Kültür-SanatManşet

Shakespeare’in “Romeo ve Juliet” oyunu Nilüfer Belediye Tiyatrosu’nda

0
Romeo ve Juliet - Bursa Nillüfer Belediye Tiyatrosu - 2016

Bursa, Nilüfer Belediye Tiyatrosu 2016/2017 tiyatro sezonunu William Shakespeare’in (26 Nisan 1564 (vaftiz) – 23 Nisan 1616) “Romeo ve Juliet” adlı oyunu ile 6 Ekim Perşembe günü saat 20:00’da Nazım Hikmet Kültür Evi’nde açtı.

Ahmet Sami Özbudak’ın güncel Türkçeye uyarladığı oyun, Cem Yılmazer’in : sahne ve ışık Tasarımı – Tomris Kuzu’nun : giysi tasarımı – Tuğçe Tuna’nın : koreoğrafisi – Burçak Çöllü’nün : müzikleri ve Serdar Biliş’in rejisi ile sahneleniyor.

Romeo ve Juliet - Bursa Nillüfer Belediye Tiyatrosu - 2016

Romeo ve Juliet – Bursa Nillüfer Belediye Tiyatrosu – 2016

Oyunda : Cansu Ecem Karabulut, Çağdaş Tekin, Deniz Gürsucu, Elit Andaç Çam, Gökhan Kum, Hakan Kahraman, İbrahim Ersoylu, Melisa Akman, Meral Kaya, Mert Tiryaki, Mesut Özsoy, Suat Onur Çalık, Şeyma Gökçe Cengiz, Yüce Armağan Erkek rol alıyor.

Oyunun Konusu

35

Romeo ve Juliet sadece kült bir aşk hikayesi değil, her zaman günümüzü yansıtacak kadar güncel olmayı başarmış bir öykü. Bu kez unutulmaz aşkın kahramanları Romeo ve Juliet bir lise sınıfında vücut bulup; tutkuyu ve aşkı şenlikli bir ders tadında aktarıyorlar.

Pr. Dr. Mina Urgan’ın Romeo ve Juliet ile ilgili yazısı

Romeo ve Juliet, Shakespeare’in ilk ünlü tragedyası olmakla birlikte, daha sonraları yazdığı Hamlet  Macbeht, Othello, Kral Lear, Julius Caesar, Antony ve Cleopatra gibi büyük tragedyalarının değerinde değildir elbette. Bunun başlıca nedeni, 1595 ya da 1596’da yazılan bu gençlik oyununda tragedya öğelerinin kişilerden değil, kişilerin içinde bulundukları dış koşullardan kaynaklanmaktadır. Romeo ile Juliet’in kendi ruhsal yapılarında hiçbir çelişki yoktur; birbirleriyle de çelişki halinde değillerdir. Hattâ ansızın kapıldıkları sevdaya bile karşı koyamazlar. Onlar ölüme sürükleyen olaylar, kişiliklerinden değil, ancak ailelerinin öteden beri düşman olmalarından, yani bir rastlantıya bağlı dış koşullardan doğar. Şöyle ki, Montague ve Capulet aileleri iyi geçinse, Romeo ve Juliet tragedyası diye bir şey olmayacaktı. İşte bu yüzden, kimi eleştirmenler, gerçekten trajik bir oyun olarak değil, ancak “acıklı” bir oyun olarak tanımlarlar Romeo Juliet’i. Oysa gene bir aşk öyküsünü ele alan Antonyus ve Cleopatra’da, tragedya sadece dış koşullardan, yani Antonyus’un bir Romalı general, Cleopatra’nın da Mısır Kraliçesi olmalarından değil, bu âşıkların kendi benliklerindeki çelişkilerden, kişiliklerinin karmaşıklığından ve birbirleriyle kıyasıya çatışmalarından kaynaklanır. Bu sayede de çok daha ilginç ve çok daha derin bir anlam kazanır, gerçekten trajik boyutlara varır.

Seyirciler ve okuyucuların ilk oynandığı günden beri çok sevdikleri, baleleri, çeşitli filmleri, çağdaş uyarlamaları yapılan Romeo ve Juliet’i, Shakespeare’in daha sonra yazdığı tragedyalarla aynı düzeyde saymamamızın başka bir nedeni, yatsınamaz şiirsel güzelliğine karşın, bu oyunun dilinin doğal ve sade olacağına, zaman zaman gereğinden fazla süslü oluşu, sözcüklerle fazlasıyla oynanarak, yer yer yapmacık izlenimi vermesidir. Oyunun en acıklı ve gergin anlarında bile, sözcüklerle aşırıya aşırıya kaçan cambazlıklar yapılmaktan vaz geçilmez. Örneğin, Juliet, Romeo’nun öldüğünü sandığı sırada bile, “ay” sedasının üç ayrı anlamıyla – yani “aye”  (evet) , “ı” (ben), “eye” (göz) – sözcük oyunları yapar. Ama Shakespeare zamanla bu gençlik kusurundan kurtulmuştur.

Shakespeare’in olgunluk çağının oyunlarında tragedya, Sophocles’in Oedipus’unda olduğu gibi kaderin değil, kişilerin belirli kusurlarından ya da güçsüzlüklerinden doğar. Örneğin, Hamlet hızla karar verip eyleme geçebilen bir delikanlı olsaydı, başına hiçbir felaket gelmeden, babasının öcünü alabilirdi. Eğer Kral Lear ülkesini çocukları arasında bölüşmeseydi ve kötü kızlarının ikiyüzlülüğünü anlayacak kadar akıllı davransaydı, yaşlılığında bunca çekmezdi. Eğer Othello, Iago’nun yalanlarına inanamayacak kadar sağ duyu gösterseydi, ne karısını, ne de kendisini öldürürdü. Eğer Macbeth, hem doğaüstü kötü yaratıkların, hem de Lady Macth’in etkisine kapılmayacak kadar güçlü olsaydı, elini kana bulamazdı, vb… İşte bu yüzdendir ki, insan alın yazısı kişiliği ile özdeşleşir Shakespeare’in büyük tragedyalarında ve “kişilik alınyazısıdır” (“character is destiny”) formülü tamamıyla yerindedir.

Oysa Romeo ile Juliet’in, eninde sonunda onları felakete sürükleyecek kusurları yoktur. Çektikleri tüm acılar, birbirini izleyen kötü rastlantılardan kaynaklanır. Ailelerinin arasındaki düşmanlık yetmiyormuş gibi, rastlantılar her zaman bu genç âşıklara kötü oyunlar oynar Örneğin, Romeo ile Juliet’in gizlice nikahlarını kıyan Rahip Lawrence, bu evlilik sayesinde düşman ailelerin zamanla barışacağını umar. Ne var ki, Romeo yakın arkadaşı Mercutio ile Juliet’in akrabası Tybalt’ın kavga ettikleri yere, salt bir rastlantı sonucu gelir ve istemeyerek Tybalt’ı öldürüp, Verona’dan Mantua’ya sürülür. Juliet başka bir delikanlıyla, yani Paris ile evlendirilmemek için, düğününden bir gece önce, kendisini kırk iki saat süreyle sanki ölmüş gibi uyutacak olan bir ilaç içer. Kızlarını gerçekten ölmüş sanan ailesi, onu aile mezarlığına koyacaklardır. Rahip bir haberci gönderip durumu Romeo’ya bildirecek, Romeo da Verona’ya gece, gizlice geri dönecek, Juliet’i alıp kaçıracaktır. Bu plan kusursuzdur aslında. Gelgelelim rahibin habercisi, bir veba salgınından ötürü karantinaya alınıp, bir eve kapatılır, Juliet’in ölmediği haberi Romeo’ya iletilemez. Verona’ya gelen Romeo, ölü sandığı sevgilisinin mezarında zehir içip canına kıydıktan bir iki dakika sonra Juliet uzun uykusundan uyanır ve ölen Romeo’sunu öptükten sonra, kendi yüreğine bir hançer saplar. Bu bir iki dakikalık gecikme, kaderin genç sevdalılara oynadığı kötü oyunların en acımasızıdır; çünkü Juliet biraz önce uyansaydı ya da Rahip Lawrence mezara bir iki dakika önce gelseydi, bu gençler ölmeden kurtulacaklardı.

Ne var ki, tragedyanın başındaki prolog’un hemen bildirdiği gibi, kader; yani “yıldızlar sevgililere karşıdır” (“starcrossed lovers” ) . Ölümden başka çıkar yol yoktur Romeo ve Juliet için. Gerçi iş işten geçtikten, onlar yok olduktan sonra, Capulet ile Montague’lar barışacaklardır, ama Romeo ile Juliet, nedeni çoktan unutmuş eski kan dâvaları ve gereksiz kinler üstüne kurulu, sevgiyi yadsıyan bir düzende yaşamışlardır. Bu oğlanla bu kızın çevresinde, onları evlendiren yaşlı rahip bir yana, hiç kimse sevgiye inanmıyorlardır. Varlıklı Capulet’lerin gözünde kızları, en iyi alıcıya verilmesi gereken bir maldan başka bir şey değildir. Evlilik, duygularla ilişkisi olmayan, sadece ailenin çıkarları uğruna yapılan bir iş kontratıdır. Onun için Juliet’in annesiyle babası, uygun buldukları bir talip ortaya çıkar çıkmaz, kızlarını ona vermeye kararlıdırlar. Juliet’in yalvarıp yakarması, canına kıyacağını söylemesi boşunadır. Annesiyle babası, salt kendi istekleri olsun diye, kızlarını sokağa atmaya hatta öldürmeye razıdırlar. Julieti bebekliğinden beri büyüten, kendi evladı gibi seven dadısı da, sevda söz konusu olunca, kaskatı bir duygusallık içindedir. Juliet’in Romeo ile evlendiğini, geceyi birlikte geçirdiklerini bildiği halde, bu ikinci kocayı birincisinden de parlak bulur; Romeo artık sürüldüğüne, koca olarak artık bir işe yaramayacağına göre, Juliet’in Paris ile evlenmesini salık verir hiç utanmadan.

Kişilerin incelenmesinden çok, yoğun bir şiirsellikle dile getiren acıklı olayların ağır bastığı bu tragedyada, Juliet’in dadısı, tam bir başarıyla canlandırılmış güldürü kişisidir. Aynı şeyi, her sözü nükteli, ölürken bile şakalaşan, pırıl pırıl bir Rönesans adamı olan Mercutio için de söyleyebiliriz.

Genç âşıklara gelince, onları, kişilikten yoksun, sadece birer sevda simgesi olarak görmek çok yanlış olur. Romeo, Juliet ile karşılaşıncaya dek, belirli bir kadından çok, aşk kavramına tutkun olduğu için oyunda hiçbir zaman görünmeyen Rosaline adlı kıza âşık sanır kendini. O çağın geleneksel âşık davranışlarını benimseyip, basmakalıp sözler söyler. Ama gerçek aşkın ne olduğunu anlayınca, Romeo’nun tüm tutumu değişir. Hele Juliet’in öldüğü yanlış haberini aldıktan sonra Romeo birden bire olgunlaşır. Daha bir gün önce evlendiği karısından ayrılmak zorunda kaldığı için bir çocuk gibi kendisini yere atıp hüngür hüngür ağlayan genç, bu haber üzerine acısını gizleyerek, büyük bir sessizlik içinde, kendini öldürmeye kara verir.

Juliet ise, insan olarak Romeo’dan kat kat daha ilginçtir. Shakespeare, oyunlarındaki kişilerin yaşlarını genellikle söylemediği halde, Juliet’in on dört yaşını henüz bitirmediğini özenle belirtir. Ne var ki, bu kız çocuğu, Romeo’yu sever sevmez, olgun bir kadına dönüşür. Romeo’yu ilk gördüğü sırada, onun kimliğini, evli mi yoksa bekâr mı olduğunu bilmez. Bu gencin kim olduğunu öğrenmesini dadısından isterken, “eğer evliyse, benim düğün döşeğim mezarım olacaktır herhalde” (“if he be married my grave is like to be my wedding bed”) der. Boşuna söylenen bir söz değildir bu. Nitekim daha sonraları Romeo’yu yitirince, hiç duraksamadan kendi canına kıyacaktır. Bir çocuk olan ve bir çocuk gibi her zaman doğal davranan Juliet’de, geleneklere uygun genç kız tutumlarının, âşığına nazlanmak gibi yapmacık tavırların en küçük bir izi görülemez. O kadar ki, bir birlerini sevdiklerine göre, hemen evlenmeleri gerektiğini öneren Romeo değil, Juliet’dir. Romeo âşık olmasına âşıktır, ama Juliet’in sevgisinde, bu sevgiden kaynaklanan tüm davranışlarında, tüm sözlerinde, insanı gerçekten saygı ve hayranlık içinde bırakan bir içtenlik ve kesinlik vardır.

Pr.Dr. Mina Urgan’ın Shakespeare ve Hamlet çalışmasından…

Oyunun Kadrosu

William Shakespeare

William Shakespeare

Yazan : William Shakespeare

Güncel Türkçeye Uyarlayan : Veysel Sami Özbudak

Sahne ve Işık Tasarımı : Cem Yılmazer

Giysi tasarımı : Tomris Kuzu

Koreoğrafi : Tuğçe Tuna

Oyun Müziği : Burçak Çöllü

Oynayanlar

Cansu Ecem Karabulut, Çağdaş Tekin, Deniz Gürsucu, Elit Andaç Çam, Gökhan Kum, Hakan Kahraman, İbrahim Ersoylu, Melisa Akman, Meral Kaya, Mert Tiryaki, Mesut Özsoy, Suat Onur Çalık, Şeyma Gökçe Cengiz, Yüce Armağan Erkek

Oyun Takvimi

29 Kasım Salı Saat 20:30 : İstanbul, Kadıköy – Moda Sahnesi

23 Aralık Cuma Saat 20:00 : Bursa, Nilüfer – Nazım Hikmet Kültür Evi

24 Aralık Cumartesi Saat 15:00 : Bursa, Nilüfer – Nazım Hikmet Kültür Evi

24 Aralık Cumartesi Saat 20:00 : Bursa, Nilüfer – Nazım Hikmet Kültür Evi

30 Aralık Cuma Saat 20:00 : Bursa, Nilüfer – Nazım Hikmet Kültür Evi

Türkiye’de Romeo ve Juliet Sahnelemeleri

Shakespeare’in dünyaca ünlü oyunu 1971/1972 tiyatro sezonunda Turan Oflazoğlu’nun çevirisi, Refik Eren’in : sahne tasarımı – Hale Eren’in : giysi tasarımı – Nuri Özakyol’un : ışık tasarımı Çetin Tekindor’un reji asistanlığı ve Mahir Canova’nın rejisi ile 12 Ekim 1971 Sallı günü saat 20:00’da Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından Büyük Tiyatro’da sahnelenmişti.

Oyunda Romeo’yu : Alev Sezer – Juliet’i : Deniz Gökçer – Mercutio’yu : Kerim Afşar – Paris’i : Cetin Tekindor – Tybalt’ı : Cihan Ünal – Juliet’in Dadısı’nı : Nurşen Girginkoç – Rahip Lawrens’i : Sönmez Atasoy – Montegue’yu : Nur Subaşı – Escalus’u : Ahmet Levendoğlu – Capulet’i : Sadrettin Kılıç – Benvolio’yu : Oytun Şanal – Sampson : Ergün Uçucu – Balthasar’ı : Numan Talâ Paker – Peter’i : Savaş Tamer – Abraham’ı : Kaya Akarsu – Lady Montegue’yü : Birol Ök – Lady Capulet’i : Nermin Sarova – Rahip John : Zekai Müftüoğlu ve Alp Öyken – Yaşlı Bir Adam’ı : Adnan Başar – Gregory’i : Şeref Gürsoy – Bir Eczacı’yı : Tuğrul Çetiner – Paris’in Uşağı’nı : Selçuk Özdoğan – Koro’yu : Güven Besimoğlu oynamıştı.

Romeo ve Juliet’in Devlet Tiyatrolarındaki ikinci sahnelenişi 1995/1996 tiyatro sezonunda, Turan Oflazoğlu’nun : çevirisi, Gül Emre’nin : sahne ve giysi tasarımı – H.İbrahim Kahraman’ın ışık tasarımı, Tayfun Eraslan/Gülcan Zebek Kay’ın reji asistanlığı ve Malcolm Keith Kay’in rejisi ile Adana Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelendi.

Oyunda Romeo’yu : Erdal Biligen – Juliet’i : Ebru Onurtan – Mercutio’yu : Tayfun Eraslan – : Paris’i : Ayhan Demirtaş – Tybalt’ı : Okan Şenozan – Juliet’in Dadısı’nı : Devrim Yakut – Rahip Lawrens’i : Şener Kökkaya – Montegue’yu : Kayhan Sarıgöllü – Escalus’u : Türker Şenyiğit – Capulet’i : Galip Erdal – Benvolio’yu : Yunus Emre Bozdoğan – Sampson : Yusuf Köksal – Peter’i ve Abraham’ı : Yıldırım Fikret Urağ – Lady Montegue’yü : Rojin Ölker – Lady Capulet’i : Elif Erdal – Rahip John : Tansu Konuralp – Gregory’i ve  Eczacı’yı : Volkan Soyulmaz – Veronalılar’ı : Ayşegül Savaş, Selda Serçin, Sema Öner, Muzaffer H.Kırıkkalp, Fatih Gülnar oynamıştı.

Romeo Juliet, daha sonra, 1999/2000 tiyatro sezonunda, Turan Oflazoğlu’nun çevirisi, Nurullah Tuncer’in sahne tasarımı – Canan Göknil’in giysi tasarımı ve Başar Sabuncu’nun rejisi ile İstanbul Şehir Tiyatrosu tarafından, 11. İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali kapsamında 20 Mayıs 1999’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde sahnelenmişti.

Oyunda : Tomris İncer, Aysegül Devrim, Doğan Bavli, Candan Sabuncu, Sevtap Capan, Erhan Abir, Murat Coşkuner Bahtiyar Engin ve Burak Davutoğlu rol almıştı.

Oyun, 2004/2005 tiyatro sezonunda Turan Oflazoğlu’nun çevirisi, Sertel Çetiner’in : sahne tasarımı, Sevgi Türkay’ın : giysi tasarımı, Seyhun Ayas’ın : ışık tasarımı, Kadir Karkın’ın : müzikleri, Deniz Gebeshuber’in : koreografisi, İsmet Numanoğlu, Cebrail Esen’in, Kerem Yücel’in reji asistanlığı ve Cemil Özbayer’in rejisi ile Sivas Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenmişti.

Oyunda Romeo’yu : Emre Başer – Juliet’i : Gülin Akdevelioğlu Aksoy – Mercutio’yu : Erdinç Doğan – Paris’i : Ulaş Ersoy – Paris’in uşağı’nı : Caner Gezener – Tybalt’ı : Cebrail Esen – Juliet’in Dadısı’nı : Demet Bölükbaşı – Rahip Lawrens’i : Fırat Demirağ – Montegue’yü : Volkan Benli – Escalus’u : Tolga Çiftçi – Capulet’i : Taner Turan – Benvolio’yu : Akın Erozan – Sampson : İsmet Numanoğlu – Peter’i : Devrim Akkaya – Abraham’ı : Kerem Yücel – Lady Montegue’yü : Menekşe Bendeş – Lady Capulet’i : Banu Mavioğlu – Rahip John : Özkan Gezgin – Balthasar’ı : Cevat Duman – Gregory’i : Arif Yavuz – Eczacı’yı ve Subay’ı : Serdar Seçkin – İkinci Uşak’ : Bülent Çiftçi – Veronalılar’ı : Aylin Gürsoy, Hülya Dizmen Yücel – Devletliler : Selma Bayraktargil, Serap Kunak, Pınar Gök, Şura Canbay, Burcu Fartelli, rol almıştı.

Oyunda canlı müzik icra eden orkestrada, Özlem Tortop Akkaya, Osman Hançer, Özgür Dikbaş, Türker Erol yer almıştı.

Romeo ve Juliet’in Devlet Tiyatrolarında dördüncü sahnelenişi ise 2006/2007 tiyatro sezonunda, Özdemir Nutku’nun : çevirisi – Murat Gülmez’in : sahne tasarımı – Nalan Türkoğlu’nun : giysi tasarımı – Seyhun Ayaş’ın ışık tasarımı – Can Atilla’nın : müzikleri – Paraskevas Terezakis’in : hareket düzeni – Bengi Oray ve Cem Düzova’nın reji asistanlığı, Mustafa Çolak’ın : reji yardımcılığı ve Kemal Başar’ın rejisi ile Van Devlet Tiyatrosu tarafından yapıldı.

Oyunda Romeo’yu : Caner Kadir Gezener – Juliet’i : Ebru Aytürk – Mercutio’yu : Nedim Salman – Paris’i : Eren Oray – Tybalt’ı : Mustafa Çolak – Juliet’in Dadısı’nı : Özlem Başkaya – Rahip Lawrens’i : Hüsyin Baylan – Montegue’yu : Mustafa Şen – Capulet’i : Uğur Çavuşoğlu – Benvolio’yu : Esat Tanrıverdi – Lady Montegue’yü : Nazlı Uğurtaş – Lady Capulet’i : Özlem Gür – Prens’i : Özgür Öztürk – Veronalılar’ı : Ahmet Turan, Mesut Mesut Demir, Yeliz Çeliktaş, Semih Sevimli, Kenan Önsever, Müslüm Al, Sema Altaçlı, Engin Altaçlı, Yılmaz Akın, Tuğçenur Baylan, Zelal Özgökçe, Vesile Salman, Ümra Çiçekdal, Eylem Uca, Özgür Ala, Ali Bayrı, oynamıştı.

Romeo Juliet, daha sonra, 2009/2010 tiyatro sezonunda Özdemir Nutku’nun : çevirisi – Özge Ökten’in : Dramaturgluğu – Murat Gülmez’in : sahne tasarımı – Canan Göknil’in : giysi tasarımı – Murat Özdemir’in ışık tasarımı – Can Atilla’nın : müzikleri – Hugo Wolf’un : koreografisi Sevtap Çapan/Özge O’neil’in reji yardımcılığı ve Kemal Başar’ın rejisi ile İstanbul Şehir Tiyatrosu tarafından 17 Mart 2010’da Üsküdar Müsahipzade Celal Sahnesinde sahnelenmişti.

Oyunda, Romeo’yu : Mert Turak – Juliet’i : Ece Özdikici – Tybalt’u : Ersin Umulu – Mercutio’yu : Caner Çandarlı – Benvolio’yu : Kubilay Pembeklioğlu – Dadı’yı : Hikmet Körmükçü – Rahip Lawrens’i : Levent Yılmaz – Capulet’i : Selçuk Soğukçay – Lady Capulet’i : Müge Akyamaç – Montegüe’yü : Nevzat Çankara – Lady Montegue’yü : Nurdan Gür – Paris’i : Selçuk Yüksel Paris’in Uşağı’nı : Mehmet Bulduk – Prens’i : Can Doğan – Rahip John’u : Hüsnü Demiralay – Veronalılar’ı : Özge O’Neil, Selin Türkmen, Serkan Bacak, Bahar Özge Göze, Murat Güreç, Yasemin Güvenç, Hamit Erentürk, Melisa Demirhan, Sanem Oluz, Berk Samur oynamıştı.

Rome ve Juliet’in Devlet Tiyatrolarındaki son sahnelenişi 2011/2012 tiyatro sezonunda Özdemir Nutku’nun çevirisi, Savaş Çevirel’in : sahne tasarımı – Funda Çebi’nin : giysi tasarımı – Abdullah Uyan’ın : ışık tasarımı – Gülcan Kay’ın : reji asistanlığı – Yusuf Köksal’ın : reji yardımcılığı ve Malcolm Keith Kay’in röpriz rejisi ile yapılmıştı.

Oyunda Romeo’yu : Tamer Yılmaz – Juliet’i : Birgen Johnson – Mercutio’yu : Gürol Tombul – Paris’i : Mustafa Çolak – Tybalt’ı : Serkan Kunter – Juliet’in Dadısı’nı : Zeynep Nutku – Rahip Lawrens’i : Serdar Kamalıoğlu – Montegue’yu : Murat Çobangil – Escalus’u : Emrah Şenışık – Capulet’i : Yusuf Köksal – Benvolio’yu : Mehmet Demiralp – Sampson : Soner Akçay – Balthasar’ı : Alpay Yurtsevenler – Peter’i : Ender Şeviker – Abraham’ı : Ayhan Bekdemir – Lady Montegue’yü : Seval Erözmen Kip – Lady Capulet’i : Alev Erözmen – Gregory’i : Fatih Osman Süngücü – Eczacı’yı : Özlem Kamalıoğlu – Prensin yardımcısı : Pınar Uyanık oynamıştı.

Oyun, 2014/2015 tiyatro sezonunda Özdemir Nutku’nun çevirisi, Ceren Ercan’ın : dramaturgluğu – Barış Dinçel’in : sahne tasarımı – Sadık Kızılağaç’ın : giysi tasarımı – Yakup Çartık’ın : ışık tasarımı – Tolğa Çebi’nin : müzikleri – Alpaslan Karaduman’ın : koreografisi – Tamer Serkan Subaşı’nın : kılıç eğitmenliği – Cecile Alexandre’nin : mask tasarımları ve yapımı – Emel Turan’ın reji yardımcılığı ve Mehmet Birkiye’nin rejisi ile 4 Ekip 2014’te Bakırköy Belediye Tiyatrosu tarafından, Yunus Emre Kültür Merkezi MüşfiK Kenter Sahnesi’nde sahnelenmişti.

Oyuna : Ali Rıza Kubilay, Burak Dur, İrem Sultan Cengiz, Muhammet Çakır, Damla Karaelmas Gökhan, Hüseyin Durak, Mert Asutay ve Gülce Uğurlu rol almıştı.

William Shakespeare’in ölümsüz eseri Rome ve Juliet, 2016/2017 tiyatro sezonu boyunca Bursa Nilüfer Belediye Tiyatrosu tarafından, yerleşik olarak Bursa Nazım Hikmet Kültür Evi’nde, turneler vesilesi ile de Türkiye’nin farklı illerindeki tiyatro sahnelerinde seyirci ile buluşacak.

 

Haber: Murat Akdağ

(Yeşil Gazete)

Kategori: Kültür-Sanat

İlginizi çekebilir

Comments

Comments are closed.