Burma’da maden karşıtı gösterilere sert müdahale

Yeşil Gazete gönüllü çevirmenlerinden Esra Süel’in çevirisiyle sunuyoruz.

***

Burma demokratik reform taahhütleri için önemli bir sınavdan geçiyor. Protestolar sırasında yaralananların 50’nin üzerinde olduğu iddia ediliyor.

Burma’daki çevik kuvvet ekiplerinin bakır madeni projesini protesto eden binlerce köylüyü dağıtmak amacıyla bir gece yarısı operasyonu düzenleyerek göz yaşartıcı bomba, tazyikli su ve yakıcı fosfor fişeği kullandığı iddia ediliyor.

Ülkenin kuzeybatısında yer alan, ordu ile Çinli silah üreticilerinin alt kuruluşları tarafından işletilmekte olan bakır madeninde devam eden gösteriler, Monywa’da uzun yıllar süren baskıcı askeri rejimin ardından yapılan reform taahhütleri için de önemli bir sınav niteliği taşıyor. Eylemciler kendilerine tanınan yeni özgürlüklerin, Temmuz ayında yürürlüğe giren ve protesto yasalarında hafifletme öngören düzenlemelerin sınırlarını keşfediyor.

Gösterilere karşı alınacak sıkı önlemler Washington’u da rahatsız edebilir. Geçtiğimiz haftalarda Başkan Obama reform sürecine destek verme amacıyla Burma’yı ziyaret etmiş ve ülkeyi ziyaret eden ilk ABD başkanı olmuştu.

Eylemciler polis tarafından kullanılan yakıcı maddeler ile yaralanan gösterici sayısının 50’nin üzerinde olduğunu belirtiyor. Yerel medya kullanılan yakıcı maddeleri, ‘fosfor bombası’ olarak nitelendirirken, bölgedeki hastanede görevli bir doktor tarafından yapılan açıklamada 28 Budist rahibin yanık tedavisi gördüğü bildirildi.

Tanık ifadelerinde, pek çok köyün yer değiştirmesini öngören 1 milyon dolarlık genişletilme projesini protesto amacıyla bölgede kurulan altı adet kamp alanına çevik kuvvet ekiplerinin kamyonlar ile girdiği anlatılıyor. Bölgede eyleme katılan rahiplerden Ashin Zawana, “Polis içeri girdiğinde yanyana dizilerek engel olmaya hazırlanıyorduk. Fakat yangın bombaları patlamaya başlayınca kaçmak zorunda kaldık, ” diye konuştu.

Askeri rejimin muhaliflerinden 88 Jenerasyonu Öğrenci Grubu üyesi Myo Thant’ın ifadesine göre, olayların ardından 22 rahip ile bir başka mağdur hastaneye kaldırıldı. Thant, polis ekiplerinin eylemcilerin üzerine tazyikli su sıktığını ve bazı memurların ‘garip silahlar’ kullandığını iddia etti ve şöyle konuştu: “Teneke kutuların içinden çıkan maddeler mağdurların kıyafetlerine ve vücutlarına yapışıyordu. Rahipler bu maddelerden kurtulmak için cübbelerini silkelediklerinde ise, giysileri alev alıyordu.”

45 yaşındaki rahip U Eidaka Guardian’a sırtında küçük yanıklar olduğunu anlattı ve eylemcilerin Burma’daki yeni hükümete “birazcık da olsa duydukları” güveni kaybettiklerini söyledi.

Hükümet sözcülerinden Zaw Htay ise Reuters’a yaptığı açıklamada polislerin sadece tazyikli su, göz yaşatıcı gaz ve sis bombası kullandıklarını belirtti.

Bu eylemler hem Burma’ya demokrasi getirme çabası Obama tarafından desteklenen reformcu başkan Thein Sein, hem de Nobel adayı Aung San Suu Kyi için önemli bir sınav niteliği taşıyor.

Bakır madeni protestoları, geçtiğimiz seneler içinde Burma’ya büyük yatırımlar yapan Çinli şirketlere karşı artan öfkenin de bir göstergesi.

Zengin doğal kaynaklara sahip olan Burma, batının uzun sureli yatırım politikaları sonucu cunta rejimi ile ekonomik ve siyasal alanda sıkı bağlar kurmayı başaran Çin, Hindistan ve ABD liderliğindeki batı ülkeleri arasında süregelen yoğun rekabetin odak noktalarından biri haline geldi.

Bakır madeni protestolarına karşı alınan sıkı önlemlerin, iyimser kesimde kaygılara neden olması ve Washington’da sıkıntılara yol açması bekleniyor. Resmi yetkililer Obama’nın tartışmalı ziyaretini, reformların önünü açacağı gerekçesiyle desteklemişlerdi. Rahip Zawana birkaç sene önce barışçıl protestoların bastırılması için kullanılan sert yöntemleri hatırlatarak, “Yaşananlar 2007’de rahiplere karşı alınan sıkı önlemleri anımsatıyor. Bu koşullar altında yeni sivil hükümetin bir önceki askeri rejimden farklı olacağına inanmakta zorlanıyoruz,” şeklinde konuştu.

Guardian bu hafta içinde Monywa’yı ziyaret ettiğinde, bakır madeni yakınındaki havanın sülfürik asitten kaynaklanan ağır kimyasal bir kokuyla dolduğunu gözlemlemişti. Yerel halk ise maden çevresindeki toprağın işlenemez hale geldiğinden ve kör doğan çocuk sayısındaki artıştan şikayetçi. Bu olumsuzluklara bakır madenindeki sülfürik asit fabrikasından salınan emisyonlar ile 15 yıldır çevreye bırakılan atık maddelerin sebep olduğu iddia ediliyor. Ayrıca bölgedeki tepelerin kazılarak ve ağaçlık alanların ise kesilerek yok edildiği belirtiliyor.

Köylülerin eylemlerine destek veren rahiplerden U Tiloka, “Bu dağlar halka ait olmalarına rağmen, bakır elde etme amacıyla yok ediliyorlar. Yeni hükümet iyi yönetim ve temiz hükümet anlayışını benimsiyor ve burada yaşayan köylülerin sıkıntılarını görüyorsa, bu projeyi durdurmalı,” diye konuştu.

Üç ay önce başlayan protestolar özellikle son haftalarda iyice hız kazandı. Rahiplerin de destek verdiği yüzlerce köylü, tesislerin giriş kapılarını ablukaya aldı.

Tesisleri çevreleyen çitlere, Burmese dilinde kırmızı harflerle yazılmış ‘Genel Grev’ posterleri asıldı. Güvenlik güçlerinin müdahalelerine karşın köylüler ağır buldozer ve kamyonlara karşı koymayı başardı. Henüz 18 ay öncesine kadar böylesi açık bir muhalefet imkansız olarak nitelendiriliyordu.

Göstericiler Çin’e karşı öfkeli konuşmalar yaptılar. Genişleme planlarını kendisi için bir tehdit olarak gören ve geçimini Wat Hmei köyünde sebze satarak sağlayan 24 yaşındaki Thwe Thwe geçtiğimiz haftaki gösteriler sırasında, elindeki megafonla bağırarak şunları söyledi: “Hedefimiz (Çinli) şirketi buradan dışarı atmak, Topraklarımızda Çinlileri istemiyoruz. Köyümüzün yakınında Çinlileri istemiyoruz.” Toplanan kalabalık da bu sözleri bağırarak tekrar etti.

Geçtiğimiz Eylül ayında kısa bir süre için göz altına alınan Win ise, ailesinin eskiden sebze yetiştirdikleri toprakları şimdiden kaybettiklerini söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Proje yetkilileri üç yıl için topraklarımızı kiralayacaklarını söylediler, ve üç yıllık mahsul kayıplarımızı karşılamak için bize bir miktar para ödediler. Fakat artık topraklarımızda ürün yetiştiremiyoruz. Kandırıldık.”

Eylemlerin sert müdahale ile karşılaşmasından uzun süredir endişe ediliyordu. Göstericiler bu hafta başında, polisin harekete geçmek için ABD başkanının ziyareti sonrası artan ilginin azalmasının beklendiğini söylemişti.

Burma devlet bakanlarından Aung Min protesto bölgesini ziyaret etti ve yaptığı konuşmada Çin’e karşı duydukları derin minnettarlıktan söz etti. Projenin durdurulmasının Çin ile olan dış ilişkileri olumsuz yönde etkileyeceğini belirtti. Ayrıca geçen sene halktan gelen tepkiler sonucunda durdurulan ve Çin hükümeti tarafından finanse edilmesi planlanan 3.6 milyon dolarlık Myitsone hidroelektrik santrali projesinin iptal kararının dış ilişkilere verdiği zararı hatırlattı. Myitsone projesi hayata geçirebilseydi, üretilen enerjinin büyük bir bölümü Çin tarafından kullanılacaktı.

Bölgede yaşayanların arasından bir kadın, üst düzey askerler ile yakınlarının son yıllarda imzalanan iş anlaşmaları sonucu artan servetlerine atıfta bulunarak tepkisini dile getirdi ve “Çinlilere minnettarlık duyması gereken sizsiniz. Halkın Çinlilere borcu yoktur,” dedi.

Çin Komünist Partisinin ana yayın organı People’s Daily’nin yayınladığı tabloit gazete The Global Times’ın Perşembe günkü sayısında yer bulan köşe yazısında Myanmar projesinin iptalinin her iki ülke için de kayıp ifade edeceği değerlendirmesi yapılıyor.

Yazıda, “böyle bir sonuca ancak, bazı batılı güçlerin de aralarında bulunduğu üçüncü taraflar sevinebilir,” ifadelerine yer veriliyor ve sivil toplum örgütleri ile “bazı batılılar” protestoları kışkırtmakla suçlanıyor.

Yetkililerin protestoculara karşı sabırlarının tükendiğine yönelik ilk işaret Pazartesi günü, yüze yakın göstericinin Monywa projesinin iptali için toplandığı sırada geldi. Eylemciler arasından en az altı kişi, milli değerlere hakaret etmek gerekçesi ile Insein hapishanesinde göz altına alındı. Aung San Suu Kyi yaptığı değerlendirmede pek çok kişiyi hayal kırıklığına uğrattı ve tesislerdeki üretimi durdurmanın ülke imajını olumsuz etkileyeceğini söyledi.

Geçtiğimiz günlerde yerel yetkililer göstericilere eylemlerine son vermeleri için çağrıda bulunmuş ve süre tanımıştı. Ayrıca bölgeye takviye çevik kuvvet polisleri gönderilmişti. Eylemciler bölgeyi boşaltmaları için verilen talimatlara uymayacaklarını bildirmiş, Zawana ise ‘Burayı terk etmeyeceğiz. Yetkililer tarafından tutuklanır isek karşı koymayacağız,’ şeklinde konuşmuştu. Bu açıklamalardan yirmi dört saat sonra güvenlik güçleri kamplara girdi.

(Guardian, Yeşil Gazete)

Yeşil Gazete için Çeviren: Esra Süel