Kategoriler: Dış Köşe

Kadıköy’ü Kadıköy yapan muhtelif şeyler – Mehmet Tez

Her semtin değeri, ağırlığı, havası-suyu, alameti farikası ayrı. Geçen hafta biber gazı İstanbul’daki yolculuğuna Kadıköy’de devam edince gündeme gelen mahalleyi ve muhabbetini şöyle bir derleyip toplamak farz oldu

Doğma büyüme Kadıköylü falan değilim ama Kadıköy’de belli bir zaman geçirdim. Başka bir yere gitmeyi istemeyecek kadar en azından. Moda’dan Bostancı’ya sahili sokakları arşınladım, Kadıköy’ün adına sanına değil, sunduklarına gelen ve onlarla memnun olan biriyim. Bu gözle Kadıköy şöyle bir şey…

Gaz Kadıköy’e de uğrayınca Kadıköylüler sağa sola şöyle yazdı ya, “direniş ayağımıza geldi gece gece karşıya geçmek zorunda değiliz”.
“Kadıköy kafası” varsa eğer bu cümle güzel anlatıyor.
Bunun alt metni şu aslında; Kadıköy’de biraz her şeyden uzaktasın. Kendi halinde, kendi doğal sınırları olan, mahalleleri birbirine sahilden bağlı bir kasabada yaşıyorsun. Gün boyu ne yaparsan yap akşam eve mahalleye dönüp kendi hayatına, komşularına, esnafına kavuşuyorsun. Vapurdan inip karaya adım attığın anda her şeyi geride bırakıyor, başka bir kıtaya ayak basıyorsun (teknik olarak öyle, psikolojik olarak daha da öyle).

Kadıköy’e körler ülkesi denirmiş, “buraya yerleşenler kördü herhalde, Avrupa tarafı varken burada ne bulmuşlar” anlamında. Tarihi bir yanılgıyı düzeltip ilk Kadıköylülere iadei itibar öneriyorum. Bir kere buradan bakınca karşısı daha güzel görünüyor. Gün batımı şahane, bir yanın deniz, bir yanın boğaz, karşında adalar… Aksine gayet iyi görüyormuş bence ilk Kadıköylüler. Biz burada Sarayburnu’ndaki İmparatora falan fazla bulaşmadan hem şehrin içinde hem de dışında yaşarız diye düşünmüş olmalılar.

Kadıköy’le ilgili en korktuğum şey Kadıköy’ün bir tür İzmir’e dönüşmesi. “Biz İzmir’de boyoz yer çekirdeğe çiğdem deriz” muhabbeti çok fena arttı bu aralar.

Çarşı, Kadıköy’ün alameti farikalarından biri. Her ne kadar bir örnek ruhsuz biracıların istilasını yaşasa da son yıllarda enteresan dükkanları, kadın temizlik görevlilerinin kullandığı minyatür çöp arabalarının dolandığı dar sokaklarında rengarenk baharatçıları, mezecileri, şarküterileri, balıkçıları hala var.
Ecevitler’den öteberi almak, Yılmazlar kasabından et almak, Kadınimet’te tezgahtan seçtiğin balığı yaptırıp yanında bir kadeh rakıyla gelen geçene bakarak yemek, eve Petek fırınından çıtır ekmek almak, balıkçılarda ayıklattığın çingene palamutlarının yanına taze roka, turp, limon koyup eve yollanmak Kadıköylü klasiklerinden. Olmadı Halil var, lahmacunda tek adres. Benusen var, müdavim lokantası tadında. Çiya var, yöresele yelken açmak için.

Akmar pasajı eskiden şahaneydi. Kadıköy’deki alternatif kültürün merkeziydi. Şimdi orada kalan bir iki dükkandan biri Zihni’ninki. Müzik ihtiyacınız orada karşılanır.
Olmadı Bahariye’ye doğru Kaybedenler Kulübü muhabbetinin merkezi Vintage var. Kadıköy-Bahariye arası didik didik edilesi bir yer. Muhtelif eskiciler, pikapçılar, antikacılar, saatçiler…

Kadıköy demek biraz da Bahariye’deki barlar sokağı demek. Eski toprak rock’çılar Karga’ya, depresif britler Trip’e, hipster’lar indie’ler Arka Oda’ya.
Kadıköy’ün yeni barlar sokağı aslında Moda Caddesi’nin Migros tarafı (Pidesun var ya, onun tam karşısı, yemediyseniz yeyin buranın pidesini). Zeplin’deki envai çeşit bira mahalleliyi olduğu kadar “karşı”yı da çekiyor. Yanında açılan mekanlara burası hayli hareketli ve Kadıköy’ün yeni hip bölgesi olma yolunda. Oturmak isteyenler Moda Meyhanesi’ne ciğere, sahile doğru yürüyşe geçenler Cibalikapı’nın mezelerine…

Kadıköy elbette sadece Kadıköy değil. Felsefi bir cümle değil, Cadde’den bahsediyorum, Bağdat Caddesi de Kadıköy, Caddebostan da, Suadiye de, Şaşkınbakkal da.
Kadıköy’ün Avrupa yakasındaki herhangi bir yerden en büyük farkı kamusal alanların bulunması. Kumsalı olan kaç ilçe var İstanbul’da? Sahillerde dolaşacak, oturacak, denize girecek yer bulabilirsiniz. İlla bir yerlerde hesap ödemeniz gerekmez. Avrupa yakasının yabancı olduğu bir his.

Kadıköy demek esnaf demek ve mahalleli demek. İstanbul’da artık pek sartlanmayan bir şey olarak Kadıköy’de “mahalleli” var. Mahalle sakinleri var. Buradaki mekanlara, buradaki restoran ve lokantalara buradaki insanlar gider. Bir yerden çıkıp eve yürüme mesafesinde dönersin. O yüzden insanlar birbirlerini tanır, selam verir.
Flamingo’da döner yersiniz, Jumbo’da hamburger, Barış büfede tost, Beyaz Fırın’da poğaça, ya da İl Padrino’da pizza, illa ki tanıdık birilerini görürsünüz (bu arada İl Padrino gibi yıllardır dekor değiştirmeyen kaç restoran var?).
Bu açıdan bakarsanız Nişantaşı ve Cihangir’e ve bu tip semtlere göre geri bir yer Kadıköy. Daha az şehirli, daha fazla kasaba gibi. Son yıllarda Avrupa yakasının fiyakalı semtlerinden çok fazla göç almasının nedeni bu belki de kim bilir.

Vapur İstanbul’un her yerinde var ama Kadıköylü için vapur hayatın parçası. Sadece kendi değil iskeleleri de öyle. Beşiktaş iskelesi, Haydarpaşa… Siluetleri yeter. Evet metrobüs daha pratik ama yani metrobüs adama şiir yazdırmaz, bir 20 dakikada hayatını gözden geçirtmez, kafanı açmaz, ciğerlerine temiz hava, beynine kan pompalamaz. Kadıköy metrobüsten çok vapur demek. 20 dakikada Karaköy.

Sadece Kadıköy’de var

Yazıcıoğlu İş Merkezi: Bilişim ve elektronik konusunda problemleriniz mi var? Tek adres. Derdin ne olursa olsun yanıt şu: “Hallederiz abi…”
Belediyenin minik çöp araçları ve temizlikçi kadınlar: İki kişilik çarpışan araba gibi çok sempatik araçlar bunlar.

Ali Usta dondurması: Biliyorum çok klasik. Ama başka yerde yok.
Kemal Usta waffle’ı: Waffle çılgınlığı Kadıköy klasiği. Gece yarısından sonra sokakları çikolata kokan semt başka nerede var?

Boğa: Kadıköy’de bir yerler tarif edilecekse referans Boğa’dır. Boğa’dan aşağı, Boğa’dan yukarı, Boğa’da toplanılıyor vs… Fenerbahçe’nin maskotu kanarya değil Boğa olsa olurmuş.

Fenerbahçe: Kurbağalıdere ve Yoğurtçu Parkı’nı da katıyorum işin içine. O bölge özellikle maç günleri piknik alanı /panayır arası bir yer. Kadıköy klasiği değilse nedir?

Caddebostan sahili: Avrupa yakasında ve Boğaz’da sahil demek lokantalardan, çay bahçelerinden, muhtelif tesislerden, binalardan, lüks teknelerden ya da balık yakalayanların oluşturduğu barikatlardan arta kalan bir iki metrekare yer demek. Ya da her şeyin fiyatının üç katına çıktığı “kazık zone” demek. Kadıköy’de sahil vatandaşın. Dilediğin gibi yürü, yat, koş, piknik yap, yayıl.

Bağdat Caddesi: Bu kadar geniş caddeler, bahçeler, ağaçlar, sokaklardan oluşan bu dev sosyalleşme, yeme içme, yürüyüş ve alışveriş alanının benzeri başka yerde yok. Bu Los Angeles hali elbette insanlara da yansıyor. Sayfiye şehri havasının nedeni bu, belki bu yüzden “erken şortlu” ilk caddede beliriyor, en son caddede görülüyor.

Koço: Eski Türk filminde sevgililerin gittiği yer atmosferini yaşatan ender restoranlardan. Balığı, rakısı bir yana, psikolojisi yeter.

Moda çay behçeleri: İstanbul’un tereddütsüz en yavaş servisi ve en kötü çayı burada. Ama manzarası güzel. Üstelik yaz boyu şehrin en serin bir iki yerinden biri.

Yeni şeyler

*Sokak müzisyenleri: Hem Bağdat Caddesi’nde hem de Kadıköy’de eskiden beri var sokak müzisyenleri ama şimdi her zamankinden daha fazlalar. Genellikle müzisyen öğrencilerden oluşan bir yeni nesil sokak müziği ekolü her yerde.

*Hispterlar: Cihangir, Tünel, Asmalımescit, Bomonti, Şişli, Teşvikiye, Beşiktaş’ın bir bölümü ve muhtelif Boğaz mahallelerinde sıkça rastlanan hipster’ların en sevdiği mahalle son yıllara Kadıköy. Farklı bir renk kattıkları kesin.

*Cihangir, Teşvikiye küskünleri: Kadıköy’den karşıya taşınanların sayısı şu anda karşıdan Kadıköy’e taşınanlardan azdır. Yani İstanbul içinden göç alan bir yer Kadıköy.

*Bisiklet yolları: Bisiklet yolları yapıldığından bu yana bisikletler de arttı. En acayibi şu üzerindeki müzik sisteminden müzik yayını yapan “chopper” bisikletler.

*Metrobüs: Kadıköylüler bayılıyor metrobüse. Dolmuş üzeri metrobüs formülü vapuru zorluyor.

 

Mehmet Tez -http://www.hafifmuzik.org/haber/kadikoyu-kadikoy-yapan-muhtelif-seyler/

Paylaş
Yazar:
Konuk Yazar