İklim KriziKöşe YazılarıManşetYazarlar

IPCC nedir, dün yayımlanan yeni iklim değişikliği raporunun ana mesajları nelerdir?

0

IPCC’nin Türkçe açılımı -Cenevre’de yapılan İkinci Dünya İklim Konferansı’na katıldığım dönemde, 1990 Eylül-Ekim aylarında önerdiğim ve sonrasında yaygın bir kabul görerek kullanıldığı biçimde- Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’dir. IPCC, Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından 1988’de kurulan ve o zamandan beri ortaklaşa yürütülen Birleşmiş Milletler’in bir uzmanlık ya da özel görev organıdır. 1988 yılında BM’nin bir genel kurul kararıyla kurulmuş olan IPCC’ye, BM üyesi ülkelerden bilim insanları, hükümet temsilcileri ile hükümetler dışı gönüllü, uluslararası ve hükümetlerarası kuruluş temsilcileri ve uzmanları katılabilmektedir.

IPCC, kuruluş amacına uygun olarak, iklim değişikliğinin bilimsel, teknik ve sosyoekonomik yönleri, iklim değişikliğinin etkileri ve bu etkileri giderme/uyum seçenekleri konularındaki var olan bilgilerin belirli aralıklarla değerlendirilmesi ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne (BMİDÇS), amaçlarına uygun olarak, iklim değişikliği ve politika ilişkili konularda bilgi vermekle sorumludur. Örneğin bu kapsamda, her beş yıllık değerlendirme döneminde hazırladığı ana raporların, karar vericilerce doğrudan kullanılabilecek şekilde tasarlanan “Politikacılar İçin Özet” raporlarını hazırlamaktadır.

Salımlarda keskin bir azaltım olmazsa, 2 derecelik artış bile hayal

Özetlediğim kapsamda hazırlanarak, 26 Temmuz’dan başlayarak iki hafta boyunca gerçekleştirilen sanal bir onay oturumu aracılığıyla IPCC’nin 195 üye hükümeti tarafından cuma günü onaylanan ve bugün yayımlanan “İklim Değişikliği 2021: Fiziksel Bilim Temeli” adlı IPCC 6. Değerlendirme Raporu 1. Çalışma Grubu Politikacılar İçin Özet Raporu”na göre, iklim sistemindeki değişiklikler Dünya’nın her bölgesinde ve tüm iklim sisteminde gözleniyor. Dahası, iklimde gözlemlenen değişikliklerin çoğu, yüzbinlerce olmasa da binlerce yılda eşi görülmemiş düzeyde ve çoktan harekete geçmiş olan bazı değişiklikler (sürmekte olan deniz seviyesinin yükselmesi gibi) yüz binlerce yıl içinde geri döndürülemez durumda. Bununla birlikte, karbondioksit (CO2) ve diğer sera gazı salımlarındaki ciddi ve sürekli azaltımlar, iklim değişikliğini sınırlar. Hava kalitesine yönelik iyileşmeler hızlı gerçekleşse bile, küresel sıcaklıklardaki artışın durdurulması ya da durağanlaşması 20-30 yıl alabilir.

Rapor, önümüzdeki on yıllarda 1.5°C’lik küresel ısınma düzeyini geçme olasılığına ilişkin yeni kestirimler sunuyor. Buna göre, sera gazı salımlarında ani, hızlı ve büyük ölçekli azaltımlar olmadıkça, ısınmayı 1.5°C’ye yakın bir düzeyde hatta 2°C’de sınırlandırmak bile ulaşılamaz olacaktır. Rapor, insan etkinliklerinden kaynaklanan sera gazı salımlarının 1850-1900 döneminden bu yana yaklaşık 1.1°C’lik ısınmadan sorumlu olduğunu gösteriyor ve önümüzdeki 20 yılda ortalama küresel sıcaklığın 1.5°C’ye ulaşması ya da bunu aşması bekleniyor. Bu değerlendirme, iklim sisteminin insan kaynaklı sera gazı salımlarına tepkisine ilişkin bilimsel anlayıştaki ilerlemenin yanı sıra, tarihsel ısınmayı değerlendirmek için geliştirilmiş gözlemsel veri setlerine dayanmaktadır.

İklim değişikliğinin birçok özelliği doğrudan küresel ısınmanın düzeyine bağlı olmakla birlikte, insanların yaşadıkları genellikle küresel ortalamadan çok farklıdır. Örneğin, karadaki ısınma, küresel ortalamanın üzerindedir ve Kuzey Kutbu‘nda ortalamanın iki katından fazladır. Rapor, önümüzdeki on yıllarda iklim değişikliklerinin tüm bölgelerde artacağını öngörüyor. 1.5°C’lik küresel ısınma koşullarında, artan sıcak hava dalgaları, daha uzun ılık mevsimler ve daha kısa soğuk mevsimler olacaktır. Rapor, 2°C’lik küresel ısınmada aşırı sıcaklıkların tarım ve sağlık için kritik tolerans eşiklerine daha sık ulaşacağını gösteriyor.

Sadece sıcaklık artmıyor, su döngüsü ve yağış desenleri de değişiyor

Ancak, bu olgu yalnızca sıcaklıkla ilgili değildir. İklim değişikliği, farklı bölgelerde çok sayıda farklı değişiklik getiriyor ve bunların tümünün daha fazla ısınma ile artacağı öngörülüyor. Bunlar, nemlilik, kuraklık/kuruluk, rüzgâr, kar ve buz, kıyı alanları ve okyanuslardaki değişiklikleri içerir.

Örneğin:

  • İklim değişikliği su döngüsünü şiddetlendiriyor. Bu, birçok bölgede daha yoğun yağış ve buna bağlı seller ve daha yoğun kuraklık olaylarına yol açıyor.
  • İklim değişikliği yağış desenlerini etkiliyor. Yüksek enlemlerde yağışın artması olasıdır; ancak subtropiklerin büyük bölümlerinde azalması öngörülmektedir. Muson yağışlarında bölgeye göre değişiklik gösterecek değişmeler bekleniyor.
  • Kıyı bölgeleri, 21. yüzyıl boyunca deniz seviyesinin sürekli yükselmesine tanık olacak, bu da alçak alanlarda daha sık ve şiddetli kıyı taşkınlarına ve kıyı erozyonuna katkıda bulunacaktır. Daha önce 100 yılda bir oluşan aşırı deniz seviyesi olayları, bu yüzyılın sonunda her yıl gerçekleşebilir.
  • Daha fazla ısınma, permafrost erimesini ve mevsimsel kar örtüsünün kaybını, buzulların ve buz kalkanlarının erimesini ve yaz mevsimi Arktik deniz buzunun kaybını artıracaktır.
  • Denizlerde daha sık ısı dalgaları, okyanus asitlenmesi ve azalan oksijen seviyelerini içermek üzere, okyanusta oluşan değişiklikler, açıkça insan etkisiyle bağlantılıdır. Bu değişiklikler hem okyanus ekosistemlerini hem de onlara bağlı olan insanları etkiliyor. Bu değişiklikler en azından bu yüzyılın geri kalanında sürecektir.
  • Şehirler için, ısı (kentsel alanlar genellikle çevrelerinden daha sıcak olduğu için – kentsel ısı adası etkisi), yoğun yağış olaylarından kaynaklanan su baskınları ve kıyı kentlerinde deniz seviyesinin yükselmesi gibi iklim değişikliğinin bazı yönleri şiddetlenebilir.

İlk kez, Altıncı Değerlendirme Raporu, risk değerlendirmesi, uyum ve diğer karar alma süreçlerine bilgi verebilecek yararlı bilgilere odaklanma ve iklimdeki fiziksel değişiklikleri – ısı (çok sıcak vb. anlamında), soğuk, yağmur, kuraklık, kar, rüzgar, kıyı taşkınları ve daha fazlası- toplum ve ekosistemler için ne anlama geldikleri konusuna indirgemeye yardımcı olan yeni bir çerçeve de dahil olmak üzere iklim değişikliğine ilişkin daha ayrıntılı bir bölgesel değerlendirme sağlıyor. Bir başka önemli nokta, söz konusu bölgesel bilgiler, yeni geliştirilen Etkileşimli Atlas interaktif- atlas.ipcc.ch’de ve ayrıca bölgesel bilgi sayfalarında, teknik özette ve ana raporda ayrıntılı olarak incelenebilir.

Rapor ayrıca, insan etkinlik ve eylemlerinin hala iklimin gelecekteki gidişini belirleme potansiyeline sahip olduğunu da gösteriyor. Buna göre, diğer sera gazları ve hava kirleticileri de iklimi etkilemekle birlikte, CO2’nin iklim değişikliğinin ana itici gücü olduğuna dair kanıtlar açıktır.

IPCC 1. Çalışma Grubu Eş Başkanı Valérie Masson-Delmotte’nin vurguladığı gibi, “Bu rapor bir gerçeklik kontrolüdür. Artık nereye gittiğimizi, ne yapılabileceğini ve nasıl hazırlanabileceğimizi anlamak için gerekli olan geçmiş, şimdiki ve gelecekteki iklimin çok daha net bir resmine sahibiz.” IPCC Başkanı Hoesung Lee’ye göreyse, “Bu rapor, istisnai koşullar altındaki olağanüstü çabaları yansıtıyor. Rapordaki yenilikler ve iklim biliminde yansıttığı ilerlemeler, iklim görüşmeleri ve karar alma süreçlerine paha biçilmez bir girdi sağlıyor.”

 

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.