Kategoriler: Dış Köşe

Eylül sendromu – Neşe Yaşın

En sevdiklerimi yaz tatillerinde tanımışımdır. Ya da önceden tanıyor olsam bile yaz tatillerinde yakınlaşmışımdır onlarla. Eylül, ayrılık ayıdır bu yüzden. Farklı mekânlar, farklı coğrafyalardaki tanışıklıkların anılar halinde evlere taşınmasıdır. Yaz tatillerinde çok uzun süreler uzak olurum evden. Geriye dönüşün bir ağırlığı vardır. Yazın kalabalığını taşırım içimde. Evimin beni bekleyen boş odalarını anılarımdaki yeni insanlarla dolaşırım. Bavuldan onların küçük armağanları çıkar. Epey buruk geçer ilk günler… Gerçi eve dönüş başka kavuşmalar demektir. Yine de galip gelir yazın tatlı zamanlarını geride bırakmanın hüznü.

Hâlâ doğduğun şehirde yaşamaktaysan sürekli anımsamalar içindesindir. Şehir değişmiştir gerçi. Yine de bir köşede birden bulur seni o sarsıcı hatıra… Sokakta karşılaştığın insanların sana dair kayıtları vardır. Silebilmek istersin onların bazılarını… Şehrin acı anıları peşini bıraksın istersin. Başka şehirlerde olmanın, bir köksüzlük, aidiyetsizlik içinde savrulmanın hafifliğini özlersin. Çocukluk, şehrin zorunlu gündemini ve görevlerini anımsatır sana. Bu tanıdıklık halinin başka bir rahatlığı vardır kuşkusuz. Eve dönüş güvenliğe, bildik bir huzura dönmektir pek çok insan için. Benim içinse ev hep yaralı, ortasından bölünmüş bir mekân olmuştur. Hiçbir yarısına ait olamamışımdır onun… Ülkemin hikâyesi içimi acıtıp durmuştur. Hayatım bu parçalanmadan nasibini almıştır her anlamda. Bir çözümsüzlük halinin tedirginliği ve iç burukluğu hep işgal etmiştir bedenimi. Ülkem kadar iflah olmaz biriyimdir ben de… Özel hayatım bile bir politik alegori gibidir ülkeme. Kavuşamama halidir hikâyemin özeti.

Gerçek ülkem yazıdır bilirim bunu… Yazabildiğim, sözcüklerin ülkesine taşındığım zaman huzurluyumdur yalnızca… ‘Gerçek ben’ olarak  ancak orada var olabilirim. Başkalarının verdiği zehirden orada arınabilir, masumiyetimi orada bulurum. Kırık hayallerimin arkeolojisi vardır kelimelerin derinlerinde… Söylemek isteyip de söyleyemediklerim, diplerdeki  karmaşa, bir şiir dizesi olup gelir hayatıma ve küçük bir huzura dönüşür bu…

Uzun zaman sonra çalışma odamda yazdığım bu yazı, (Aslında kafelerde yazmaktan daha çok keyif alırım ben) geriye dönüşün şaşkınlığını ve tedirginliğini taşıyor içinde… Hızla geçip giden zamanı, benden götürdüklerini ve bana getirdiklerini düşünüyorum. Mevsimler kendi kurallarını dayatır bize oysa içimizdeki mevsim başka bir seyir izler.

Yolculuk yeni insanlar tanımak demektir benim için. Bütün bu insanların hikâyeleri başlar ve devam eder içimde. Benimle paylaştıkları anlatıların boşluklarını doldurur ve kendi içimde sürdürürüm onları. Çok yorucudur bu ama başka türlüsü gelmez elimden.

Yaz bitimi pazar akşamları gibidir. Eylül’ün seveni çoktur biliyorum ama pazartesi sendromu benzeri bir Eylül sendromum vardır benim… Gerçi nice sürprizli Eylül’ler olmuştur hayatımda ama kedere kapılırım yine de… Bir bocalama halidir bu daha çok da… Hafif giysilerden, hafif anlardan çıkıp ciddileşmeye çağırır Eylül.

Her başlangıç bir heyecandır yine de. Hayat neler getirecektir kim bilir. Yazdan tam kopamamış olmak, binilen tren harekete geçerken onun elini bırakamamaktır içi acıtan. İstasyonda el sallayana bakıp keşke ona daha sıkı sarılsaydım demektir biraz da…

Bir yaz daha geçip gitti işte… Düşününce bazı büyülü anlar anımsıyorum ve onların ışığının içimi hep ısıtmasını diliyorum.

Hoşça kal yaz! Nasıl da yaralıydım sana girerken. Şimdi iyileştim mi peki? Pek değil… Ama yine de kanamam dindi. Kan kaybından ölmeyeceğim kesinleşti. Çok uğraştım her türlü kötülüğü ve olumsuzluğu yenmek için. Gökyüzünden, yıldızlardan, sıcak bakışlardan, ışıklı sözlerden, kucaklayışlardan medet umdum. İçimde zehir gibi dolaşan bazı anıların beni yenmesine izin vermedim. Geriye dönerken daha farklı biri değilim. Yine aynı iflah olmaz kırılganlığımla açıyorum yeni bir zamanın kapısını… “Hoşgeldim” diyorum kendime. “Her şey daha güzel olacak ve bu en çok da senin elinde”. Eylül kim bilir neler taşıyor içinde. Gülümsüyorum ona bana bir gülümseyiş olarak geri dönsün diye..

 

Neşe Yaşın – Birgün

Paylaş
Yazar:
Konuk Yazar