Fotoğraf: Cansu Acar.
Muğla İkizköy’deki kömür maden sahasının genişletilmesi amacıyla Akbelen Ormanı’nda yapılan kıyıma karşı bölge halkı ve çevre aktivistlerin başlattığı doğa nöbeti onuncu gününde devam ederken, hukuki mücadele de sürüyor.
Açılan yürütmenin durdurulması davası Muğla 1’inci İdare Mahkemesi tarafından reddedililince, uluslararası düzeyde girişimler yapılmaya başlandı.
Birleşmiş Milletler’e (BM) yapılan başvuruda Akbelen Ormanı’nın kesimi sırasında yaşananlar Çevre Özel Raportörü ’ne bildirildi. Başvuruda, köylülerin mülksüzleştirilmei, insan hakları ihlalleri, çevreye karşı işlenen suçlar ve ağaç kesimi sırasında bölge halkına yönelik saldırılara yer verildi ve Türkiye’nin işlediği suçların görülmesi istendi.
Yapılan başvuruya dair bilgi veren İkizköy Çevre Komitesi‘nden, çevre mühendisi Deniz Gümüşel, dün İnsan Hakları Ortak Platformu‘nun desteğiyle tamamlanan Birleşmiş Milletler Özel Prosedürler başvurusunu BM’ye gönderdiklerini söyledi. Başvuruda çevre, düşünce ve ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri özgürlüğü ve hak savunucuları konularında görevli BM Özel Raportörlerine Akbelen Ormanı’nda yaşanan hak ihlallerini aktardıklarını belirten Gümüşel, “Özel raportörler, durumu değerlendirerek T.C. hükümetinden açıklama isteyebilir, kınama ve Akbelen kücadelesine destek mesajı yayınlayarak uluslararası kamuoyu ve baskı oluşturabilirler” dedi.
Deniz Gümüşel, Türkiye’nin 2022 yılında yapılan Taraflar Konferansında ormanların korunmasına dair uluslararası bir sözleşme imzaladığını, bu sözleşmenin atmosferdeki karbon yutak alanlarının korunmasını amaçladığını kaydetti: “Protokolle, madencilik, kentleşme ve endüstriyel tarım faaliyetleri gibi ağaçsızlaştırmayı hedefleyen faaliyetlerin durdurulması ve ormanların rehabilitasyonu hedefleniyor. Şu an da Türkiye imzaladığı bu tür uluslararası sözleşmelere karşı bir suç işliyor”
Buna karşı BM İnsan Hakları ve Çevre Özel Raportörü’ne durumu anlatan bir başvuru yaptıklarını aktaran Gümüşel, şunları söyledi:
“İklim değişikliği için kritik olan orman yutak alanlarımızın nasıl tahrip edildiğini anlattık. Türkiye’nin Paris Anlaşması’nda ve Ormanları Koruma Protokolü ile ilgili olarak verdiği sözleri tutmadığını anlattık. Yurtdışından da baskı gelmesi için zorluyoruz. Ama yerelde ki insanlar kendi topraklarını korumadığı sürece hükümetlere yapılabilecek daha büyük bir baskı yok. Esas olan halkın mücadelesidir. Biz çadır alanını boşaltmayacağız, ormana iş makinalarını sokmayacağız. Milas ilçesinden daha fazla insanın buraya destek olması için mücadele edeceğiz. Çok büyük bir kaybımız var. Ama mücadeleden vazgeçecek bir noktada değiliz.”
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…