Kategoriler: Hafta SonuManşet

Biga’da Sanatevi ile başlayıp Ekolojik Film Günü ile devam eden bir ekoloji masalı- Gökçe Coşkun

Yazar:
Konuk Yazar

Köyde yaşamaya başladığım ilk zamanlarda “Bu köyde hiç hayat yok sanki!” diye düşünmüştüm. Köyü arkamda bırakıp yaptığım yürüyüşlerde buluyordum yaşamın, doğanın renklerini. Ya da evimizin içinde, dostlarımda, birlikte söylenen şarkılarda, paylaşılan hayallerde. Meğer köydeki hiç bir çocukla karşılaşmamışım, tanışmamışım o ilk günlerde. Bir gün gri duvarlı çeşmenin başında su doldururken duyduğum çocuk sesleri gökkuşağım, günışığım oldular o günden sonra.

Kolektif arkadaşım Naime‘yle köy çocuklarıyla bir araya gelmenin yollarını ararken kendimi eski okulun bahçesinde, onlarla birlikte şarkılar söylerken buldum. Mevsim kıştı ama o gün bahardı sanki. Güneş hepimize yetecek kadar sıcaktı. Naime ve çocuklarla geçirdiğim o gün hayallerimizi gerçekleştirmeye karar verdiğimiz andı bence.

Naime’yle haftanın bir iki günü çocuklarla bir araya gelmeye başladık, ama artık dışarıda buluşmak mümkün değildi, havalar iyice soğumuştu çünkü. Ne yapıp edip Köyün Kooperatif binasında buluşmak için muhtarı ikna ettik. Beden perküsyonu yaptık, kafkas dansı çalıştık, şarkı söyledik, tiyatro senaryosu yazmaya bile kalktık. Keşke bize ait, nasıl kullanacağımıza bizim karar vereceğimiz, daha rahat edebileceğimiz bir yer olsa diye düşündük.

Tam da o dönemde köyün sakinlerinden Fikriye Abla ve Ayhan Abi yetiştiler imdadımıza. Evlerinin önündeki eski bakkal dükkanını buluşmalarımız için kullanabileceğimizi söylediler; çok heyecanlandık. Çocuklar ve Fikriye Abla tertemiz yaptılar eski dükkanı. Sonra renk istedik biraz, duvarları boyamaya karar verdik. Kendi istediğimiz gibi, içimizden geldiği gibi boyadık. Çocukların o duvarlara nasıl şeyler yaptıklarına, ne kadar yaratıcı olduklarına inanamadık. İçerisinde güneşi bile olan bir evimiz oldu. İsmine de Orhan Amca’sıyla birlikte Melike karar verdi: Sanatevi. Tabelamızı hazırladık, son hazırlıkları yaptık ve köy halkının da davetli olduğu bir açılış düzenledik.

Neredeyse herkes geldi, Sanatevi’nin kurdelesini Fikriye Abla kesti. Köy halkı büyük bir merakla inceledi çocukların çizdiği resimleri.

Naime’yle istedik ki bu çocuklara dokunabilelim bir şekilde, yüreklerimiz değsin yüreklerine. Sanatevi’nin bir sürü dostu oldu zaman içinde. Bize kitaplar gönderen, gelip çocuklarla oyunlar oynayan, kuklalar yapan, enstrümanlarını alıp ben onlarla müzik yapmak istiyorum diyen, dans öğreten, projeksiyon makinesi gönderip orayı mini bir sinema salonun çevirmemize sebep olan bir sürü dost, heyecanımıza ortaklık eden tanıdığımız, tanımadığımız yol arkadaşlarımız oldu. Bizi bu çocukların saflığı bir araya getirdi; Sanatevi’ni onların saf düşleri inşa etti.

Doğayı, çocukları ve sanatı seven üç arkadaş, Naime, Bilge ve ben birlikte yeni bir hayal kurduk, en çok da çocuklar için. Biga Ekolojik Film Günü bu şekilde ortaya çıktı.

BİGA EKOLOJİK FİLM GÜNÜ

Bu sene ilk kez düzenlenen ve küresel iklim değişikliğine, doğal kaynakların kötü kullanılması ve hızla tüketilmesine, GDO’lu gıdalara dikkat çekmeye uğraşan filmlerin yer aldığı, gıda, tarım, üretici, tüketici gibi kavramların tartışıldığı bir forum havasında geçti Biga Ekolojik Film Günü.

Naime, Bilge ve ben kırsal yaşama geçiş hikayelerimizi ve mevcut hayatlarımızı anlattık. Naime Türkiye’de gezdiği onlarca çiftliğe dair bir sunum hazırladı, Bilge kırsalda yaşama hayalinden, bir köy öğretmeni olmanın ona neler kattığından, ben de bir müzisyen olarak kırsalda yaşamanın nasıl bir şey olduğundan bahsettim. O günün bence en güzel sürprizi Selvi Köyü annelerinin çocuklarını da alıp oraya gelmeleriydi. Sanatevi üyeleri çocuklar da Sanatevi’nin nasıl kurulduğunu anlatmak için o gün oradaydı. Bir anda şenlik yerine döndü ortalık. Binbir güzellikte bir sürü çocuk.

Çok güzel filmler izledik, kendi ürünlerini yetiştiren ve çocuklarına asla kola içirmeyen annelerin hikayelerini, babaanneden kalan tohumlarını aynı geleneği sürdürerek toprağa ekip yeşerten insanların hikayelerini öğrendik. O hikayeler bize umut oldu, nefes alabildik. Kendi elleriyle işlediği nakışını “Ben bunu beğenen birine satıp o parayı Sanatevi’ne bağışlamak istiyorum.” diyen, “Bir karavan alıp çocuklar için bir kumpanya kuralım, köy köy gezelim.” diyen yeni dostlar edindik.

İstiyoruz ki daha da büyüyelim, daha fazla çocukla tanışalım, daha fazla çocuk baksın gözlerimizin ta içine. İstiyoruz ki her birimiz yapmayı en iyi bildiğimiz şeyi götürelim onlara.

 

Gökçe Coşkun

Paylaş
Yazar:
Konuk Yazar

Önceki Haberler

Bir çocuk, deprem ve TOKİ savaşı: Terk etmeyeceğiz!

Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…

11/02/2025

İklim örgütlerinden Türkiye’nin 2024 karnesi: Yetersiz ve çelişkilerle dolu

Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…

27/12/2024

Kanal İstanbul için rezerv alan ve imar planlarına yargı engeli

İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…

27/12/2024

Ağva plajına mahmuz darbesi

Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…

24/12/2024

Pirosmani: Bir sanatçı ardında ne bırakır?

Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…

16/12/2024

Batı Karadeniz Çevre Gönüllüleri Platformu kuruldu

Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…

15/12/2024