Geçtiğimiz haftalarda, 29 Nisan – 3 Mayıs tarihleri arasında “7. Ayvalık Tiyatro Festivali” yapıldı. Ben de YOL adlı oyunumla katıldım festivale.
Planlanan şu idi, 29 Nisan cuma günü saat 12:00 de Ayvalık Cumhuriyet meydanında, festivalin açılış töreni kapsamında “YOL”un ilk 10 dakikasını oynayacaktım. Ertesi gün, Cumartesi günü, yine saat 12:00 de, bu sefer kapalı bir mekanda oyunun tamamını oynayıp akşam da Ayvalık’tan ayrılacaktım. Fakat işler planlandığı gibi gitmedi. Ben 29 Nisan sabahı, saat 09:00da, baharı demleyen güzel bir havanın hakimiyetinde Ayvalık merkezine ulaştım. Beni festivali organize eden ekipten Ali Gün karşıladı. Önce, Festivalin ana mekanı olan “Sanat Fabrikası”na gittik. Mekanın adı ilginç. “Sanat Fabrikası”… Bu isim İlk başta komik geldi bana ama festival süresince gördüm ki, mekan gercekten bir “sanat fabrikası” gibi işliyor.
5 gün süren festival boyunca bu mekanda 11 ayrı tiyatro oyunu oynandı. Söyleşiler, atölye çalışmaları yapıldı. Ayrıca Sanat Fabrikası, festival haricinde tiyatro oyunlarının oynandığı, tiyatro ve müzik kurslarının verdiği bir mekan. Üstelik hiçbir kurumdan ya da kuruluştan destek almadan işliyor bu fabrika.
Sanat Fabrikası’nı gördükten sonra, festivalinin açılış kortejine katılmak için Cumhuriyet Meydanı’na geçtim. Meydan’da önce, Sanat Fabrikası tiyatro kursiyerlerin pantomim gosterisi yapıldı. Ayvalık’lı genç oyuncular harikalar…
Müzik dinletisi, folklör gösterisi, festivalin genel koordinatörü Hasan Sadi Mastar’ın yaptığı açılış konuşmasının ardından meydan bana kaldı. Bende başladım YOL’un ilk 10 dakikasını Ayvalık Cumhuriyet meydanında oynamaya…
İzleyenler hatırlayacaktır, YOL’un ilk 10 dakikası, Harbiye sokaklarından Gezi Parkı’na ulaşmaya çalıştığımız anlara dairdir. Ayvalık’taki Cumhuriyet meydanı da Gezi direnişi süresince, eylemlerin yapıldığı, Gezi direnişine selamların gönderildiği bir yermiş. YOL’un ilk 10 dakikasını bu meydanda oynamak Gezi’den Ayvalık’a bir karşı selam gibi oldu. Meydanda oyunu izleyenler çok mutlu oldular. Tekrar tekrar beğenilerini bildirdiler. Bu vesile ile bir sonraki gün oynayacagım oyuna ilgi arttı. Hatta, ben bu ilgiyi görünce “acaba turneye gittiğim her şehirde, oyun gününden bir gün önce, oyunun oynayacağım şehrin meydanda böyle gosteriler mi yapsam” diye düşündüm.
Meydandaki bu nümayişin ardından, tekrar Sanat Fabrikası’na geçildi. Gün boyu, yurdun farklı yerlerinden gelen tiyatro gurupları oyunlar oynadı. Akşam, Sanat Fabrikası’nda festivalin açılışına maksuben bir kokteyl verildi. Kokteylde, tiyatro dünyamızda müstesna bir yere sahip olan ustamız Suna Keskin ile karşılaştım ve o an öğrendim, 7. Ayvalık Tiyatro Festivali, Suna Keskin’e “TİYATRO EMEK ÖDÜLÜ” verecekmiş…
Bu haberi alınca, bu yılki festivalin programında yer almaktan dolayı ekstra bir gurur duydum. Suna hanımla biraz sohbet ettik. Suna Keskin’in eşi ve tiyatro dünyamızda başlı başına bir bağlam olan Erol Keskin, benim Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nden tiyatro hocamdır. Erol hoca’dan “tai çhi chuan” dersi almıştım. Suna hanım’a bunu hatırlattım. Erol hoca’yı sordum ve kendisini ertesi gün oynayacağım oyuna davet ettim. Suna hanım “Erol’un sağlık durumu pek iyi değil. Festivale düzenleyen arkadaşlar onu da davet etmişlerdi ancak gelemedi. Ben yarın, zevkle gelirim senin oyununa” dedi. Bu sohbetin Erol hoca kısmına üzüldüm. İstanbul’a döner dönmez bir Erol hoca ziyareti organize etmem gerektiğini düşündüm.
Kokteylin ardından, Bir Hayal Tiyatro’nun “SARSINTI” (Ulukan Özpolat) adlı oyununu izledik. Günün etkinlikleri sona erdi ve beni Cunda’ya, o gece konaklayacağım “Ziya Bey Konağı”na götürdüler. Ziya Bey Konağı sadelikler ile tasarlanmış bir Ayvalık özeti gibiydi adeta. Yattım uyudum. Ertesi gün oksijen çapıntısı ile uyandım. Ziya Bey Konağı’nda leziz bir kahvaltı ederek başladım güne. Bence, Ziya Bey Konağı sırf bu kahvaltı için bile ziyaret edilebilir. Kahvaltı sonrası kısa bir Cunda gezintisi yaptım ve hemen Ayvalık merkeze, Sanat Fabrikası’na geçtim.
Öğlen saat 12:00 de oyunumu oynyacaktım. YOL gibi bir oyuna, saat 12:00 de seyirci gelir mi acaba diye endişelendim başta ama oyunun başlamasına 10 dakika kala kulisten salona baktığımda (kulisten seyici gözetlemek bize Erol hocamızın öğrettiği birşeydir) salonun tıklım tıklım dolu olduğunu gördüm. Üstelik en önde, Suna Keskin oturuyordu. Suna hanım’ın yanında, festivale söyleşi ve atölye çalışması yapmak için gelen iki kıymetli meslektaşım Füsun Kostak ve Sennur Nogaylar da vardı. Sevincim ve heyecanım büsbütün arttı. Oyunu 110 dakikalık bir performansla tamamladım. Başta Suna Keskin olmak üzere oyunu izleyen seyirciler, oyunun sonunda itifatlarla beğenilerini bildirdiler. Sağolsunlar var olsunlar.
Program gereği, istersem benim oyunumdan sonraki oyunları izleyebilir, gece sonunda da Ayvalık’tan ayrılabilirdim ya da hemen otobüse binip İstanbul’a dönebilirdim… Ben, gün içinde bir kaç oyun izlemeyi, gece olunca da İstanbul’a doğru yol almayı planladım. Yeni tanışmalar yaşayıp, dostluklar kurup, oyunlar izleyerek akşam ettim. En son, Kozmoz Alfabeler Kumpanyası’nın “SON BİR BUÇUK” (Oktay Şenol) adlı oyunu başlamadan önce, Suna Keskin’e “Emek Ödülü”nün verilişini ayakta alkışladım. Suna hanım’a ödülünü, Geleneksel Tiyatromuzu Ayvalıkta yaşatmaya çalışan kıymetli ustamız Yıldırım Yanılmaz taktim etti.
Son oyunu da izledikten sonara otobüse binip Ayvalık’tan ayrılacaktım ki Seval Özdemir abla ile Niyazi Özdemir abi beni “Mavi Pansiyon”larında misafir etmek istediler. Gündüz YOL’u izlemişlerdi. YOL’un sonunda biraz sohbet etmiştik ve aramızda geleneksel bir “yol” arkadaşlığı olduğunu fark etmiştik. Niyazi abi bana “Bu gece bizim pansiyonda kal yarın da 1 Mayıs yürüyüşüne beraber katılırız” dedi. Seval abla ekledi “burada her sene bir ilçede toplanıllır, yarın ki 1 Mayıs yürüyüşü için Ayvalık’ta toplanılacak.
1 Mayıs günü kahvaltının ardından Mavi Pansiyon’dan ayrılıp Ayvalık Öğretmen Evi’ne doğru yürüdük. Öğretmen evinin önünde yeterli kalabalık oluşunca, 1 Mayıs yürüyüşümüz başladı. İlk defa İstanbul dışında bir yerde 1 Mayıs kutlamasına katılıyordum. Ayvalık kordonunda, Niyazi abi, Seval abla, ve 2 gün içinde Ayvalık’ta tanıştığım dostlarla denize nazır yürüken eşitlik, kardeşlik, emek barış içerikli sloganları Türkçe ve Kürtçe dillendirdik. Yürüyüşün sonunda, benim 2 gün önce oyun oynadığım meydanda 1 Mayıs için kutlama halayları çekilmeye başladı. Horonlar tepildi. 1977 yılında 1 Mayısın kutlamalarında Taksim Meydanı’nda kaybedilen canlar için anma gerçekleştirildi.
Grup Praksis’in canlı performansının ardından 1 Mayıs kutlamaları sona erdi. Meydandaki kulamaları yine YOL’u oynadıktan sonra tanıştığım, iş hayatını yıllarca Danimarka’da geçirdikten sonara, 15 yılındır Ayvalık’ta, şirin yazlığında sevgili eşi Cavidan abla ile yaşayan Battal Tanrıverdi ile takip ettik. Battal abi, kutlamaların ardından “gel sana biraz Ayvalık’ı gezdireyim Murat” dedi. “harika olur abi” dedim. “komuta sendedir”… Battal abi beni önce, “Şeytan Sofrası” diye bir yere götürdü. Seytan sofrası, Ayvalık’ın en yüksek yerlerinden biri ve huzur verci bir derinlikle karşınızdaki mazaraya bakıyor. Şeytan Sofrası’ndan sonra Cennet Tepesi’ne gittik. Cennet Tepesi’de Şeytan Sofrası kadar güzel bir yer. Tüm Ayvalık’a hatta Cunda’ya Midilli’ye tepeden bakıyorsunuz. Cennet’i tepemizde bırakıp “Türkiye’nin ilk boğaz köprüsü”nden geçip Cunda’ya girdik Battal abi ile. Cunda’nın sokaklarında, o harikulade güzellikteki taş evlerin arasında gezindik ve ben “artık İstanbul’a döneyim” derken Battal abi “nereye gidiyorsun ya? Daha evde mangal yapacağız” dedi. Ben “abi artık İstanbul’a döneyim ben bir günlüğüne geldim hala buralardayım” dedim ama Battal abi bırakmadı.
Bindik arabaya Ayvalık pazarının kurulduğu yere gittik. Hani İstanbul’da bazı semtlerde organik pazarlar varya, tek tük… Ayvalık’ta her pazar organik!
Bu “olağan organik” pazarda alış verişimizi yapıp eve Battal abinin evine geçtik. Battal abi, Şeytan Sofrası’nı da, Cennet Tepesi’ni de aratmayacak güzellikte manzarası olan bir evde yaşıyor. Evin bahçesindeki zeytin ağaçları, dut ağaçları da cabası. Bana bu ağaçlardan topladığı zeytin ve dutlardan ikram etti. Afiyetle yedim. Sonra evin terasında güzel bir gece geçirdik.
Ben o gece İstanbul’a dönmeyi planlarken yine Ayvalık’ta kaldım. Uyudum uyandım. Sabah oldu bu sefer Battal abinin terasında, kahvaltı yaptıktan sonra Mavi Pansiyon’a uğramak üzere Ayvalık merkezine geçtik. Battal Abi’yi Seval abla ve Niyazi abla ile tanıştırdım. Hep birlikte koyu bir sohbet yaptıktan sonara, Battal abi ile en kısa zamanda görüşmek üzere vedalaşıp ayrıldık. Ben Pansiyondaki eşyalarımı toplamak üzere odama geçtim.
Tekrar bahçeye indiğimde Niyazi abi bana “seni resim sergisine götüreyim mi” dedi. Ben “ne sergisi abi” dedim. Niyazi abi “Ayvalıkta yeni bir sanat evi açıldı, KARAGÖZ SANAT EVİ! Bursa’dan “Bursa Güzel Sanatlar Birliği”nin sergi gelmiş. Gel seni o sergiye götüreyim” dedi. Bi serge eksikti, Ayvalık’taki geçirdiğim güzel günleri taçlandıracak… “götür tabi Niyazi abi, canıma minet” dedim. Gittik KARAGÖZ SANAT EVİ’ne.
Sanat evinin kurucusu Kenan Öztürk bize bir birinden güzel resimler gösterdi. Ardından, Niyazi abi, ben ve Kenan bey başladık sohbete. Ortak tanıdıklar, tarih, kültür, siyaset, sanat pek çok şeyden konuştuk. Derken, sanat evinin kapısından, yıllardır yaptığı dans çalışmlarını ilgi ile takip ettiğim ama bir türlü tanışma fırsatı bulamadığım Aydın Teker girdi. Aydın hanım, kurucusu olduğu Mimar Sinan Üniverisitesi’ndeki “Modern Dans Bölümü”ndeki akademik görevinden emekli olmuş ve çok uzun yıllar evvel yerleşmiş olduğu Ayvalık’a iş yoğunluğundan dolayı, yılda bir ya da iki hafta gelebiliyorken bundan sonara daha fazla gelip, uzun süre kalabilecek olmanın mutluğunu yaşıyordu.
Aydın hoca, Kenan bey, Niyazi abi ile birlikte bir süre daha vakit geçirdikten sonra Sanat Fabirkasına döndüm. Festivalin kapanış günü idi. Birazdan, festivalin kapanış oyunu, İstanbul Devlet Tiyatrosu’ndan “SEVGİLİ HAYAT” (Funda Özşener) oynayacaktı. Ben, oyunu İstanbul’da izlemiş olduğum için, beni festival davet eden, ağırlayan, hoş sohbet eden herkese teşekkürler edip YOL’uma devam ettim. Birgün diye geldiğim Ayvalık’ta, bir birinden güzel 4 ayrı gün geçirdikten sonra diyorum ki “YOL UZUN MENZİL IRAK, KALBİ TEMİZ TUT AYVALIK’A BIRAK” en kısa zamanda tekrar gsana geleceğim Ayvalık.
Murat Akdağ
Comments