Fotoğraf: Saleh Salem / Reuters
Türkiyeli Barış Akademisyenleri dünya kamuoyunu İsrail’in saldırılarına karşı tavır almaya çağırdı. Türkiye’nin İsrail ile tüm ilişkilerini kesmesini talep eden akademisyenlerin çağrısında şu ifadeler kullanıldı:
“Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri‘nin de belirttiği gibi tam 56 yıldır Filistin topraklarını yasadışı olarak işgal eden ve 2006’dan beri de uluslararası hukuka aykırı olarak Gazze’yi kuşatan İsrail, bugün tüm dünyanın gözü önünde Filistin halkına karşı bir insanlık suçu daha işlemektedir. Hamas diye bilinen, ama anlaşıldığı kadarıyla toplam 12 çok farklı çizgiden Filistinli örgütten oluşan ‘Filistin Direniş Grupları Ortak Operasyon Odası’ 7 Ekim 2023 tarihinde Gazze sınırından İsrail’e geçerek havadan ve karadan saldırılarla çoğu sivil 1400’ü aşkın insanı öldürmüş, bunun üzerine İsrail devleti Hamas’ın bu katliamını gerekçe göstererek, hatta bunu bir fırsata çevirerek Filistin halkına yönelik bugüne kadarki en ağır devlet terörünü uygulamaya başlamıştır. Bu kıyımların arasında iki hastanenin yerle bir edilişine, ambulans konvoylarının bombalanmasına ve İsrail devletinin açıkça hiçbir savaş hukukunu tanımayacağını ilan edişine tanıklık ettik. Gazze’de 6 Kasım tarihi itibariyle ölenlerin sayısının, binlercesi çocuk ve kadın olmak üzere 10 bini geçtiği tahmin ediliyor.”
İsrail hükümetinin bugün yaptığı katliamlar için Hamas’ın son saldırılarını bahane ettiğini belirten akademiyenler, “Ama biliyoruz ki henüz Hamas’ın olmadığı zamanlarda da Filistin halkı İsrail güvenlik güçlerinin yoğun baskı ve şiddetine uğramıştır. Birçok Yahudi diaspora inisiyatifi yanında İsrail yurttaşlarınca oluşturulmuş siyasi ve sivil inisiyatiflerince de Apartheid rejimi olarak adlandırılan İsrail hükümeti, dünyanın gözü önünde 2,2 milyon olduğu tahmin edilen Gazze halkının yeryüzünden silinmesini hedeflediğini ima etmektedir. İsrail’in başlattığı kara harekâtı etnik temizlik ve hatta soykırım anlamındadır” dedi.
192 akademisyen tarafından imzalanan metnin devamında şu ifadelere yer verildi:
“Halihazırda bu korkunç yok etme girişimine karşı çıkan birçok İsrailli akademisyenin, gazetecinin ve düşünürün ses verdiğine, devletin resmi söylemini sorguladıkları için bizzat devletleri tarafından ağır bir cadı avına uğradıklarına, hedef gösterildiklerine şahit oluyoruz. Kendi devletinin haksız savaşına ve katliamlarına karşı çıkan bu cesur insanların seslerini 2014 yılındaki Gazze bombardımanı sırasında da duymuştuk. Bu sese katılanların sayısının İsrail’in bugünkü Gazze katliamları sonrası katlanarak arttığını görmek umut vericidir. Türkiyeli Barış Akademisyenleri olarak devletlerin özellikle savaş gibi olağanüstü durumlarda muhalif seslere karşı ne türden susturma ve yıldırma yöntemleri kullanabildiklerini çok yakından biliyoruz ve bundan dolayı hem Filistinli meslektaşlarımızla hem İsrail’de resmi görüşe aykırı ses çıkarabilen meslektaşlarımızla dayanışma içindeyiz.
Biz aşağıda imzası bulunan Türkiyeli Barış Akademisyenleri dünya kamuoyunu, siyasetçilerini ve medyasını İsrail’in katliamlarına karşı tavır almaya ve Türkiye Cumhuriyeti devletini işgal sona erene ve barış tesis edilene kadar İsrail ile askeri, ticari ve diplomatik ilişkisini kesmeye çağırıyoruz. Dünyadaki tüm çatışmalarda olduğu gibi kalıcı barışın inşası ancak ve ancak zulme uğrayan halkın eşit bir şekilde masada yer aldığı bir barış süreciyle mümkün olacaktır.”
İmzacılar:
Sendikacı, sanatçı, yazar, önceki dönem milletvekili ve bakan, bilim insanı, hukukçu, siyasetçi, hak savunucusu 202 kişi ve 57 demokratik kurum, sendika, platform meslek örgütü ve siyasi parti de Gazze’deki savaşa son verilmesini isteyerek Filistin’e özgürlük, ülkede ve bölgede adil ve kalıcı barış çağrısı yaptı.
Açıklamada yaklaşık bir aydır kuşatma altında bulunan Gazze’de, savaş ve soykırım suçunun işlendiğine dikkat çekilerek şu ifadelere yer verildi:
“ABD’nin ve Batılı devletlerin açık desteğiyle İsrail tarafından hastaneler, okullar, mülteci kampları, ibadet merkezleri, pazar yerleri bombalanıyor. Soykırım, dünyanın gözleri önünde, açıkça ilan edilerek, nice acılardan yıkımlardan süzülmüş insancıl hukuk mirası fütursuzca çiğnenerek yapılıyor. Devletler, BM ve AB gibi uluslararası kuruluşlar katliama engel olacak etkili bir tutum ortaya koymazken, dünyanın her yerinde halklar ayakta, insanlık mirasına sahip çıkıyor.”
“75 yıldır Filistinlilere dayatılan günlük katliam, sürgün, mülksüzleştirme, işçileştirme, yerinden etme üstüne oturtulmuş sistem, Filistinlilerin yaşamaya mahkûm edildiği açık hava hapishanesi, işgal edilmiş topraklardan yapılan Hamas saldırısıyla bir cerahat gibi patladı. Yok edilen yaşam alanları, binlerce can kaybı, öldürülen çocuklar, düşmanlık, nefret, ırkçılık ve cinsiyetçilik suçları da dahil olmak üzere savaşın yarattığı bütün felaketlere yaşadığımız bölgede şahit oluyoruz.
Savaşın ve yıkımın nedeni Filistin topraklarındaki İsrail’in yayılmacılığı ve işgalidir. Filistin halkının direnme hakkı meşrudur. İsrail ve Filistin halklarının eşit haklarına sahip olarak kaderlerini tayin edecekleri barışçıl bir çözüm yaratılmadan savaş ve şiddeti önlemenin hiçbir yolu yoktur.
İsrail işgal ettiği topraklardan çekilmelidir.
İsrail Başbakanı Netanyahu BM tarafından savaş suçlusu ilan edilmeli, soykırımdan sorumlu yetkililerle birlikte uluslararası mahkemelerde evrensel kriterlere göre yargılanmalıdır. BM’nin savaş suçu ve soykırım konusundaki yaptırımları hayata geçirilmelidir. Soykırımı ve işgali meşru görmeyen başta Türkiye olmak üzere bütün ülkeler İsrail ile tüm ekonomik, ticari, askeri ilişkilerini kesmelidir.
Emperyalistlerin güç ve paylaşım savaşlarının yoğun biçimde sürdüğü bölgemiz ateş hattında. Filistin ve Kürt halkları başta olmak üzere halkların kendi kimlikleri ve kültürleriyle eşit ve özgür olarak var olma hakları sistemli baskı ve zulümle, katliamlarla yok ediliyor. Savaştan kazanan sadece savaş tüccarları, halkın sırtından zenginleşenler, ülkeyi savaşla ve baskıyla yöneten rejimlerdir. Halkların güvenlik ve refah içinde yaşamasının tek yolu kalıcı ve adil barıştır. Bölgemizde ve ülkemizde kalıcı ve adil bir barışın sağlanması için bütün toplumsal güçleri, emek ve meslek örgütlerini, demokratik kurum ve kuruluşları bölgemizdeki soykırım ve savaş politikalarına karşı kitlesel bir barış mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz.”
Barış çağrısının kurumsal imzacıları şöyle:
Bireysel imzalarıyla barış çağrısı yapan isimler ise şöyle:
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…