Ekolojiİklim KriziManşet

İklim krizi sel riskini nasıl artırıyor?

0

Sel ve kuraklık, en tehlikeli doğal afetlerden bazıları. Tuhaf görünse de iklim krizi, ikisini de aynı anda tetikliyor.

Çünkü iklimin değişmesi, suyun gezegenimiz etrafında hareket etme şeklini yani, su döngümüzü de değiştiriyor.

Genel olarak, sulak alanlar daha sulak olurken ve kuru alanlar daha da kuruyor. Ayrıca, yağmuru, daha çok şiddetli sağanak şeklinde yaşıyoruz ve bu da daha büyük bir sel riskine yol açıyor.

Başka bir deyişle, ısınan dünyamız doğrudan selleri tetiklemese de, sel yaratan faktörlerin çoğunu şiddetlendiriyor.

İklim krizi, bugünün tüm hava olaylarının daha sıcak, daha nemli ve daha enerjetik bir atmosferde gerçekleştiği anlamına geliyor.

Bu, suyu bir tencerede ısıtmaya benziyor: Isındıkça köpürmeye (daha fazla enerji) ve buharlaşmaya (havada daha fazla nem) başlıyor. Bu ekstra enerji, ısı ve nem, birkaç anlama geliyor:

Daha sıcak bir atmosfer daha fazla nem tutuyor. Her bir ısınma derecesi için atmosfer yaklaşık yüzde 7 daha fazla nem tutuyor.

Daha fazla nem ise kısa ve yoğun sağanak yağışlarda artış anlamına geliyor: Bu da ani sel riskini artırıyor. Ani su baskınları, bu afetlerde yaşanan can kayıplarının neredeyse yarısından sorumlu.

Atmosferdeki ekstra ısı ise yoğun yağış oluşturan hava sistemlerinde daha fazla enerji demek.

İlgili haber: Haziran’ın ortasında yurdun dört bir yanında sel, fırtına ve hortum
İlgili haber: İklim krizinin yol açtığı aşırı hava olayları, 2021’de milyonlarca kişiyi sefalete sürükledi

Öte yandan sıınmanın başka bir boyutu da buharlaşma: İnsanlar fosil yakıtları yaktıkça ve atmosfere sera gazları ekledikçe gezegenimiz ısınıyor. Bu, atmosferde daha fazla su buharlaşması anlamına geliyor.

Basitçe söylemek gerekirse, su döngümüz aşırı hızlanıyor. Dünyanın dört bir yanında sıcaklıklar yükseldikçe, karadan ve denizden gelen su daha hızlı buharlaşıyor ve bu da daha yoğun yağış olaylarına ve yoğunlaşan fırtınalara yol açıyor.

Daha sıcak bir atmosfer, daha fazla su tutar ve daha çok su boşaltır.

Artan sıcaklıklar, karada daha fazla suyu buharlaştırıyor ve bu bölgelere (yine giderek daha şiddetli) yağmur yağdığında, su, kurumuş toprak tarafından emilmiyor: Bunun yerine nehirlere veya okyanusa akıyor, böylece yeraltı suları da beslenemiyor.

Bu yüzden toprak kurak ve sıklıkla aşınmış halde kalıyor; ve bu da kısır döngüyü yeniden başlatmış oluyor.

Yükselen denizler

İklim değişikliği, deniz seviyesinin yükselmesi ve fırtınaların yarattığı dev dalgalar yoluyla kıyı taşkınlarını veşiddetli yağışlardaki artışları etkiliyor.

Bu olayların sebep olduğu can kayıplarına ek olarak, seller her yıl dünya çapında ortalama 40 milyar dolardan fazla hasara neden oluyor.

Yalnızca deniz seviyesindeki yükselme tahminlerine dayanarak, 2050 yılına kadar “şu anda 300 milyon kişiye ev sahipliği yapan arazilerin, ortalama yıllık kıyı taşkınlarının yüksekliğinin altına düşmesi bekleniyor. Bu da, iklim değişikliğine bağlı taşkınların çok da uzak olmayan bir gelecekte dünyanın her yerinde milyonlarca insanı etkilemesinin beklendiği anlamına geliyor. 

Kentleşme, ani akışı artıran geniş geçirimsiz yüzeyler (yollar, kaldırımlar, otoparklar ve binalar gibi) oluşturur ve şiddetli sağanak yağışlar fırtına kanalizasyonlarının kapasitesini aşabilir ve kentsel su baskınlarına neden olabilir.

İlgili haber: Seller ve ‘kırılgan’ kentler: Türkiye şehirleri aşırı yağışa neden hazırlıksız?

Kastamonu sel, 2021.

Selin getirdiği başka tehlikeler

Seller ayrıca su kaynaklı hastalıklara, enfeksiyonlara ve tehlikeli kimyasallara maruz kalmamızı artırarak bizi hasta eden ideal koşullar yaratabilir.

2018’de ABD’de yaşanan Harvey Kasırgası sonrası sel, yıkıcı ve zehirli bir miras bıraktı. Gelişen bir  bir petrokimya endüstrisine ev sahipliği yapan Teksas’ta kasırga sonrasında sadece bir kimya tesisindekilerin yağmur suyuyla karışmasıyla yaklaşık yarım milyar galon endüstriyel atık su çıktı.

Ülkenin gıdasının büyük bir yüzdesini üreten bir tarım bölgesi olan Iowa‘da 2019’daki rekor yıkıcılıktaki selde çiftçiler “yüzlerce hayvanın boğulduğunu veya mahsur kaldığını;   depolanan değerli tahılların, batık depolama bidonlarında mahvolduğunu; ve tarlaların göle döndüğünü” söyledi.

Bütün bunlar, tek bir sel felaketinin ötesine geçiyor: İklim değişikliği, hepimizin bağımlı olduğu gıda arzını daha güvensiz hale getiriyor.

Seller ayrıca su kaynaklı hastalıklara, enfeksiyonlara ve tehlikeli kimyasallara maruz kalmamızı artırarak bizi hasta eden ideal koşullar yaratabiliyor.

Aşırı yağış olaylarının 21’inci yüzyıl boyunca (sıcaklıklarla birlikte) artacağı ve tarihsel ortalamanın yüzde 50’sinden üç katına kadar çıkacağı tahmin ediliyor. Harekete geçilmezse iklim değişikliğiyle şiddetlenen sel, altyapımız ve sağlığımız üzerinde muazzam bir etkiye sahip olmaya devam edecek.

 

 

More in Ekoloji

You may also like

Comments

Comments are closed.