Kategoriler: Dış Köşe

Bir reklam, bir kadın: Yok erkek – Büşra Ersanlı

“Kadına şiddet uygulayan erkek değildir” ise “erkek” kim? Kadına şiddet uygulayan kim? Yaramaz kedi mi? Bir reklamın farklı okumaları…

Bir kadın kendi kendine şiddet uygular gibi; önce sandalyeden yere yuvarlanıyor sonra pencerelere kafası çarpıyor, sonra yerlere yıkılıyor… Erkek yok, yok bir erkek!

Çünkü “kadına şiddet uygulayan erkek değildir” deniyor…*  Trafik canavarı gibi, kendisi yok, fail belli değil dolayısıyla şoför hatası yok, yol sorunları yok, yol işaretleri tamamen doğru; o zaman bu kazalara kim sebep oluyor?

Erkekliğe leke sürmeyelim, hemen hafifletici bir sebep bulalım. Yerine bir canavar filan koyalım. Oğlan çocuklar da öyle büyütülür ya “benim oğlum yapmamıştır, başka bir yaramaz çocuk yapmıştır” veya eşyalara filan vurulur kabahat yapan soyutu cezalandırmak için…

Bu tabii bazen kız çocuklara da uygulanır ama nispeten çok daha küçükken çünkü kızların sorumlulukları ve hata ile yüzleştirilmeleri hayli erkene alınmıştır.

Bir TV reklamı bu, sözüm ona kadına uygulanan şiddeti lanetlemek istiyor. “Acaba mı” diyor insan, birçok farklı okuma yapsanız da yine ters mesajlar çıkıyor.

Erkekliği çok yanlış bir yerden kurtarmak istiyor, insanlık yönünden değil.

Farklı okuma 1…

“Erkeklik” kavramı sakat bir kavramdır; eğer biz bunu sık kullanırsak toplumu eğitmiş oluruz…mesela! Mademki kadınlık kavramı hatalı bir şekilde kullanılmıyor (sadece çocuk ve aile için kullanılıyor, hükümette “sorumlu”su da var, ekstradan bir onuru yok yani) sadece erkeklik kavramı hatalı kullanılıyor, o zaman hafifletilmesi gereken durum erkeklerle ilgilidir.

Kadının yerine erkeği koyalım; bir erkek kendi kendine zarar veriyor ve adeta şiddet uyguluyor. Ortada kadın yok, canavar da perde arkasında gizleniyor… O zaman şöyle mi diyeceksiniz: “Erkeğe şiddet uygulayan kadın değildir”. Diyemezsiniz çünkü kadınlık, erkekliğin sahip olduğu şerefe, üst mertebeye hiç sahip olmadı, “kadın değilse değil” bir şey kaybetmez.

Ama bir insan kadına şiddet yaptığı için erkek değilse çok şey kaybeder; sigaraların üzerinde yazan uyarılar gibi; iktidarına halel gelmiş olur. Oysa kadına şiddet uygulayanların ezici çoğunluğu erkek ama o şimdi evde yok, yok erkek!

Farklı okuma 2…

Kadın kendisine yöneltilen tüm olumsuzlukların tek müsebbibidir. Eğer şiddete uğruyorsa onun sebebi bir erkek olamaz, zaten erkek ortada da yoktur. Kadın esas olarak suçludur ve kendine zararı kendi verir.

Kadına eziyet yapan kadının ta kendisidir. Bir erkek adı taşıyan insan şerefsiz bir şey zaten yapmaz, yapamaz; yapıyorsa o erkek olamaz, “yani onurlu bir insan mı olamaz?”.

Kadın tek başına, kendisine bir şeyler oluyor cama çarpıyor yerde kıvranıyor sandalyeden düşüyor. Acı çekiyor. Yanında kimse yok. Kadın sorunlarını tek başına yaşıyor. Onun çektiklerine kimse sebep olmuyor. Zaten olsa o da bir erkek olamaz.

Farklı okuma 3…

Kadın şiddete uğruyor ama erkek görünmüyor, bu bir korku filmi, gerçek hayatta böyle şeyler olmaz. Kafasını cama vuruyor durup dururken.

Acaba alkol mü içti “tıksırıncaya kadar”; acaba eroin mi, esrar mı var işin içinde… İşin içinde “su testisi su yolunda kırılır” falan olmasın?  Reklamı yapan yoksa erkek mi? Hayır olamaz bu reklamı bir erkek yapamaz. Bu reklamı bir kadın da yapamaz. Bu reklamı kim yaptı? Yaramaz bir kedi!

Farklı okuma 4…

Kadınlık içinde barındırdığı kötülükler nedeniyle…Kurosawa’nın “Düşler” filmindeki maskeli kadınlar gibi aslında boyalı şeytanlardır. Bu boyalı şeytanlardan her şey beklenir; bir içsel tsunami yaşıyor da olabilirler.

Bir farklı açı daha olabilir

Kadına şiddet uygulayan erkek değildir, peki çocuklara, tutuklulara, üniversite öğrencilerine, eşcinsellere şiddet uygulayanlar erkek midir? Hayvanlara şiddet uygulayanlar kimdir? Ya kadın ya da erkek olmak zorunda mıdır?

Fail yoksa, fail insan değilse insanlık tüm şiddetten arınmış sayılmalıdır. “Kediye kim tekme attı” diye sorsak failini bir yaratık olarak açıklayamayız.

Bu açıdan baktığımızda reklamdaki kadına da birileri acı veriyor şiddet uygulayarak ama biz bunu “erkek” adıyla anamayız çünkü erkek olan şiddet uygulamaz. Erkek olmayanların sayısı birden artar, dağlara taşlara yayılır…

Yoksa kadına kadın mı şiddet uyguluyor diye düşünürsünüz ve işin içinden çıkamazsınız… Reklamdaki kadın güzel giyinmiş, ev de iyi döşenmiş, camlar çift cam olmalı ama kırılıyor…Mutfak da şık ve tertemiz.

Demek ki çok derin bir reklam bu: kedileri bile eğitir! Zaten bu atmosferi kedisiz düşünmek zor.

Farklı bir erkek tasviri

Erkek olan ne ister? Nüfusun yarısını teşkil eden kadınların iyi bir aile kurmasını çocukları iyi yetiştirmesini, bahşedilen tohumu üçle çarpmasını, nesilden nesile tohumun adını şerefle taşımasını.

Ailenin kutsallığını sürdürecek böyle bir kadını ister. Başka ne ister? Aile içinde sıkışmış çocuktan başını kaldıramayan, üstüne başına bakamayan kadının sıkıcı olmaya başladığını düşünerek, ona şiddet uygulamamak için evden uzaklaşır, genellikle böyle düşünceli davranır, daha canlı dinamik, kendisiyle yakından ilgilenecek başka bir kadın ister.

O kadının mümkünse aile sahibi olmamasını “serbest” olmasını tercih eder yani kendi yüzde 50’lik nüfusuna karşı diğer yüzde 50 nüfustan iki şey birden ister hem aile kur hem serbest ol, birden fazla ol, iki ol, üç ol, beş ol.

Bu durumda kadınların sayısını otomatik olarak azaltır, bunu kuşak değiştirerek de yapsa 15-50 arasını ikiye üçe böler, şiddet uygulanan alanlarda bulunmamak için.

Kadın aile de kuramaz serbest de dolaşamaz bu durumda; en iyisi bu reklamı yapan onu gösterimden kaldırsın.

* Hürriyet gazetesinin “Aile içi şiddete son” kampanyası çerçevesinde 8 Mart’ta yayımlanmaya başlayan “Kadına şiddet uygulayan erkek değildir”  reklamını Rafineri Reklam Ajansı çekti. Ajansın web sitesinde “2001 yılında yüzde 100 Türk sermayeyle dört ortaklı olarak, Nil Bağcıoğlu, Aslı Yorgancıoğlu, Ayşe Bali ve Murat Çetintürk tarafından kuruldu,” deniyor.

Paylaş
Yazar:
Konuk Yazar