Bayramdan sonra ele alınıp kamuoyuna açıklanacak demokratikleşme paketinden bir haber yok.O da önemli değil, bir icabına bakarız.
Dış politikada ciddi bir çıkmazdayız ve gelinen yol ayrımında acilen yapılacak tercihlerin her birinin ayrı sonuçları olacaktır. Tercih yapıyor gibi gözükür, sonra duruma vaziyet ederiz.
Siyasette ruh sağlığınızı yitirmiş olmanız mutlaka çılgınlık yapacağınız anlamına gelmez. Bazen her şey dilinizde başlar dilinizde biter. 2014 yılında yapılacak yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri, iç politikada net tercihler yapmayı dayatıyor ama ne yapılacağına karar vermek için son ana kadar herkesin kartlarını açması ve güçler dengesinin nerede şekilleneceğinin görülmesi gerekiyor.
Suriye gerilimi dolayısı ile içerde atılması gereken adımlarda çamura yatmak elbette daha kolay ve inandırıcı olacak.
Savaş dolayısı ile ekonomi kötüye gidiyor ve bu olağanüstü şartlarda demokratikleşme mi olur ? Krizi fırsata çevirmekten Türkiye siyasetçilerinin anladığı böyle bir şey. “Acının acıyı keseceği” beklentisi, ana strateji haline gelebilir. Bu durum çok yoğun hazırlık yapıyor gözüküp hiçbir şey yapmamanın perdelenmesi açısından en uygun ortamdır.
Suriye’ye müdahale etme niyeti beyan edildiğinde verilen tepkilerin, blöf olmadığını kabul edenler çoğunlukta. İsrail’e yönelik karşı saldırı ihtimalinin, bırakın işi kontrollü ve noktasal saldırı düzeyinde tutmayı, bütün Ortadoğu’yu kaosa sürükleme ihtimali hiç de zayıf değil. Hava operasyonuna karşı açık tavır koyan ülkelerden Irak merkezi yönetimi bile, böyle bir ihtimal karşısında içerde özellikle silahlı selefi gruplara karşı büyük bir hazırlık içerisinde. Muhtemelen operasyona umut bağlayan Türkiye’de de benzer bir hamleyi Kürt silahlı güçlerine karşı yapmak için fırsat kollayanlar var.
1 Eylül’e bu sene içerde de dışarıda da son derece gergin bir atmosferi soluyarak giriyoruz. Eylül ayı içinde, bir yandan Gezi benzeri gençlik eylemlerine, diğer yandan Kürtlerin çözüme yönelik taleplerini gündemleştirmek için kitlesel olarak sokağa çıkışlarına şahit olacağız.
Türkiye Cumhuriyeti ve mirasçısı olduğu devletlerin geleneklerinde büyük reformlar ya kendini çok güçlü hissettiği dönemlerde yapılır yada çaresizlik içinde sıkıştığında.
‘Sorun yok, hallederiz’ lobisinin aşılması ve ülke çıkarlarının kişi yada parti çıkarlarının üzerinde tutularak hareket edilmesi için demokratikleşme yönünde toplumsal baskıların yoğunlaşması gerekir. İktidarın isteksizliği ve ayak sürümesi ile eski devlete özlem arasında sıkışma pozisyonundan çıkışın yolu, toplumsal muhalefetin etkin ve doğru duruşundan geçmektedir.
Ayhan Bilgen – Özgür Gündem
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…