Kategoriler: Dış Köşe

Arılar ve şehirler – Ali Yurttagül

Yazar:
Konuk Yazar

Arılar deyince ilk akla gelen bal arısıdır. Kedi, köpek, koyun, keçi gibi insan ile iç içe yaşadığı, kahvaltı soframızın en değerli ürünü balın kaynağı olduğu için, bal arısı tarım kültürümüzün de parçasıdır.

İnsanoğlu arıları ürün aldığı bir kaynak olarak bilir. Tabiat ve yaratan için ise arılar aslında insan değil, bitkiler için vardır. Bitkilerin döllenme sürecini gerçekleştirebilmeleri için rüzgâr dışında tek aracı, bal arıları, kelebek ve böceklerdir. Çiçeklerin tüm renk, güzellik ve kokuları bal arıları için çekici olmak, onları kucaklayabilmek içindir. Çiçekler için insan ilginç bir varlık değildir. Onlar arı ve kelebeklere âşıktır. Tüm güzellik, renk, makyaj ve parfümün kalıcı bir ilişki için yetmeyeceğini bilen çiçekler, kolları arasına aldıklarında arılara “nektar” dediğimiz tatlı bir şerbet sunarlar. Arılar nektar sunan çiçeklerin aşkı ile yaşar, nektarı içer, toplar ve kış aylarında tüketmek için bala dönüştürür ve peteklere depolarlar. Arı ve kelebekler tüm bu ilişki içerisinde çiçeklerin onları üremek için “kullandıklarını” fark etmezler bile. Aşkı üstün zekâlı insanoğlu anlayabildi mi ki, arı için dert olsun!

Arılar olmasa, elma, kiraz, portakal da olmaz. Araştırmalara göre yaygınlıkları ve nektar toplamada sergiledikleri çalışkanlıkları ile bitkilerde döllenme %90 oranında bal arıları ile gerçekleşir. Arıların yok olmasının kıyamet simgesi olması bu yüzden tesadüf değildir. Tabiatta dengelerin bozulduğunu, iklim, kuraklık, sıklaşan sel felaketleri ile televizyonlarda izliyor, çevrecilerin uyarıları ile az çok algılayabiliyoruz. Arıların yok olmakta olduğu ise sesini duyuramayan dar bir çevre tarafından dillendiriliyor. Arıcılar bilirler, arılar insan gibidir, doğar büyür ve ölürler. Her yıl bir veya iki kovanın hastalık, bakımsızlık gibi sebeplerden ölmesi, arıcı için olağandır. Fakat son yıllarda ölüm oranları Avrupa’da bazı bölgelerde %50 civarında. Bunun bir felaket olduğu konusunda herkes hemfikir. Kavga felaketin kaynağı ve sebebi üzerine sürüyor.

Arıcılar ve çevreciler felaketin kaynağında böceklerin sinir sistemini hedef alan yeni nesil tarım ilaçları olduğunu savunuyor. Tarım ilaçları yasaklanırsa milyarlarca zarara gireceği korkusu yaşayan “Bayer” gibi kimya endüstri devleri, “varua” denen Doğu Asya kaynaklı bir asalağı sorumlu tutuyor. Kimya endüstrisinin “bilimsel rapor” savaşında arıcı ve çevrecilerden daha avantajlı olduklarını, bilmiyorum söylemeye gerek var mı? Olay mahkemeleri meşgul ettiği gibi, politikacıların da masasında. Bu yıl 15 AB üyesi ülke bir bölüm tarım ilacına yasaklar koydu. “Bayer” firması Almanya’da arıcılara her ölü kovan için mahkeme sonuçlarını beklemeden tazminat ödeme kararı aldı. Firmaya bu karar her yıl 2 milyon avro gibi, devede kulak diyebileceğimiz bir ‘yük’ getiriyormuş. Bayer’in bu ‘iyi niyeti’ sizce neden? Yöneticiler vicdan azabı çektikleri için olabilir mi? İkinci olgu daha çarpıcı. Ölümlerin %50 olduğu bölgelerde şehirlerdeki kovanlar pek etkilenmemiş ve ölümler %1 civarında kalmış. “Varua” asalağının şehir ile kırsal ayrımı yapmayacağını düşünür, şehir ile kırsal arasında tek farkın şehirlerde tarım ilaçlarının yaygın olmadığını göz önüne alırsak, “Bayer” firmasının “iyi niyetini” çözmüş oluruz. Sorunun ürettikleri tarım ilaçları olduğunu çok iyi biliyorlar.

Şehirler arılar için kırsal alanlarımızı çöle çeviren kimya ve tarım endüstrisinin ilaçlayamadığı vahalara dönüşmüş durumda. Bu yüzden Avrupa’da benim de üyesi olduğum, siyasi danışmanlık yanında, dört yıldır arıcılık olgusu ile tanışmamı sağlayan “Bees in the cities” hareketi giderek yayılıyor. Bahçelerin, belediyelerin izin verdiği parkların bir köşesinde, teraslar ve damlarda arıcılık yapılıyor. Çevreci bu arıcıların ürünleri, ilaç kullanmadıkları, tarım ilaçlarına uzak oldukları ve arılara şeker vermedikleri için yüksek kaliteli oluyor, dostlarım şahidimdir. Brüksel’de tanıştığım bu hareketin İstanbul ve diğer şehirlerde yayılması için çalışmaya karar verdim. Umarım yakında “Bostan” veya “Kuzguncuk balı” etiketi taşıyan bal sunarlar size.

 

Ali Yurttagül – Zaman

Paylaş
Yazar:
Konuk Yazar

Önceki Haberler

Bir çocuk, deprem ve TOKİ savaşı: Terk etmeyeceğiz!

Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…

11/02/2025

İklim örgütlerinden Türkiye’nin 2024 karnesi: Yetersiz ve çelişkilerle dolu

Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…

27/12/2024

Kanal İstanbul için rezerv alan ve imar planlarına yargı engeli

İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…

27/12/2024

Ağva plajına mahmuz darbesi

Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…

24/12/2024

Pirosmani: Bir sanatçı ardında ne bırakır?

Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…

16/12/2024

Batı Karadeniz Çevre Gönüllüleri Platformu kuruldu

Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…

15/12/2024