Yeşeriyorum

Süs köpeği mi, katır mı? – Dilaver Demirağ

0

Yılmaz Özdil’in kürtleri sevmediği, onlara karşı ırkçı bir tutum içinde olduğu malum. Dahası Özdil’in pop kemalist olarak ulusalcılığı ve ulus devlete olan sempatisi de malum. Hal böyle olunca onun “Sayın kaçakçı” yazısında kaçakçılıkla etkin bir mücadele içinde olmayan devlete kızması, onlardan hesap sorması gayet olağan bir şey.  Dahası onun bir soy faşist olarak Uluderede devlet tarafından katledilen köylüler için son derece kötü şeyler yazması, aşağılaması, horgörüde bulunması da faşistliği nedeni ile şaşırtıcı değil. Özdil’in nefret suçlarının ilki değil bu yazı. Buraya kadar söz konusu anlayış ekseninde düşünürsek bir sorun yok. Yani yazar kendisi ile gayet tutarlı. Bir faşistten faşistlik yapması beklenir; o da bunu yapıyor zaten.

Ama bizim yeşillerden Murat Köylü arkadaşımızı acayip kızdıran Özdil’in kaçakçı için ve -dolayısıyla Uluderede ölen köylüler için- katır, eşek başta olmak üzere  hayvan sıfatlarını kullanması, bunları hakaret olarak Uludere köylülerine yöneltmesi. Yazarın kendi düşüncesinde de halkın genelinde de bir insanın özellikle aşağılama sıfatı için kullanılan eşek vb hayvanlara benzetmesi bir hakaret olduğundan, yazarın niyet olarak ya da metindeki alt okuma ile “Uludere şehitleri”ne katır demesi hakaret olarak görülebilir. Açıkçası yazarın niyeti ne olursa olsun bir yeşilin katır benzetmesi nedeni ile bir yazara öfke hatta nefret duyması yadırgatıcı geldi bana.

Yazarın ırkçılıkla malul olması gibi, ırkçlığın bir başka biçimi olan tür ayrımcılığı olarak türcü de olması onun tiynetini ortaya koyar -ki Özdile gelinceye dek her gün sokaklarda bu emekçi hayvancağızlar birbirlerine dönük hakaret için aşağılama sıfatı olarak kullanıldığını düşünürsek- Özdil için bu vakay-i adiye denecek bir şey. Yazar katır sıfatını aşağılama maksadıyla kullanmış olsa bile bir yeşilin öncelikle yazara “garibim katırları kendi faşist niyetlerine alet etme” demesi gerekir diye düşünüyorum.

Özdil insan merkezci olarak doğadaki çeşitli canlıları kendi niyetlerine uygun olarak ayrıma tabi tutabilir, paşalar için aslanlar gibi ifadesini kullandığında bunu övgü, katırı ise küçümsenen bir canlı olarak sövgü unsuru olarak kullansa da biz ekolojistler ayrım yapmayız. Her canlı bizim nezdimizde insanla eşit değere sahiptir, ne aslan üstün bir canlıdır, ne de katır horgörülecek bir canlı- kaldıki hakaret unsuru olan katır değil eşektir-. Anadoluda “katır gibi” terimi-tıpkı iri bir  yük atı cinsi olan Katana gibi- iri, cüsseli, dayanıklı ve inatçı olanlar için kullanılan bir ifadedir. “Katır gibi adam” dendiğinde devasa cüsseli, iri kıyım, güçlü biri akla gelir. “Katır gibi kadın” ise iyi çiftleşen – biz de bir hayvan türü olduğumuzdan bizim de cinsel ilişki kurma şeklimiz çiftleşme sıfatına uygundur- yanı sıra boylu, poslu iri kemiklidir, bir de tabi iyi iş gören, dayanıklı, her işe dayanıklı anlamında kullanılır.

Katırlar ve Artı-Değer

Bir düşünecek olursak katır olmak iyi bir şeydir. Dayanıklı, kuvvetli ve çevik bir hayvandır  katır. Dahası emekçidir, doğanın hamalları olarak emekleri sömürülen canlılardır. Marx’ın emek değer teorisi pek ala katırlar için geçerlidir. Katırlar emekleri insafsızca sömürülen emekçilerdirler. Kısacası katır aslında alın terinin simgesidir.

Bu nedenle yazar kürt köylüleri katıra benzetip üstüne bir de piç benzetmesi yaparak halt etmiştir. Kendisi tescilli bir faşist olduğundan bu da onun faşizminin olağanlıklarından biridir. Uludere’de ölen ya da kaçakçılık uğruna mayınlara basma tahdidi altında sakatlanma pahasına kelle koltukta bir sınır ticareti ile hayatını kazanan köylülerin aslında herhangi bir ithalatçıdan pek de farkı yoktur.

Kaldı ki piç de aslında bayağı erkek egemen bir değer. Annesi babası belli olmayan için piç denir. Babanın merkezi değer taşıdığı ve kadının onurunun da erkeğin sorumluluğunda olduğu bir toplumda babasız çocuk toplumda ezilen olur. Bu bakımdan yeşiller piçleri kucaklaması gereken bir siyasal harekettir. Çünkü bir anne çocuğunu bir erkeğe yaslanrak değil kendi başına doğurup büyütüyorsa ve eski amazonlar gibi erkeği sadece dölleyici olarak değerlendiyorsa o annenin çocuğu da tıpkı annesi gibi saygıdeğerdir. Bu bakımdan piç ifadesi de bir yeşilin dert edeceği bir sıfat olmamalıdıır. Kem söz sahibini küçültür ilkesince hem ırkçı, hem türcü olan Yılmaz Özdil ayrımcılık skalasına kadınlara dönük ayrımcılığı da eklemiş olur, anneleri horgörüsü ile alçaltmış olarak ele almış olur.  Dahası bütün bunlar kadın hakları diye bas bas bağıran bu kemalistin ne kadar erkek egemen, maço ve kadın düşmanı biri olduğunu bu yazı aracılığı ile ortaya çıkarmıştır.

Özdil katırlar arasında da ayrımcılık yapmış ve orduya hizmet eden şerefli katıra iade-i itibarda bulunurken kaçakçı piç katırları ise aşağılamış. Ben merak ediyorum bay Özdil madem bu kadar ülke gümrüklerine değer veriyordu- elbette onun şerefli askerleri de-ne demeye gümrük birliğine sessiz kaldılar. Gümrük birliğinin ülke ekonomisi için yarattığı tehdit avrupanın en pahalı benzinini tüketen-bence benzinin pahalı olmasında hiçbir sakınca olmadığını da belirteyim-ülkede yakın komşulardan temin ettiği benzin veremez. Ama Özdil buna karşı koymayan devleti değil de kaçağa göz yuman devleti suçluyor.

Özdil’in bir çelişkili faşist olarak kendi içindeki fikri tutarsızlıkları da kürt köylülere kustuğu nefret de kendini bağlar. Ama  yeşiller bu adamı esas bu konu üzerinden topa tutmalıydı. Emekçi katırları hor görüp, devlet memuru katırları onurlandırıp ayrımcılık yaparken-ki Özdil kaçakçıları da yererken devlet memuru olan paşalara selam çakıyor her fırsatta-bir de bu hayvanları kendi faşist horgörüsüne alet ettiği, babası olmadan çocuk doğuran kadınlar ile evli kadınlar arasında ayrım yaptığı-ki evli kadınlar ile ilgili de bir çok şey söylenebilir.  Ve elbette ırk- kibarcası etnik-ayrımcılığı yapması. Yani o soy bir faşist.

Sınırlar ve devletler ne denli yapaylar

Dahası Yeşiller sınırları sahiplenen Özdil’e o sınırların ne kadar saçma ve boş olduğunu-tıpkı devlet gibi-sormalıydılar. İsyan eden kürtlerin isyanına devletin neden olduğunu, son olayında bunu bir kez daha doğruladığını söylenmeliydi. Dahası kendi dağlarını, kendi halkını bombalayan devletin, ABD gibi zalim emperyalistlere uşaklık yapmasını ulusalcı geçinen Özdil’in sorgulamasını istemeliydiler.

Ha keza uçaktan bomba atarak yürütülen bir terörle mücadele politikasının insanlıktan zerre nasibini almadığını, bu türlü bir savaşın savaş suçu oluşturduğunu, bunu yapanların insanların, hayvanların, ağaçların kısacası tüm canlı yaşamının azılı düşmanı olduğu söylenmeliydi. Bunu açıkça dillendirip hükümeti de, genelkurmay başkanını da uluslarası savaş suçları mahkemesine şikayet edip yargılanmaları talep edilmeliydi.

Özdil’e gelince ona şu sorular sorulmalı. Kendi halkına türlü eza cefa eden, ama ABD ve Gülen karşısında bir kağıttan kaplan olmak ve çocuk katili NATO’ya uşaklık etmek mi daha onurludur: yoksa kendilerine türlü türlü işkence eden, ezada sınır tanımayan devlete isyan ederek özgürlüklerini savunan kürtler mi daha onurludur.

Dışardan GDO’lu gıdalar ile insanların hayatı ile oynayan, nükleer santralleri bir takım yerlere peşkeş çekerek uluslarası saygınlık kazanmaya çalışan, ihalaler ile halkını soyan, halkının yurt dışında getirtilen kalitesiz ve sağlıksız ürünler ile soyan bunu da çağdaşlık olarak savunan yağmacı işadamları, politikacılar ve devlet görevlileri mi daha onurlu yoksa hem insanlara ucuz benzin temin ederek hayatın ucuzlamasına katkı sunan hem de hayatını riske ederek yaşamını sürdüren kaçakçılar mı daha onurlu?

Dağda gezen bir kurt olmak mı, yoksa sahibine kölece hizmet eden bir bir köpek olmak mı; sahibinin egosu için koşan bir at olmak mı, yoksa dağlarda yük taşıyan bir katır olmak mı? Hangisi daha onurlu?

Sahibinin sesi olan bir süs köpeği olmak mı daha yeğlenesi, yoksa bir emekçi katır olarak fayda sağlamak mı?

Önden buyrun bay Özdil.

 

Dilaver Demirağ

 

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.