EkolojiManşetTürkiye

Sayıştay’dan Çevre Bakanlığı’nın 2021 karnesi: Kırık çok, alınacak yol uzun

0

Sayıştay, 2021 yılı için kurumlara yönelik incelemesini tamamladı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına ilişkin düzenlediği raporda tespit ettiği bulgular ise dağınıklığın, denetimsizliğin ve kayırmacılığın belgesi niteliğinde.

Bakanlık, merkez ve taşra teşkilatlarında toplam 17. 219 personel istihdam ediyor. 2021 yılı bütçesiyle Bakanlığa 3.378.164.000,00 TL ödenek tahsis edilmiş. Ayrıca bütçeyle verilen ödenekler dışında uluslararası antlaşmalar gereğince Avrupa Birliği Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı kapsamında 2021 yılında sağlanan fonlardan 63.739.436,53 Avro kaynak kullanılmış. Döner sermaye işletmesinden elde edilen gelir ise 273.321.000,00 TL.

Sayıştay’ın sorun olarak tespit ettiği bulguları şöyle:

Bulgu 1: İlama bağlı giderler zamanında ödenmiyor

Sayıştay’ın tespitlerine göre, il müdürlükleri tarafından kesinleşen mahkeme giderlerinin zamanında ödenmemesi sonucu yüksek miktarlarda mahkeme alacağı, avukat vekalet ücreti ve diğer giderlerin gecikme faizi ödenmesine sebebiyet veriliyor. Personel, ödenek talebi yazılarını zamanında yazmıyor.

Bulgu 2: Atık tesisleri imar planlarında yok

Raporda, Atık Yönetimi Yönetmeliği hükümleri kapsamında imar planlarına işlenmesi gereken “Atıkların Yakılmasına İlişkin Yönetmelik” ve “Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelik” kapsamındaki tesislerin ilgili idarelerin ve Bakanlık il müdürlüklerince imar planlarına işlenmediği tespit edildiğine yer veriliyor.

Bu işlem zorunlu. Yönetmeliğe göre, düzenli depolama tesis sınırlarının yerleşim birimlerine uzaklığı I. sınıf düzenli depolama tesisleri için en az bir kilometre, II. sınıf ve III. sınıf düzenli depolama tesisleri için ise en az iki yüz elli metre olmak zorunda. Ayrıca çevresel etki değerlendirmesi sürecinin tamamlanmasının ardından seçilen alan ilgili planlara işlenmeli.  

Sayıştay incelemesinde çok sayıda tesisin imar planına işlenmediğini tespit ediyor; “Bunlar özellikleri itibariyle her yere kurulması mümkün olmayan tesisler olduğundan ve yerleşim birimlerine olan uzaklıkları gibi parametreler önem taşıdığından, belirtilen tesislerin imar planlarına mutlaka işlenmesi ve sonraki planlama süreçlerinin de ona göre belirlenmesi gerekmektedir” diyor.

Bulgu 3: Belediyelere devredilen taşınmazların geri alımı için mekanizma yok

Kamulaştırma Kanunu kapsamında belediyelere devredilen taşınmazlara ilişkin olarak Bakanlık tarafından gerekli kontrolleri yapılmıyor, bu nedenle de idarenin, taşınmaz amacına uygun kullanılmazsa,  kamu yararına yönelik bir amaç için kullanılmazsa sahip olduğu “geri alma hakkı” ortadan kalkmış durumda.

Söz konusu taşınmazların bir kısmının kamu hizmetinde kullanılmadığını tespit eden Sayıştay, 5+1 yıllık geri alma süreci de geçtiği için Bakanlığın “geri alma” hakkının da düştüğünü belirtiyor.

Bulgu 4: Trafikten men edilen araçlar çürüyor

Buluntu veya trafikten men edilen araçlarla Hazine adına ilgilenmesi gereken Bakanlığa bağlı Milli Emlak birimlerinin satış ve tasfiye işlemlerini gerçekleştirmemesi yüzünden 2021 yılı sonu itibariyle bu kapsamdaki yaklaşık 47 bin araçtan yalnızca 12 bininin tasfiye süreci tamamlandı, 35 bini çürümeye bırakıldı.

Tasfiye bekleyen araçlar; yediemin otoparklarında kötü fiziki koşullar altında tutuldu, bazı araçların yandı, çalındı; parçalarının söküldü, plakaları çıkartıldı. Tüm bu araçlar ekonomik değerini kaybetti.

Bulgu 5: ÇED proje bedelleri düşük gösteriliyor, cezalar ödenmiyor

Sayıştay’ın raporunda Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) proje bedellerinin başvurucular tarafından düşük gösterildiği, bunun sonucu başvuru ücretleri ile idari para cezalarının olması gerekenden az olduğu kaydediliyor.

Proje bedeli beyan usülü ile firmalar tarafından belirleniyor, ancak rapora göre idare verilerin doğruluğunu kontrol etmiyor.

Raporda bu şekilde 42 ÇED sürecine başvuran çok sayıda işletmenin proje giderleri ve maliyetleri ile metrekareleri düşük gösterdiği, makine teçhizatlarının bilgilerinin doğru ve gerçekçi verilmediği, bunun olası bir kontrol durumunda da, proje bedelinin yüzde 2’si olarak belirlenen cezayı, çok daha düşük miktarda ödediğine vurgu yapılıyor. 

Bulgu 6: ÇED kararları denetlenmiyor, bilgiler entegre değil

ÇED yönetmeliği kapsamında kullanılan sistemde, ÇED kararlarına ilişkin bilgiler entegre şekilde yer almıyor; bakanlıkça yetki verilmiş kurumlar tarafından hazırlanması gereken ÇED dosyası ve raporu süreçlerinde takip olanağı bulunmuyor.

E-ÇED‘e girildiğinde başvuru yapılan alan veya çevresine ilişkin veri bulunmuyor. Bu durum, başvuru yapılan alanda daha önceden ÇED kararı verilmişse entegre bir değerlendirme yapılamamasına neden oluyor.  Aynı zamanda, Bakanlık tarafından yapılan düzenlemelerin İl Müdürlükleri tarafından da bütünleşik bir şekilde görülememesi sonucu değerlendirmelerin eksik ya da hatalı yapılması ihtimalini ortaya çıkarıyor.

Bulgu 7: Doğal sit alanlarında koruma esasları ve kullanma şartları belirlenmemiş

Sayıştay, 2021 raporunda Bakanlık tarafından doğal sit alanı ilan edilen bazı alanlarda sit ilanı ile birlikte imar planlarının uygulamasının durması sebebiyle üç ay içerisinde belirlenmesi gereken geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarının belirlenmediğini tespit ediyor.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa göre  bir alanın koruma bölge kurulunca sit olarak ilanı, bu alanda her ölçekteki plân uygulamasını durduruyor. Kanuna göre, koruma amaçlı imar planı yapılıncaya kadar, koruma bölge kurulu tarafından üç ay içinde geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarının belirleniyor.

Sayıştay; “durdurulan imar planları yerine alanların sürdürülebilirliğini, mutlak korunmasını ve gelecek nesillere intikalini sağlamak amacıyla koruma kullanma dengesini hassas biçimde gözeten koruma amaçlı imar planlarının hazırlanması gerektiğine” dikkat çektiği raporunda, 2019, 2020 ve 2021 yıllarında tescil edilen doğal sit alanlarının önemli bölümü için bunun yapılmadığını kayda geçiyor:

“Son üç yıl içerisinde 443 adet doğal sit alanı olarak tescil edilmiş alan olmakla beraber bu alanlardan 25 adeti için geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları belirlendiği veya imar planı onaylandığı anlaşılmaktadır.”

Bulgu 8: Hizmet alımlarında parasal sınırlara uyulmuyor

Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı tarafından doğrudan alımla birçok hizmet alımı yapılmasına rağmen, bu alımlarda mevzuatta belirlenen parasal sınırlara uyulmuyor.

Sayıştay “doğrudan teminin” bir ihale usülü olmadığına, özel ve istisnai hallerde kullanılabileceğine dikkat çekerek, yapılan harcamaların açıklık ve rekabet ilkeleri çerçevesinde temel ihale usulleri kullanılarak temin edilmesi gereken ve çoğu da organizasyon hizmeti olan alımların kanun hükümlerine aykırı olduğunu ifade ediyor.

Bulgu 9: Kamuya aktarılan konutların bir kısmı ortada yok

Raporda, Hazine taşınmazı olup genel bütçe kapsamındaki idarelerin kullanımına tahsis edilmiş konutlarla ilgili olarak tutulan kayıtların eksik olduğunu tespit edilmiş. Cumhurbaşkanlığı kararıyla devlete ait konutları yönetme yetkisinin bakanlığa verildiği hatırlatılan raporda, Milli Emlak Otomasyon Projesi (MEOP) sisteminden genel bütçeli idarelere tahsis edilip lojman ve kamu konutu olarak kullandırılan taşınmazlara ilişkin rapordaki 127 .286 konut bulunurken,  2022 yılı Bütçe Kanunu Gerekçesinde yer alan kamu konutu sayısı, 195.114 olduğuna; bu konutların yerinin ve nasıl, kimler tarafından kullanıldığının bilinmediğine yer veriliyor.

Ayrıca kamu idareleri tarafından kamu konutu olarak kullanıldığı halde ana taşınmaz bazında da MEOP’ta yer almayan taşınmazların olduğu da bildiriliyor.

Bulgu 10: Hafriyat atıkları denetlenmiyor

Hafriyat toprağı ve inşaat/yıkıntı atıklarıyla ilgili aykırılık tespitlerine ilişkin yerinde denetimler, kabahatin tespitinden 2.5-3 yıl sonra yapılıyor; idari para cezaları da gecikmeli olarak uygulanıyor.

Bunun yapılmamasının en büyük nedeni olarak raporda büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde yetki devri yapılmadığında denetlenmesi gereken farklı birçok çevre ihlali konusu olduğu ve İl Müdürlüklerinin denetim personeli sayısının kısıtlı olduğu belirtilmiş. Zamanında ceza kesilmemesinin ise atık sahiplerini kanuna aykırı yollara yönelttiğine işaret ediliyor.

Bulgu 11: Taşınmazların taksitli satışlarında alacaklar kontrol edilmiyor

Hazine’ye ait taşınmazların taksitli satışlarında alacakların tahsiline ilişkin bir kontrol mekanizması olmadığı belirtilen rapora göre, taksitler ödenmediği için  fesih şartları gerçekleştiği halde feshedilmeyen sözleşmelerin tespit  edilmiş.

Sözleşme yapıldıktan sonra müteahhit veya müşterinin taahhüdünden vazgeçmesi veya taahhüdünü, şartname ve sözleşme hükümlerine uygun olarak yerine getirmemesi üzerine, idarenin ihtarına rağmen aynı durumun devam etmesi halinde, ayrıca protesto çekmeye gerek kalmadan sözleşmenin feshedilebileceğini ve faiziyle birlikte mülkün geri alınabileceğini hatırlatan Sayıştay,  yapılan incelemede bu durumdaki çok sayıda sözleşmeye rağmen fesihlerin yapılmadığını tespit ediyor.

Raporda, taksitli satışların tahsilatlarının MEOP sistemine personel tarafından ayrıca girilmediği sürece, vadesinde ödenmeyen taksitlerin MEOP üzerinden takip edilemediği, yapılan tahsilatlara ilişkin düzenli veri girişinin olmadığı ve bu sebeple fesih şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin takibinin yapılamadığının anlaşıldığı belirtiliyor.

Bulgu 12: Çevre idari para cezaları nereye gidiyor?

2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 12’nci maddesi gereğince yetki devri yapılan kurum veya kuruluşlarca verilen çevre idari para cezalarının yüzde 50’si genel bütçeye gelir kaydedilmiyor, karşılığı ödenek Bakanlık bütçesine konulmuyor.

Sayıştay, şimdiye dek genel bütçeye bu kalemden herhangi bir gelir aktarılmadığını tespit etmiş. Aynı zamanda, Bakanlık bütçesine Çevre Kanunu uyarınca yapılacak denetimlerle ilgili harcamaları karşılamak ve diğer çevre hizmetlerinde kullanılmak üzere, genel bütçeye gelir kaydedilecek idarî para cezaları karşılığı ödenek de konulmamış durumda.

Yani, mahalli idareler Çevre Kanunu hükümlerini uygulaması gerekirken, normlar hiyerarşisinde daha altta olan yönetmelik hükümlerine uyuyor.

Bulgu 13: İdari yaptırım kararları gecikmeli tebliğ ediliyor ve onaylanıyor

İl Müdürlüklerinde görevli denetim personeli tarafından düzenlenen Çevre Denetim Tespit Tutanakları incelendiğinde, tutanakların düzenlenme yani “çevre kabahati”nin işlendiğinin tespit edildiği tarih ile buna ilişkin yaptırım tutanağı düzenlenme ve ilgilisine tebliğ edilme tarihi arasında, yaklaşık bir yıl gibi ciddi zaman farkları bulunuyor.

Standart bir uygulama olmaması ve tespitlerin sistemli bir şekilde incelenip belirlenmiş süreler içerisinde yaptırıma dönüştürülmemesi, hem yaptırımların etkisini azaltıyor hem de il müdürlüklerinin yaptırım süreçlerini objektif kriterlere göre yönetip yönetmediği noktasında tereddüte neden oluyor. İdare yanıtında yargı süreçlerine ve teknik raporların hazırlanma sürelerine işaret etse de  bu tarz gerekçeler olmadan da gecikmeler tespit edilmiş durumda.

Bulgu 14: İLBANK yükümlülüklerini yerine getirmiyor

Raporda, Bakanlık koordinasyonunda uygulaması devam eden IPA-I katılım öncesi mali yardım süreci çerçevesinde ilgili finansman anlaşmaları gereğince Avrupa Birliği katkısı durdurulan projelerin tamamlanması için Bakanlık ile İller Bankası Anonim Şirketi (İLBANK) arasında yapılan protokolde, İLBANK’ın yükümlülüklerini yerine getirmediği belirtiliyor.

Bakanlığın mevzuata aykırı olarak gider gerçekleşmeden ve giderin gerçekleştiğine dair kanıtlayıcı belgeler sunulmadan 23.03.2018 tarihinde İLBANK’a 60 milyon TL tutarında ödemede bulunulduğunu tespit eden Sayıştay, 2021 yılı sonu itibarıyla İLBANK tarafından Bakanlığa sadece 9 milyon TL. aktarıldığına işaret ediyor.

Bulgu 15: Bina yüksekliklerinin belirlenmesi süreci takip edilmiyor

Bazı imar planlarında bina yükseklikleri belirlenmemiş durumda. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ilgili idarelerin bu işlemi yapıp yapmadığını (yapılmak zorunda) takip etmiyor, kontrolünü yapmıyor,  imar planı değişikliği yaparak bina yüksekliğini belirlemiyor.

BULGU 16: İşgal edilen hazine taşınmazları tahliye edilmiyor

Kiraya verilen, irtifak hakkı kurulan veya kullanma izni verilen taşınmazlardan süresi dolduğu hâlde işgali devam eden, sözleşmesi feshedilen veya herhangi bir sözleşmeye dayanmaksızın fuzuli olarak işgal edilen Hazine taşınmazlarının tahliye işlemleri yapılmıyor, tahliyeye dair kontrol mekanizması ise yok.

Söz konusu taşınmazlara ilişkin en az yılda bir kez bakanlığın tespit ve denetim yapması, uygunsuz kullanım durumunda yaptırım uygulaması gerekiyor. Milli Emlak Genel Müdürlüğünden edinilen bilgilere göre; 2021 yılı sonu itibariyle tescilli, DHTA ve ilişikli olan 4.490.708 aktif Hazine taşınmazının 489.502 adedinin işgal olduğu ve bu taşınmazlar için 1.231.600 adat ecrimisil işlemi uygulandığı görüldü.

Sayıştay, yapılan inceleme neticesinde tahliye mekanizmasının çalışmadığını tespit etmiş. Kurumun önerisi işgal altındaki taşınmazların tahliyesinin sağlanması, ecrimisilin bir yönetim biçimi olarak kullanılmasından vazgeçilmesi.

Bulgu 17: ÇED kapsamı dışında tutulan projelerde kapasite artışı sürece dahil edilmiyor

ÇED kapsamı dışında tutulan projelerde, çevreye verdiği etkiyi değiştirici nitelikteki faaliyet alanının büyümesi ve tesis kapasitesinin genişlemesi gibi proje değişiklikleri, kapasite artışı kapsamında değerlendirilmemeleri sonucu ÇED süreçlerine dahil edilmiyor.

Sayıştay, mevzuat hükümlerine göre, Ek-1 listesinde yer alan projeler için ÇED Raporu, Ek-2 listesinde yer alan projeler içinse Proje Tanıtım Dosyası hazırlanacağını, bu listelerde ilgili proje için eşik değer belirlenmişse ve sadece bu eşik değer kıstas alınmak suretiyle kapasite artırımı değerlendirmesi yapılacağını hatırlatarak; “Dolayısıyla projelerde yapılan değişikliklerin kapasite artışı olarak değerlendirilebilmesinin sadece ekli listelerde eşik değer belirlenmiş olan projeler için mümkün olacağı anlaşılmaktadır” diyor ve şu örneği veriyor: 

“Örneğin, Yönetmeliğin Ek-1 listesinde yer verilerek ÇED raporu hazırlanması zorunlu tutulan yat limanları için herhangi bir eşik değer belirlenmediği bu nedenle projede yapılacak değişikliklerin kapasite artışına konu edilemediği görülmüştür. Eşik değer belirlenen projeler ise kapasite artışına yalnızca belirlenen eşik değer itibariyle konu olabilecektir.

Yönetmeliğin Ek-1 ve Ek-2 listelerinde yer alan iskeleler için eşik değerin yanaşabilecek deniz araçlarının ağırlığı olarak belirlendiği bunun yanında faaliyetin çevreye etkisini değiştirebilecek nitelikte olan proje alanının büyüklüğü, yanaşacak deniz aracının sayısı gibi kriterlerin dikkate alınmadığı görülmüştür. Yapılan incelemede, Yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce üretim veya işletmeye başlaması sebebiyle kapsam dışı olarak değerlendirilen projelere ilişkin olarak; · Feribot iskelesi projelerinde yapılan değişiklik ile iskele alanının büyütüldüğü ancak Yönetmelikte iskeleler için eşik değerin sadece yanaşacak deniz aracının ağırlığı olarak belirlenmiş olması sebebiyle, · Yat limanı projelerinde yapılan değişiklik ile bağlanan yat sayılarının arttığı ancak Yönetmelikte yat limanları için eşik değer belirlenmemiş olması sebebiyle, Bu projelerde yapılan değişikliklerin kapasite artışı olarak değerlendirilemediği görülmüştür.”

Sayıştay’ın önerisi, kapsam dışı projelerde gerçekleşen kapasite araçlarının değerlendirmeye tabi tutulması için yönetmelik değişikliği veya faaliyetin çevreye etkisini değerlendirmeye izin verecek, ölçülebilir kriterler belirlenmesi.

Bulgu 18: Rezerv yapı alanları için ‘copy paste’ gerekçe raporları düzenleniyor

İdare tarafından rezerv yapı alanları tespit edilirken, her bir rezerv alanının niteliğine göre gözlemsel verilere dayanan gerekçe raporu düzenlenmesi gerekirken, Sayıştay maktu, birbirinin tıpatıp aynı gerekçe raporları düzenlendiğini tespit etmiş.

Gerekçe yazılarında ne inceleme sonuçları ne de gözlemsel veriler yer alıyor, gerekçelendirme yapılmaksızın belirtilen alanların rezerv yapı alanı olarak ilan edilmesinin uygun görüldüğü belirtiliyor.

Bulgu 19: Sıfır Atık projesi kontrol edilmiyor, denetim ve yaptırım yok

Bakanlık, sıfır atık yönetim sistemine geçiş için mevzuatta belirlenen sürelerin takibini yapmak üzere kontrol mekanizması kurmamış, sistemi kurma zorunluluğu bulunan ve kurmayan yerlere de yaptırım uygulanmıyor.

Yönetmelik kapsamında zorunlu tutulan yerlerin il müdürlükleri denetiminde sıfır atık sistemini belirlenen takvim doğrultusunda kurması ve sıfır atık belgesi alması aksi takdirde idari para cezası ödemeleri gerekiyor. Bu kontrol yapılmadığı gibi, bakanlığın sıfır atık sistemine geçme zorunluluğu olan yerlere ilişkin yeterli bir verisi de bulunmuyor. Bu nedenle uygulama takvimi takibi ve idari para cezası mekanizması çalışmıyor.

Bulgu 20: İşletmelere keyfi para cezası uygulaması

Çevre Kanunu’nu gereği çevre kirliliğine neden olan kurum, kuruluş ve işletmelere idari para cezalarının üç kat uygulanması gerekirken, bir kısmı  ‘şahış işletmesi’ sayılarak tek kat ceza uygulanmış.

Bulgu 21: Taşınır kamu malları da kontrol dışı

Sayıştay, bakanlığa ait taşınırların, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Taşınır Mal Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak kontrol mekanizmasının kurulmadığını tespit etmiş.

Yapılan incelemede, kayıt sisteminde bulunan taşınır malların bir kısmının depolarda bulunmadığı, giriş ve çıkışına ilişkin kayıtların tutulmadığı, bunlara ait bir listenin bulunmadığı, belgelerde önemli eksiklikler olduğu belirtiliyor.

Bulgu 22: Çevre idari para cezalarının tahsilatı iki bakanlık arasındaki anlaşmazlık yüzünden yapılamıyor

Son olarak yapılan incelemede, çevreyi kirletenlere verilen idari para cezalarının tahsilat oranının düşük kaldığına yer veriliyor. Buna gerekçe olarak idari para cezalarının toplanması, süresi, denetimi gibi konuların Hazine ve Çevre bakanlıklarına paylaştırılması olduğunu belirten Sayıştay, 2021 yılında tüzel kişilere kesilen ceza tutarının 194 milyon TL olduğunu ve bunun 50 milyonunun tahsil edildiğini (yaklaşık yüzde 26’sı);  gerçek kişilere kesilen ceza tutarının ise yaklaşık 40 milyon TL olduğunu ve bunun da yaklaşık 2 milyon 800 bininin (yaklaşık yüzde 7) tahsil edildiğini kaydediyor. 

Raporun tamamı için tıklayın.

 

More in Ekoloji

You may also like

Comments

Comments are closed.