COP25Doğa Mücadelesiİklim KriziManşet

Felaket yaklaştıkça ‘bahsi yükseltmek’: İklim aktivistlerinin daha radikal olması gerekiyor mu?

0

Deutsche Welle‘den Neil King ve The Nation‘dan Bill McKibben‘ın bu röportajı, Yeşil Gazete’nin de parçası olduğu Covering Climate Now (CCNow) ağı işbirliğinin bir parçasıdır.

*

Kumi Naidoo, Greenpeace‘in eski başkanı. Luisa Neubauer, Almanya’daki Fridays for Future iklim hareketinin kurucularından biri.

Ancak Naidoo ve Neubauer’in aktivizme girişleri, daha farklı olamazdı.

Şimdi 50’li yaşlarının sonlarındaki Naidoo, Durban‘da apartheid (Güney Afrika Cumhuriyeti‘nde 1994 yılına kadar yürürlükte olan ve beyaz olmayan ırklar arasında yasal olarak bir ayrımı öngören politika) karşıtı harekete 15 yaşında katıldı ve bu onun sınır dışı edilmesine, tutuklanmasına ve nihayetinde Güney Afrika’dan sürülmesine neden oldu.

Neubauer ise zengin Alman şehri Hamburg‘dan. “Merkel neslinden” olan her genç gibi onun için de her şeyin “iyi bir eğitim ve kariyer almak” olduğunu söylüyor.

Almanya ve Güney Afrika’dan bir Zoom görüşmesinde buluşan Neubauer ve Naidoo, karşıtlığın yanı sıra onları birleştiren şeyin ne olduğunu da kabul ediyor: Her ikisi de hayatlarının erken dönemlerinde kendilerini aktivizme adayacaklarının farkına vardıkları bir an yaşadı.

Ancak iklim krizinin ciddiyeti göz önüne alındığında, aktivizme yaklaşımlarını değiştirmek zorunda olduklarını yakın zamanda anladıklarını da söylüyorlar.

Luisa Neubauer

“Deliliğin tanımı aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar almayı beklemektir” diyen Albert Einstein‘dan alıntı yapan Naidoo, aktivizmin bu duyguyu hesaba katmamasının “kibirli” olacağına inanıyor.

‘El sıkışma aktivizmine’ son

Güney Afrika’daki ölümcül sellerden Hindistan, Pakistan ve ABD‘yi vuran aşırı sıcak hava dalgalarına kadar, gezegeni ısıtan fosil yakıtların etkilerini yaşıyoruz.

Neubauer, “el sıkışma aktivizmi” zamanının çoktan geçtiğini söylüyor. Bu, kağıt üzerinde iyi görünen türden bir aktivizm, bir coğrafya öğrencisinin başladığını söylediği yer: “Kendinizi çok adamış olabilirsiniz ama aynı zamanda önemli bir bakanla tanışmak, elini sıkmak, fotoğraf çekmek ve gerçekten bir şeyler yaptığınızı kanıtlamak için çok hevesli olduğunuz durum.”

Uluslararası Af Örgütü‘nde de başkanlık yapan Naidoo, Neubauer’in “el sıkışma aktivizmi” tanımını başını sallayarak onaylıyor ve kendi neslinden aktivistlerin, erişimi nüfuz sandığını da ekliyor ve erişildiğinde “bir hükümet yetkilisinin, bakanın ya da büyük bir şirketin CEO’sunun ‘topluma danışıldı’ yazan bir kutucuğu işaretlemesine izin verildiğini” söylüyor.

Kumi Naidoo

İklim aktivistlerinin daha radikal olmaları gerekiyor mu?

Küresel çevre hareketi Extinction Rebellion (Yokoluş İsyanı) üyeleri yolları kapattı,  kendilerini binalara, uçaklara zamkla yapıştırdı; geçen yıl Almanya’da kendilerine “son nesil” diyen genç aktivistler, parlamento binasının önünde açlık grevi yaptı.

İnsanlık için tehlikede olan şey göz önüne alındığında, bazıları bu tür radikal eylemlere ihtiyaç olduğunu öne sürüyor. Bazıları da örneğin, fosil yakıt altyapısına saldırarak daha ileri gitmenin, ‘daha iyisi’ için haklı gösterilebileceğini savunuyor.

“Çok fazla mücadelenin, çok ölümün, çok fazla üzüntünün olduğu bir ortama dahil oldum. Ama bundan sevgiyle, uzlaşmayla, adalet duygusuyla çıktık ve ben debunu tüm aktivizmime taşımaya çalıştım,” diyor Naidoo, apartheid karşıtı aktivizminden bahsederken.

Zulüm ve baskı: İklim aktivizmi için alan daralıyor mu?

Her iki aktivist de sivil itaatsizlik ve iklim protestolarına karşı hafiften ağıra  değişen bir tepki gördüklerini söylüyor.

Bu bağlamda Neubauer, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz‘un bir konuşmasını protesto eden siyahlara bürünmüş iklim aktivistleri hakkındaki son yorumlarına değiniyor.

Scholz, “Dürüst olmak gerekirse, çeşitli etkinliklerde her zaman aynı siyah giyimli insanlar tarafından sahnelenen bu maskaralıkların bana Tanrı’ya şükür maziye dönüşen bir dönemi hatırlattığını söylemeliyim” demişti.

Scholz’un bu sözlerin ne anlama geldiğine dair bir açıklama olmamasına rağmen bazıları, aktivistleri Nazilerle karşılaştırdığını düşündü.

Aynı zamanda Avustralya, Fransa ve Birleşik Krallık gibi ülkeler de yol veya limanların ablukaya alınması gibi sivil itaatsizlik eylemlerine karşı sert önlemler aldı. İran ve Kenya‘da çevre savunucuları, keyfi tutuklamalara maruz kaldı.

70’li ve 80’li yıllarda apartheid rejimine tabi tutulan Güney Afrika’da “korkunç baskı” gören ve en yakın arkadaşı rejim tarafından öldürülen Naidoo, “Aktivizm en acımasız ve baskıcı koşullarda bile iş görebilir” diyor: “Bu sadece daha cesur olmamız gerektiği, daha akıllıve daha stratejik olmamız gerektiği anlamına geliyor.”

Ancak bunun, bedelini bazen hayatlarıyla ödeyen iklim aktivistleri için giderek daha riskli hale geldiğini de ekliyor.

İngiltere merkezli sivil toplum kuruluşu Global Witness, 2020’de 227 çevre aktivistinin öldürüldüğünü bildirdi, bu zamana kadar kaydedilmiş en kötü rekor.

Ve daha bu ay gazeteci Dom Phillips ve yerli uzman Bruno Pereira, ölüm tehditleri aldıktan sonra Brezilya‘da Amazon‘un uzak bir bölgesinde kayboldu, ölmüş olmalarından korkuluyor.

İklim aktivizmi için sırada ne var?

İklim aktivistlerinin karşı karşıya olduğu tehlikeler ve dünyanın kendisini fosil yakıtlardan hızını bir arada düşününce, hem Naidoo hem de Neubauer, yaratıcılık ve katılım ihtiyacı görüyor.

Peki bu neye benziyor? Neubauer, taktiklerden birinin parayı takip etmek ve bankalara ve sigorta şirketlerine petrol ve gaz ana şirketlerini desteklemeyi bırakmaları için baskı yapmak olduğunu söylüyor. Bu lobicilik, boykot ve protestolar şeklinde olabilir.

Uluslararası çevre grubu 350.org‘un Naidoo’nun da dahil olduğu ‘yatırımı çekme’ (divestment) kampanyası, paralarını fosil yakıttan yeşil enerjiye aktaran kurumlar ve fonlar konusunda şimdiden başarıya ulaştı; ancak eylemciler bunun hızlandırılması gerektiğini söylüyor.

Hareketin, kaynakları ve yeteneklerine göre katkıda bulunabilecek farklı geçmişlere sahip insanları içerecek şekilde genişlemesi gerekiyor. Buna nesiller arası aktivizm de dahil.

Neubauer, çevre sorunlarıyla ilk olarak şu anda kitabını yazdığı büyükannesi ile çocukluk sohbetleri sayesinde ilgilenmeye başladığını anlatıyor.

Naidoo, iklim değişikliğinin sadece çevresel bir sorun olmadığını, geçim kaynakları, insan hakları, yoksulluk ve adalet dahil olmak üzere çok daha fazlası olduğunu söylüyor: Bunun dans, şarkı ve hatta oyun yoluyla daha geniş ölçekte yaratıcı yollarla iletilmesi gerekiyor.

Ancak değişiklik yaratmak için insanların da umutlu kalması gerekiyor.

Naidoo, şöyle diyor:

İnsanların bu şeyi tersine çevirmenin elimizde olduğunu hayal etmelerini sağlamalıyız.

Kendimizi içinde bulduğumuz tarihin bu zamanında, karamsarlığın göze alamayacağımız bir lüks olduğunu söylemek zorundayız.

More in COP25

You may also like

Comments

Comments are closed.