Türkiye’nin tarım arazisi 2001’de 26,4 milyon hektar iken, 2014’te bu 24 milyon hektara düştü. Son 13 yılda 2,4 milyon hektar (tarım arazilerinin yüzde 9’u) tarım arazisi kaybedildi.
Bilimsel raporlarla ortaya konmuş bu veriler, TEMA Vakfı’nın EkoSiyaset 2015 Bildirgesi’ne ait. Beton makinesinin sesini seven siyasilerin hamaseti bir yana doğaya verdiğimiz kıymet de rakamlarla ortada. TEMA Vakfı, seçimlere girecek tüm partilere son durumla ilgili bazı tespitleri aldığım bu belgeyi ileterek, partileri doğayla ilgili sorunları ve çözümleri, siyasetin merkezine taşımaya çağırdı.
Aslında TEMA’nın bu çağrıları gelenekselleşti, 20 yıldır her seçim öncesi bu çağrıları siyasilerin önüne getirip koyuyorlar. “Doğayı kalkınma politikalarının merkezine koyun” diyen bu belge, Meclis’te temsil edilen partilerin başkanlarına gönderilmiş, beş partinin de konuyla ilgili başkan yardımcılarına bizzat sunulmuş. Hepsi, ağız birliği etmişçesine “dikkate alacağız” demiş.
Uygulamalar, bize bugüne kadar doğanın korunmasının acil görülmediğini ortaya koydu. Bu konuda yanılmayı tercih ederim ancak bundan sonraki süreçte durum pek değişecek gibi değil.
Ülkeler, Aralık’ta Paris’te yapılacak İklim Zirvesi öncesi sera gazı emisyonları azaltım hedefleriyle ilgili ulusal katkı niyetlerini BM’ye sundu. Düşük karbonlu kalkınma yaklaşımı kapsamında ülkeler sera gazı emisyonlarını ne kadar, ne şekilde ve ne kadar süre içinde azaltacaklarının taahhüdünü veriyor. Gelecek 15 yılda emisyonları iki kat artırmayı hedefleyen Türkiye, 2030’da yüzde 21 azaltım öngörüyor. Ama bundan önce 2021-2030 arasında toplam sera gazı emisyonları 430 milyondan 929 milyon tona çıkacak, bu indirim senaryosuna göre bile emisyonlarda yüzde 116 artış olacak.
Özetle, Türkiye iklim değişikliğiyle mücadelede sorumluluk almıyor. Bu durum artık “tescil” de edildi zira iklim araştırma kuruluşlarının oluşturduğu Carbon Action Tracker, Türkiye’nin hedeflerini inceleyerek, “Eğer tüm ülkeler benzer zayıflıkta ve yeterince arzulu olmayan hedefler koysaydı, 21. yüzyılda küresel sıcaklık değerlerinin 3-4 derecelik bir artışla geri dönülmez felaketleri getirmesi kaçınılmaz olurdu” açıklaması yaptı.
TEMA Vakfı Genel Müdürü Barış Karapınar’ın tespiti bu noktada önemli: “Türkiye, 1970’lerde Asya Kaplanları’nın, 1980’lerde Çin’in başını çektiği ihracat merkezli kalkınma trenini kaçırdı. 1990’larda ABD ve AB’nin başı çektiği bilişim merkezli kalkınma trenini kaçırdı. Şimdilerde sürdürülebilir yaşam trenini kaçıracağız. Artık medeniyetin tanımı bile değişti, ne kadar otomobil ürettiğiniz değil ne kadar sürdürülebilir yaşam sunduğunuz önem kazanıyor.”
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…