Kategoriler: Dış Köşe

Yerel başarı hikâyelerine ihtiyacımız var – Pelin Cengiz

Bu yazı platform24.org/ dan alınmıştır

İklim değişikliği sebebiyle dünya bir dönüm noktasında ise, gazetecilik de bu meseleleri nasıl ele alacağı konusunda bir dönüm noktasında.

Medya, iklim değişikliği ile mücadelede hem duyarlılık oluşturma hem de duyarsızlık yaratma konusunda son derece etkili. Eylül ayında, medyanın iklim değişikliğiyle ilgili tercih ettiği habercilik biçiminin okuyucu üzerindeki etkisini ölçen önemli bir araştırma yayınlandı.

Canadian Centre for Policy Alternatives (Kanada Alternatif Politika Merkezi) adlı kuruluşun News Media and Climate Politics: Civic Engagement and Political Efficacy in a Climate of Reluctant Cynicism (Medya ve İklim Politikaları: Gönülsüz Sinizim İkliminde Sivil Katılım ve Siyasal Yeterlilik) başlığı ile yaptığı çalışma medya ve iklim değişikliği haberciliği konusunda neler yapılmaması ve bu tarz haberciliğin nasıl olması gerektiğinin ipuçlarını veriyor.

 

Canadian Centre for Policy Alternatives, 1980’den bu yana sosyal, ekonomik ve çevresel adalet konularında kamu politikaları oluşturulması için çalışmalar yapan bir kuruluş. Bu çalışma, yedi odak gruba ayrılmış toplam 53 katılımcıyla gerçekleştirildi. Çalışmaya katılan 53 kişi, iklim değişikliği konusunda duyarlılığı yüksek olan ancak, bu alanda siyasi angajmanları olmayan insanlar arasından seçildi.

Çalışmanın temel amacı, medyada iklim siyasetinin nasıl anlaşıldığını ortaya koyarak, bireylerin iklim değişikliğiyle mücadelede aktif rol almasında medyanın rolünü tespit etmek. Aynı zamanda, iklim değişikliği meselelerine ilgisi olan ve iklim değişikliğinin yarattığı olumsuz etkilerden kaygılı insanların medyaya bakışının nasıl olduğunu anlamak.

Bu çalışmada, sözü edilen “politik eylemlere katılmak”, herhangi bir siyasi parti altında siyaset geliştirmek anlamında değil, yerel aktivizm yaratmak ya da mevcut hareketlere katılmak, çevresinde bir şeyleri değiştirmek, farkındalık yaratmak için harekete geçmek anlamında kullanıldığını da belirtelim.

Medya algıları nasıl değiştiriyor?

İnsanlar, kolektif politik eylemlerle iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin önlenebileceğine inanıyor ancak, şirketlerin siyasal süreçler üzerindeki etkisinin ve harekete geçmek için siyasi irade eksikliğinin durumu imkansız kıldığını söylüyor. O zaman karşımıza çıkan temel soru şu oluyor: Medya, insanların iklim değişikliğiyle ilgili politik olarak harekete geçme konusunda algıları nasıl değiştiriyor?

Genellikle iklim değişikliğiyle ilgili haberler, harekete geçme konusunda hep zaaflar üzerine olduğundan, bu sorun yurttaşlar tarafından “çözülemez” bir mesele olarak nitelendiriliyor. Oysa haberlerin içeriği elde edilen başarılar üzerine olursa, yurttaşlarda politik olarak “güçlü” olduklarına dair olumlu bir algı oluşuyor ve birşeyleri değiştirebileceklerini görerek, harekete geçme konusunda cesaret sahibi oluyorlar.

Çalışmanın altı temel bulgusu 

53 kişiyle gerçekleştirilen çalışmanın sonucunda altı temel sonuç elde edilmiş. Şimdi onları sıralayalım:

1- Başarı hikâyeleri, iklim politikalarına olumlu etki yapıyor. İnsanlar, bu tarz haberleri okudukça daha fazla şey öğrenerek, daha iyimser oluyorlar.

2- İnsanlar özellikle aktivizmden ve gündelik kahramanlıklardan etkileniyor. Kendi inisiyatifleri ve yaratıcılıklarıyla hem kendileri için hem de etraflarındaki insanlar için politik alanı açan insanlardan etkileniyorlar. Bu hikâyeler somut örnekler üzerinden birey ile kolektif eylemleri somut olarak buluşturuyor. Eğer bu bağlantı olmazsa ya da bu bağlantının olmadığı durumlarda eyleme geçmek için motivasyon tümüyle bireysel davranış değişiklikleriyle (geri dönüşüm, enerji tasarrufu vs.) sınırlı kalıyor.

3- İnsanların başarılara dair farkındalıkları arttıkça, bu insanların hikâyeleri üzerinden diğer insanların sinizimiyle de mücadeleye başlıyor. Tam da bu nedenle başarı hikayelerinin iklim değişikliği haberleri içinde çok daha fazla yer alması gerekiyor.

4- İnsanlar yerel haberlerle daha fazla ilgileniyor. İklim değişikliğinin nedenleri ve sonuçları ile ilgili haberler, hem meseleyi anlamak hem de tanımlamak açısından durumu kolaylaştırmıyor.

5- Olayı tasvir eden iletişim tarzı, ne yapılması gerektiğini söylemekten çok daha etkili oluyor. Sürekli insanlara “harekete geçin” diyen iletişimin pozitif etkisi de olabilir ancak, bunun suçluluk ya da sonuçsuzluk hissini arttıran bir etkisi var. Öte yandan, iklim siyasetine katılmış hem de iklim değişikliğinden bizzat etkilenmiş insanların tecrübelerinin anlatılması, siyasallaşma için çok daha kolay bir başlangıç noktası oluşturuyor. Bu hikayeler sayesinde insanlar demokratik katılımın değişik biçimlerinin farkına varıyor.

6- Politik olarak harekete geçmeye, bu siyasallaşmanın sonuçlarına dair haberler en az iklim değişikliği bilimine dair haberler kadar önemli bulunuyor. Tek bir bireyin şahsi politik etkinliği (oy verme, bir örgüte katılma, bir kampanyaya katılma vs.) başka böyle tekil bireylerin etkinliğiyle birleştiğinde dönüştürücü sonuçlar üreten ve kolektif politik bir güç oluşturduklarını içeren haberlerin medyada daha fazla yer alması gerekiyor.

İklim değişikliği sebebiyle dünya bir dönüm noktasında ise, gazetecilik de bu meseleleri nasıl ele alacağı konusunda bir dönüm noktasında. Gazeteler, hükümetlerin, politik elitlerin, uluslararası pazarlıkların nasıl başarısızlıkla sonuçlandığına dair haberler üretmeye devam edebilir. Ancak, iklim değişikliğinin bütünsel bir hikayesini elde edebilmek için başarısızlık hikayelerinin yanı sıra bireylerin bir araya gelerek, yeni dayanışma ve eylem biçimleri üretebildiklerine dair sayısız hikayenin bir araya getirilmesi gerekiyor.

Seçilecek bu yol halihazırda bu meseleye dair ilgisi ve kaygısı olan insanların kendileri gibi insanlarla bir araya gelerek, iklim değişikliğini “çaresiz şekilde izleyenler” olmak yerine “aktif birer katılımcı” haline gelmeleri yönünde önemli bir etki yaratabilir.

Burada en kritik mesele, medyadaki olumsuz ve başarısızlık haberleri nedeniyle politik olarak harekete geçtiğinde başarılı olacak insanların harekete geçmemesi. Dönüştürücü bir siyaset için bu kilit önemde ve bu insanları motive edecek bir şeylere ihtiyaç var. Spekülatif bir iyimserlikle moral bozucu kötümserlik arasında farkı kapatmak gerekiyor. İklim siyasetine dair farkındalığı ve insanların öznelik kapasitelerini arttırıcı haberlere ihtiyaç var. Eğer yapılması gerekenler, Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler gibi küresel elitlerin yapacağı bir iş gibi gösterilirse, bu durum insanlarda sinizimi besliyor.

Esas kriz ise bazılarının iklim değişikliğini inkar etmesi değil, esas kriz büyük çoğunluğun iklim değişikliğini kabul etmesi ama siyasetin ve var olan mevcut durumun “gerçekliği”nin bu soruna verecek bir yanıtının olmamasına inanmamız.

Yerel başarı hikayelerinin önemi

O nedenle de yerel başarı hikayelerini medya ısrarla işlemeli, oysa şu anda bunlar çok yetersiz. İnsanlar başarılara dair haberleri okumaktan keyif alıyor. Ancak, kafaları en fazla kurcalayan soru, “Bu insanların bireysel olarak yaptıklarının milyarca insan içinde nasıl bir sonucu olur?” şeklinde. Bu hikayeler bu kadar seyrek olduğu için hala bir çaresizlik duygusu hakim. Çünkü, hala siyasal aktivizmde “ya hep ya hiç” algısı devam ediyor. Bu aktivizmin dalgalar halinde gelen kümülatif etkisi oluşmuyor.

Canadian Centre for Policy Alternatives’in yaptığı çalışmaya göre, başarı hikayelerini veriliş tarzında şu üç özellik olmalı:

– Eylemin hedefleri,
– Eylemin yarattığı sonuçlar,
– Eylemin içinde yer aldığı daha geniş bağlam.

Bu başarı hikayeleri bunlardan eksik sunulduğunda tekrar hakim siyasi anlatıya geri dönülüyor, protestoların sonuçsuz kaldığı ve güçsüz olunduğu izlenimi bırakıyor.

Kolektif eylemin nasıl olacağını insanlar tahayyül edemiyor, bu hikayelerin en önemli misyonu kolektif eylem alanıyla bireysel eylem alanını birbirine bağlaması. Kolektif eylemleri nasıl kavramsallaştıracağını bilemeyen insanlar, öte yandan da siyasal ve kolektif boyutlarından arındırılmış bireysel eylemlerin başarı hikayesi, “yeşil davranış” değişikliklerine yol açıyor. Medya bireysel bir hikayeyi ancak böyle verirse, kolektif bir eyleme dönüşebilir.

Bütün iyi örnekleri toplama, analiz etme ve farkındalık yaratma konusunda medya, kolektif bir istihbarat gibi çalışmalı ki, bu sayede, insanlar başkalarının deneyimlerinden haberdar olabilsin. Aynı zamanda, kendi hükümetlerinin performansı konusunda da daha iyi bir fikir sahibi olabilsin.Medya, politika geliştirmenin yanında çözümlerin sonuçları konusunda da bilgilendirici olmalı. Örneğin, “Tasarruflu ampul kullanın” demek yeterli değil, bu kullanımın etkisi ve sonuçları da anlatılmalı.

Haberlerin neden ve sonuçlarıyla yerelleştirilmesi

İnsanların nasıl davranması gerektiğine dair hikayeler, insanların nasıl davrandığına yönelik hikayelerden çok daha etkisiz. Ancak başarı hikayelerinin sonucunda, “O yaptıysa hepimiz yapabiliriz” algısı oluşuyor. Okurların esas talebi, “nasıl ilişkilenebilirim”, “nasıl dahil olabilirim” ve “nasıl eyleme geçebilirim” sorularının cevaplarını alabilmek.

Esas habercilik, toplumsal hareketlerde kolektif eylemlerin nasıl oluştuğunu, ne zaman ve nasıl başarılı olduğunu anlamaya dönük olmalı. İnsanların, potansiyel olarak yurttaş inisiyatiflerinde, mahalle derneklerinde, kar amacı gütmeyelen işlerde ve pek çok mecrada ortak bir davada önünü açmak. Okurun esas iştahı bunlara yönelik.

Çalışmada, iklim değişikliği meselesine dair sorunumuz şöyle tespit edilmiş: Sorun, iklim bilimine dair bilgi eksikliği değil, iklim değişikliğini esas olarak engelleyecek olan siyasal faaliyetlere ve kolektif eylemlere girmeye en yatkın olan insanların sinizimi. 

Başarısızlık haberleri de bu sinizimi güçlendiriyor. Öte yandan, okurlar siyasal aktivizmin sonuç verdiğine yönelik yerel ve ikna edici anlatılarla karşı karşıya kaldıklarında siyasi faaliyetlere girme hevesleri artıyor.

Politik tercihlerin haberlere etkisi

Bu noktada, Canadian Centre for Policy Alternatives’in yukarıda bahsettiğim çalışmasının bulgularını destekler nitelikte başka bir çalışmadan daha bahsetmek istiyorum. ABD’li Rutgers Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen “Polarizing news? Representations of threat and efficacy in leading US newspapers”
(Kutuplaştırıcı Haberler? Önde gelen ABD gazetelerinde tehdidin ve tesirin temsilleri) başlıklı çalışma, önde gelen dört ABD gazetesini incelemiş. 2006-2011 yılları arasında 642 haberin taranmasıyla hazırlanan raporda söz konusu gazeteler New York Times, Washington Post, USA Today ve Wall Street Journal olarak seçilmiş.

Buradaki temel tespit ise şu: Bu gazetelerin yönetimlerinin politik tercihlerinin, iklim değişikliğiyle ilgili haberlerin veriliş tarzında derin etkisi bulunuyor. Bu durum özellikle diğer üçüyle kıyaslandığında iklim değişikliğiyle ilgili en az habere yer veren WSJ için geçerli.

Çalışmayı yürüten Lauren Feldman, “Bu dört gazeteden herhangi birini okuyanların iklim değişikliğinin nasıl bir tehdit olduğuna dair farkındalığı olmayacak. Bu meseleye dair eyleme geçmeye yönelik bir motivasyonları da olmayacak” diyor.

WSJ’ın, iklim değişikliğiyle ilgili verdiği haberler, diğer üç gazetenin yer verdiği haber miktarının yarısı kadar. İklim değişikliğine ilişkin eylem haberlerini en fazla veren gazete de WSJ. Verdiği haberlerin yüzde 93,3’ü bu eylemlere ilişkin. Fakat bu hikayelerin büyük çoğunluğu negatif yönleriyle işleniyor. Haberlerin içeriği genellikle çevrecilerle iş dünyası ya da yurttaşlarla hükümetler arasında meydana gelen çatışmalar. Haberlerin genel çerçevesi iklim eylemliliğini zor, sonuçsuz ve hatta zararlı olarak gösteriyor. Elbette bu tarz gazetecilik, iklim değişikliğine yönelik olarak toplumsal kutuplaşmayı arttırıyor. 

WSJ, özellikle iklim değişikliğinin çevreye ve halk sağlığına etkileri konusunda hemen hemen hiç haber vermiyor. Yine WSJ, bu dört gazete içinde iklim değişikliğini tehdit olarak en az nitelendiren gazete. Haberlerinin sadece yüzde 12’si tehdide ilişkin. Bu konuda verdiği haberler de genellikle ekonomiye ve ulusal güvenliğe yönelik etkileri konularını ele alıyor.

Araştırmadaki en önemli tespitlerden biri de, ABD halkının diğer gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında iklim değişikliğinin bir tehdit olduğunu en az düşünen halk olması ve bunda da WSJ haberciliğinin önemli bir payının bulunması.

Negatif tesir içeren haberlerin pozitif tesir içeren haberlerden fazla olduğu gazete açık arayla WSJ, onu New York Times takip ediyor.

Diğer yandan, bu dört gazetenin ortaklaştığı büyük bir kusur var. İklim değişikliğiyle mücadele konusunda insanların harekete geçebileceğine dair haberler yapmıyorlar. Dört gazetede de çözümlere ilişkin çok az vurgu var. Eylem söz konusu olduğunda da o eylemlerin başarılı olup olmadığına değil, esas olarak politik çatışmaya yoğunlaşıyorlar. WSJ, ulusal ve küresel politik elitler üzerinden bu meseleyi güç mücadelesi olarak ele alıyor. Örneğin, Demokratlar ile Cumhuriyetçilerin bir yasa üzerinde uzlaşamaması ya da seçim dönemlerinde ele alınan bir tartışma konusu olması gibi sığ düzlemlerde gündeme geliyor.

Bu yazı platform24.org/ dan alınmıştır

 

 

Pelin Cengiz