Kategoriler: ManşetTürkiye

Demirtaş: İmralı sistemi ortadan kaldırılmalıdır

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş partisinin grup toplantısında konuştu.

Demirtaş, Öcalan ve devlet yetkilileri arasında devam eden sürecle ilgili önemli açıklamalarda bulunduğu açıklamasında “İmralı sistemi ortadan kaldırılmalıdır“ dedi.  Demirtaş sözlerini şöyle sürdürdü;

“İmralı sistemi ortadan kaldırılmalıdır. Sayın Öcalan’ın koşullarının müzakere yürütülebilecek bir koşula getirilmesini istiyoruz. Müzakere aşamasında koşulların birbirine yakınlaştırılması gerekiyor. İmralı’nın kapatılması da gündeme gelebilir. Bunlar tartışılabilir. Sayın Öcalan’ın halkla ve KCK ile teması kolaylaştırılmalıdır. Sürecin baş sorumluluğu bizde değil, hükümettedir.”

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, geçtiğimiz hafta yaşamını yitiren KADEP eski Genel Başkanı ve milletvekili Şerafettin Elçi için baş sağlığı dileyerek konuşmasına başladı. Elçi’nin mücadelesinin kendileri için bir miras olduğunu belirten Demirtaş, “2013’te onun özleyip de göremediği çözümü gerçekleştirmek onun anısına bağlılığın en önemli göstergesi olacaktır. Halkımız onu asla unutmayacak” dedi.

Demirtaş şunları kaydetti:

“Kürt sorununda çözüm barışla, müzakereyle, diyalogla gelir.”

“30 yıldır kan ve gözyaşıyla süren bir sorunu konuşuyoruz. İmralı süreci dediğimiz şey bugün ortaya çıkmış değildir. Herkesin serinkanlı bir şekilde tartışması ve varsa çözüm umutlarını büyütmesi, diyalogla onurlu bir barışın nasıl geliştirileceğini tartışması gerekmektedir. Bizim niyetimiz de budur.

Hep diyoruz; Kürt sorununda çözüm barışla, müzakereyle, diyalogla gelir. Bu slogan bugün hayat bulabilir mi? Eğer hükümetin de bu bakış açısıyla meseleye yaklaştığına inanırsak bundan mutlu oluruz ama yakın zamanın pratiklerine de bakmak lazım.

‘Görüşmeler önemlidir’

İmralı’da resmi bir heyetin 14 yıl sonra Öcalan’la görüşmesi, bu görüşmelerin aleniyet kazanması, kısmen şeffaflık kazanması, kamuoyuyla paylaşılması önemlidir. Aslında çok gecikmiştir ama önemlidir.  Yapacağımız bütün değerlendirme ve tahlillerin dışında bu kıymetlidir. Biz yıllardır bunun için bedeller ödedik ama kalıcı barışı getireceğine inandığımız bu adımları dile getirmekten bıkmadık. Yeri geldi coplandık, taşlandık, tutuklandık ama doğru bildiğimizi söyledik. Bu yüzden bu kazanımı önemsiyoruz.

‘Toplum istemiyor yalanı ortaya çıktı”

Bu ülkede bir halkın önderi 14 yıldır bir Ada’da tutuluyor. Adına Sayın diyenler dövülüyor, posterini açan analar dayak yiyor. Tüm bunlara rağmen halk bıkmadı ve iradesinde ısrar etti. En nihayetinde aklın yolunun bir olduğu anlaşıldı. Her türlü tahrike, ırkçı hezeyana karşı Türkiye’nin barışı ancak bu adımla başlayabilirdi. Bu aşamanın sağ salim geçilmesi, kamuoyunun mutluluğu aslında AKP’nin geç kaldığının göstergesidir. “Toplum diyalogu istemiyor” yalanını gözler önüne sermiştir.

İkinci önemli gelişme 2 milletvekilimizin 14 yıl aradan sonra ilk defa siyasetçi kimliğiyle adaya gitmesine destek verilmesidir. Bu da çok önemlidir. Siyasi bir konu ancak siyasetçilerin devreye girmesiyle çözüm bulabilir. Bu açıdan da arkadaşlarımızın adaya gidişinin desteklenmesine büyük değer biçiyoruz.

‘Süreç AKP-BDP ortalaşmasının sonucu değildir’

Ancak şunu belirtmemiz lazım. Bu girişim bir AKP-BDP ortaklaşmasının sonucu değildir. Bu, bizim hükümetle birlikte planladığımız bir süreç değildir. AKP’nin İmralı’da Sayın Öcalan’la başlattığı bir süreçtir. Partimiz ve Bloğumuz bu süreçten 2 arkadaşımızın Ada’ya gidişiyle doğrudan haberdar oldu.

‘Tarafımıza iletişimiş bir çözüm projesi yok’

Yine İmralı’daki görüşmede tarafımıza, halka ya da KCK’ye iletilmiş bir yol haritası, takvimlendirilmiş bir çözüm projesi yoktur. Bunu net olarak söylemeliyiz ve tartışmaların da bu yönlü sürmesi gerekir. Ama gördüğümüz şudur, görüşmeyi yapan heyette de Öcalan’da da karar iradesi vardır. Taraflarda bunun olgunlaştığını tespit etmeliyiz.

‘Başlatılmış bit müzakere sürecinden söz edilemez’

Yine bütün tespitler ışığında şu söylenmeli ki, başlatılmış bir müzakere söz konusu değildir. Bunun çabaları vardır. Müzakere aşamasına geçilmesi hükümetin tavrına, pratiğine bağlı. Çünkü taraflardan biri sorumluluğunu yerine getirmiştir. Sıra hükümettedir. Müzakereye başlatmak istiyorsa bütün bu mekanizmanın tamamlanması gerek. Her şeyden önce muhataplardan biri olan KCK’nin BDP’nin DTK’nin sürece dahil edilmesi gerek. Bunlar tamamlanır, hükümet buna müzakere süreci der ve siyasi irade koyarsa, Kürt sorununda müzakereyle sonuç aşamasına gelindiği belirtilebilir.

‘Kürt Halkının sütten ağzı yandı’

Hükümetten 1 hafta 10 gündür yapılan açıklamalar, hükümetin meseleye ele alış biçimi değerlendirildiğinde AKP’nin ya niyetini, ya ciddiyetini ya da bu işi becerip beceremeyeceğini sorgulamak lazım. Çünkü gelinen aşama ile hükümetin yaklaşımı arasında ciddi bir ciddiyet farkı vardır. Ve sütten ağzı yanmış olan Kürt halkında bu güvensizlik yaratmaktadır.

‘Ciddiyetsiz yaklaşım ciddi sorunu çözemez’

AKP bu sorunun çözülmesini istiyorsa bunu önce diline yansıtmalı. Hele ki askeri operasyonlar, tutuklamalar, hakaretler devam edecekse, entegre proje filan denecekse kimse birbirini yormasın, kimse hükümetin ciddi bir projesi varmış gibi düşünmesin. Böyle ciddiyetsiz bir yaklaşımla böylesi ciddi bir soruna çözüm getirilemez.

‘İmralı’da diyemediğini halka söyleme’

‘Yendik, bitirdik, sıra teslim almaya geldi’ gibi açıklamaları kimseye anlatamazsınız. Zaten İmralı’ya giden heyetiniz de böyle demiyor. Orada böyle diyemiyorsanız dışarıda dademeyin. Bunun üzerine kurulan bir süreç baştan itibaren sakıncalı olur. Zaten yendiysen neyin müzakeresini yapıyorsun? Teslim al silahları bitsin. Yok tersiyse ortaya siyasi irade koy. Yenme, ezme, tasfiye üzerine barış olmaz.

‘Öcalan’ın koşulları geliştirilmeli’

Bu girişim aşamasında eğer güven verici adımlar atılacaksa bunun en kritik adımı İmralı sisteminin ortadan kaldırılmasıdır. Madem muhatap kabul ettiniz o halde müzakere yürütenlerin koşulları arasındaki uçurum kabul edilemez. Sizin sınırsız olanaklarınız var müzakerenin diğer aktörü ise bir adada 14 metrekarelik beton bir çukurda yaşıyor. Bu koşullarda müzakere yürütülemez. En azından müzakereye geçileceği aşamada koşullar birbirine denk olmalı. Sayın Öcalan’ın koşulları geliştirilmelidir. Başından bunun önünü kesmek ‘Ben müzakere istemiyorum’ gibi algılanabilir. Yine İmralı’ya gidecek diğer sivil heyetlerin de gidiş gelişi kolaylaştırılmalı. Bu İmralı koşullarının değiştirilmesi ya da İmralı sisteminin tümden kapatılması anlamına gelir. Yol ve yöntem tartışılabilri ve bunu hep birlikte yapabiliriz.

‘Öcalan’ın avukatları serbest kalmalı’

Öcalan’ın KCK’yle ve halkla doğrudan temas edecek koşulları olmalı. Sayın Öcalan’ın çok sayıda tutuklu avukatı var. Tutuklanma sebepleri müvekkilleriyle görüşmeleri ve önceki sürecin tanığı olmaları. Şu anki gelişmelerle bir kere bu dava düşmüştür. Artık Asrın Hukuk Bürosu avukatları serbest kalmalı. Biz kendi payımıza bildiklerimizi herkesle paylaşmaya hazırız ama sürecin baş sorumluluğu hükümettedir. Hükümet herkesi bildilendirmelidir.

‘CHP’nin tavrı olumlu’

CHP’nin böylesi bir dönemde bu girişime destek sunması değerlidir. Ana muhalefete düşen bu sorumluluktu, bunu yerine getirmesinden memnunuz. Sürecin başarısı için herkes destek sunmalı. Bu desteğin müzakere döneminde de sürmesi gerek. Bu sürece katkı için sivil toplumun, medyanın diğer Kürt partilerin desteği önemlidir. Kürt halkının uzun süredir yürüttüğü mücadelenin sonuçlanmasında herkes birlikte hareket edebilmelidir. Özellikle hükümetin bu süreci boşa çıkaracak politik söyleminin yakından takip edilmesi gereklidir. Türkiye’nin çoğunluğu barış isterken bir grup ırkçıdan daha çok ses çıkarmalılar yoksa rollerini oynayamazlar. Bu konuda destek sadece hükümete olmamalı. Çünkü ortadaki sorun Kürt sorunudur. Hak ve özgürlükler sorunudur. Medyada barış dili demek AKP’nin her projesini desteklemek değildir elbette. Özgürlük taleplerini görmezden gelen bir dil barış dili olamaz.

Medya ambargosu kalkmalı

Partimizin, HDK’nin üzerindeki medya ambargosu kalkmalıdır. Biz derdimizi Türkiye’ye anlatabilmeliyiz. Bizi programına çıkarmak isteyip çıkaramayanlar var, bizle röportaj yapıp yayınlatamayanlar var.

‘Entegre proje bu mu?’

Hükümetin entegre proje dediği şey bir yandan görüşmeler bir yandan operasyonların sürmesiyse bu felaket olacaktır. Bakın İmralı ile görüşme haberlerinin çıktığı o 3 gün içerisinde Lice’de 10 gerilla öldürüldü. 3 günde Doğubayazıt Belediye Başkanı dahil 100’den fazla kişi gözaltına alındı. Şırnak KCK davasında toplam 417 yıl ceza verildi. Entegre proje dedikleri şey bu olsa gerek. Bunlar devam edecekse bunun adı nasıl müzakere, nasıl barış? Bundan vazgeçilmeli.

‘Dil değişmeli’

Hatırlayalım, Silvan’da yaşanan acı verici ölümler nedeniyle hükümet ‘Bu süreç bitti’ dediğinde feryat figan koparanlar 10 gerillanın öldürülmesine sessiz kalamaz. Bunu onaylayanlar kendini de kandırır, hükümeti de. Dilde, üslupta değişiklik şart. Bütün taraflar bu ilkesel yaklaşımlara dikakt etmeli aksi halde müzakere aşamasına geçmek imkansız olur. Biz de sürece katkı veremeyiz.

Muhataplar arasında ayrım yapma, birbirine düşürme ucuz, daha önce denenmiş başarısız olmuş, gereksiz bir yaklaşımdır. 100 yıllık bir sorunu çözeceğiz diyorum, bilmem kim bilmem kime racon kesti diyor. Ya hu sen duvar yazısı mı yazıyorsun, hükümet danışmanı mısın? Ortadoğu’nun en köklü sorunundan bahsederken diliniz, üslubunuz bu mu?

Kendinizi her gün tanıtmanıza gerek yok. Biz sizi çok iyi tanıyoruz. Biz artık bundan vazgeçin, çözümü kabul edin diyoruz.

Şehit ailelerine seslendi

Bu sorunun çözümünde en önemli yaklaşımlardan biri de şehit ailelerine aittir. Bütün şehit ailelerine sesleniyorum: Ateş düştüğü yeri yakar. Bu savaşın en acı faturasını siz ödediniz. Evlat acısını yaşayan bilir. Geldiğimiz bu nokta da sizlerin sunacağı destek bütün bu desteklerin en önemlisi olacaktır. Hangi ırkçı provokatör ne derse desin, sizin onurlu duruşunuz bütün bu sürecin anlaşılması için tek başına yeterlidir.

Bu süreç kaybettiğimiz bütün değerler adına demokrasiyi, özgürlüğü getirmek için bir fırsat olabilir. Ancak özgürlük, demokrasi, onurlu barış gelirse evlatlarımız rahat uyuyabilir. O yüzden sizler bu sürecin takipçisi olmalısınız. Oyalama, kandırma politikası değil kalıcı çözüm için baskı unsuru olmalısınız. Barışı en çok siz hak ediyorsunuz. Bu barışı size armağan etmek boynumuzun borcudur.

Kaptanın iyisi dalgalı havada belli

Biz payımıza düşeni yapmaktan asla geri durmayacağız. Başbakanın önceki dönemlerde olduğu gibi artık en küçük milliyetçi haykırışta çark etmekten vazgeçmesi lazım. Kaptanın iyisi dalgalı havada belli olur.

Önümüzde çok zaman yok ama çok acelemiz de yok. Kalıcı bir süreç olacaksa bizim zaten parti olarak varlık sebebimiz bu. Ortadoğu’da kazanın kaynadığı dönemde Kürt ve Türk halklarının önümüzdeki yüzyılda ilişkilerinin nasıl olacağına dair yeni bir hukuku belirleyeceğiz. Bir birlikte, eşit, özgür yaşamın taraftarı olacağız. Muhataplarımız da böyle yaklaşırsa hızlıca ilerleyebiliriz. Öcalan da bu sürece öncülük etmeye hazırdır. Hükümet bu sorunu tek başına çözemez, bunun da farkındayız. Her türlü desteğe açığız. O halde bunları dikkate alan bir politika görmek istiyoruz. Partimize ciddiyetle yaklaşılmalı.”

(Evrensel, Yeşil Gazete)

 

Paylaş
Yazar:
Haber Merkezi