduğu ifade ediliyor. Buna karşılık, üretilen gıdanın yüzde 33’ü ise ne yazık ki israf oluyor. Denizlerde ve okyanuslarda da yaşamın neredeyse tamamının yok olduğu 245 bin km2 alan bulunuyor. Bunun yanında denizlerin yüzde 66’sı kirlilik ve balıkçılıktan etkilenmiş durumda. Ülkemizde son yıllarda deniz salyası (müsilaj) kirliliği yaşanan Marmara Denizi bu durumun örneklerinden birini oluşturuyor” şeklinde konuştu.
WWF-Türkiye Doğa Koruma Direktörü Dr. Sedat Kalem ise, 22 Mayıs Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü ile ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesinde (KM-GBF) ortaya konulan amaç ve hedefler, 2030 yılına kadar doğa kaybını durdurmak ve tersine çevirmek için gereken minimum küresel çabaları ifade etmektedir. KM-GBF’nin büyük ölçüde ulusal düzeyde uygulanacağı göz önüne alındığında, 2030 yılına kadar biyoçeşitlilik kaybını durdurmak, mevcut gidişatı tersine çevirmek ve doğaya uyumlu bir geleceği güvence altına almak üzere biyoçeşitliliğin korunmasını, sürdürülebilir şekilde kullanımının sağlanmasını ve biyoçeşitlilikten elde edilen faydaların adil ve eşitlikçi paylaşımını mümkün kılacak; ulusal koşulların imkân verdiği azami seviyede iddialı Ulusal Biyoçeşitlilik Stratejileri ve Eylem Planlarına (UBSEP’ler) ihtiyaç olduğu açıktır. BÇS’ye taraf bir ülke olan Türkiye’nin de katılımcı bir yaklaşımla, UBSEP’sini 2030 vizyonuna göre daha iddialı hedeflerle hızla güncellemesi ve devletin ve toplumun tam desteği ile bunu etkili bir şekilde hayata geçirmeye başlaması gerekiyor.”
2030 Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi (GBF) hedefleri ise şöyle açıklanıyor:
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…