Doğu Karadeniz Kafilesi 9 gündür yolda…
Doğaya ve canlı yaşamına zarar veren tüm yatırımların durdurulması için
Yuvarlakçay ve Bodrum’dan yola çıkanlar Muğla’ya doğru yürüyor
Yuvarlakçay’dan yola çıkan ikinci kafile de 10 Nisan 2011 itibariyle
Yaptıkları basın açıklamasında Anadolu’nun vicdanlı insanlarına seslenen kafile gönüllüleri;
”Son 10 yılda tüm sularımız enerji şirketlerinin eline geçti.
Üzerlerine binlerce hidro elektrik santral kuruluyor. Kurulacak!
Dağlarımız, ormanlarımız maden şirketleri tarafından parsellendi. Delik deşik ediliyor!
Yaşamımız nükleer ve termik santralle tehdit altında!
Feryadımızı duyan yok.
Binlerce yıldır ekip biçtiğimiz tohumlarımız yok olmaya başladı!
Ormanlarımız parça parça kesiliyor, talan ediliyor!
Yuvarlakçay’da “Suyumuzu vermeyoz!” diyerek tek su kaynağımızın elimizden alınmaya çalışılmasına karşı durduk.
Topgözü’nde 1 sene dere nöbeti tuttuk.
Ve suyumuzu vermedik!
Şimdi her deremiz üzerine onlarca baraj kurmaya çalışan, bizlerin kullanımındaki suları ellerimizden almaya uğraşan, ocağımıza incir ağacı dikip her köyün üzerine maden ocağı açmaya kalkışan, narenciyemizi yetiştirdiğimiz toprağı hamur, ağaçlarımızı odun olarak gören anlayışın geri dönülmez yıkımı karşısında ortak bir derdimiz var!
Marmaris Osmaniye köyünde çamına, çam balına sahip çıkıp dozerlerin önüne yatanlar da,
Muğla’da maden ocaklarının tozundan kaçan arılar ve arıcılar da,
Kozak Yaylasında “Bizim altınımız çam fıstığımızdır” diyerek madene karşı çıkanlar da,
Zarar ederek satmak zorunda kaldığı sütünü dereye dökenler de,
Zeytinini madene harcatmayanlar da,
Fındıklı derelerinde ve yaylalarında nöbet tutup “Satılık suyumuz yok!” diyenler de,
Loç vadisinde sarı yazmayı boynuna takıp koruyanlar da,
Torosları arşınlarken yürüdüğü yolu bilip koruyan Sarıkeçililer de,
Sabır çanağı taşıp da Anadolu’nun birçok bölgesinden yola koyulan herkes,
Yürüyen herkes!
Kardeşlerimiz, komşularımız, bu topraklarda bu sulardan beslenen insanımız,
Memleketimiz Anadolu yalnız değildir!’’
dediler.
Yuvarlakçay’dan 8 kişi olarak yola çıktıklarını, geçtikleri yerleşim bölgelerinde yöre halkıyla birlikte yürüyüp konakladıkları bilgisini veren gönüllü Berkay Kuzu Bodrum’dan gelen ikinci grupla 16 Nisan’da Muğla’daki Sınırsızlık meydanında buluşmayı hedeflediklerini anlattı.
Bu arada Bodrum’dan yola çıkan kafileden Ceren hanımla yaptığımız görüşmede, grubun at arabasıyla yola çıktığını küçük bir arıza nedeniyle mola verdiklerini ancak sorunu çözdüklerini yola tekrar çıkmak üzere olduklarını öğrendik. Bodrum’dan yola çıkan kafile de yaptıkları basın açıklamasında şu gorusleri dile getirdi: ‘
‘Biliyoruz ki: taş, kum ve kireç ocaklarından çıkartılan ürünler, bugün en büyük rant savaşlarının döndüğü yol yapımında, inşaat sektöründe ve endüstride çok geniş kullanım yelpazesi olan hammaddelerdir.
Ve yine biliyoruz ki taş ocakları, çevre üzerinde, kömür ocaklarına benzer, tahribatı uzun seneler boyunca giderilemeyecek, hatta geri dönüşü olmayan etkiler göstermektedir.
Tüm Anadolu’da yerleşim yerlerimizin yakın çevresinde, su kaynaklarımız, ormanlarımız ve tarım alanlarımızın bitişiğinde kurulan bu ocaklar, bizim akıl, ruh ve beden sağlımızı tehdit etmekle kalmıyor, tüm çevreye, Anadolu’nun yaban hayatına zarar veriyor.
Tarihin yazılmaya başladığı, Dünya’nın gözbebeği Bodrum’umuzda, eskiden verilen ruhsatlar yetmezmiş gibi yenileri için bir takım planlamalar, tahsisler yapıldığını da biliyoruz!
Masallara konu olmuş gözbebeğimiz Bodrumumuza hunharca yapılan bu zulmün nelere mal olabileceği düşünülmüyor mu?
Turizmcilere sorun, denizcilere sorun, çiftçiye, köylüye, işçiye, memura bulduğunuz herhangi bir insana, şu taşoağının manzarasını gösterin!
Onlar size bu taşocaklarının neden “Bodrum’un canına kastetmek” olduğunu anlatır.
Biz bunu bütün Anadolu’ya anlatmak için bugün yola çıktık!
Ne Bodrum’u kurban ederiz ranta, sermayeye…
Ne de bu cennet vatanın havasını, suyunu, taşını, toprağını, börtüsüyle böceğiyle, bitkisiyle çiçeğiyle ne varsa içinde yalnız bırakırız, gözünü para ve hırs bürümüş zalimlerin zulmü karşısında.
ANADOLU’YU VERMEYECEĞİZ!
Türkiye Cumhuriyet’i Anayasası’nın Sağlık, Çevre ve Konut Hakkını düzenleyen 56.maddesi “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek, Devletin ve vatandaşların ödevidir.” diyorsa, biz vatandaşlık ödevimizi yapıyoruz.
Herkes kendi ödevini yapsın! Vatandaş da devlet de…’’
Hasankeyf’den yola çıkan yaklaşık yüze yakın gönüllünün Dicle kıyısını takip ederek yürüdüğü bilgisini de yine gönüllü Dicle Tuba Kılıç’la yaptığımız görüşmeden öğrendik. 10 Nisan sabahı başlayan yürüyüşün güzergahının yapılması planlanan Ilısu barajı suları altında kalacak köylerden geçtiğini anlatan Dicle Tuba Kılıç, ertesi gün Batman’da olacaklarını anlattı.
Haber: Savaş Çömlek – Yeşil Gazete
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…