Hafta SonuKitapKöşe YazılarıManşetYazarlar

[Çocuklar için Yeşil Kitaplar] Ferdinand…

0

Okulun ilk günü. Zil çalar. İlk ders.  Öğretmen şirin bir açılış yapar öğrencilerini tanımak adına. ‘Büyüyünce ne olacaksınız?’ Hmmm.. Konu ciddidir. Öğrenciler de bu ciddi mesele hakkında gururla ve bir sıra halinde ‘doktor olacağım, mühendis olacağım, avukat olacağım..’ derler.

Bu cümle onların bundan sonrasının işaret fişeği olmasına rağmen o an verilmiş bir karar değildir. Daha bebeklikten itibaren anne baba oğlum/kızım büyüyecek büyük işler yapacak, büyük adam olacak  diye severler onları. Beklenti yüksektir. Bebeklikte haklarında verilmiş o karar taşınır sınavlarda, kurslarda, derslerde.. birinci sınıf, ikinci, üçüncü sınıf derken  lise, üniversite. Aileler yarışın koçları olarak kurstan kursa sınavdan sınava taşır minikleri.

Bu sürece ayak uyduranlar da olur uyduramayanlar da. Uyduramayanlar başarısız damgası yer, tembel damgası yer, uyumsuz damgası yer. Daha hayatlarının ilk yıllarında bu ağır genellemelerin altında kalır çoğu. Çünkü minikler henüz ‘ben böyle bir yarışın içinde olmak istemiyorum’ deme iradesini koyabilecek yaşta değildir. Yetişkinler bu iradeyi koyar mı?  ‘Komşular yazlık almış biz de alalım, müdür oldun bu külüstürü sat artık, mobilya takımları eskidi misafir alamıyorum eve utancımdan.’  İhtiyaç haline getirilen bu gerekçelerle çalışır, çalışır daha da çalışır herkes. Kendimize benzeyen, kendi deneyimlerimizi yaşattığımız çocuklar yetiştiririz. Çocuklar sınavlara, biz yeni üretilen eşya modellerine yetişmeye çalışırız. Kendi çocuk tarafımızı da çocuklarımızın çocukluğunu da kaçırırız bu keşmekeş içinde. Hayatı, anı,  çocuklarımızın çocukluğunu kaçırırsak geriye ne kalır hayattan, bizden, çocuk olmaktan?

Tercihler ve zorunluluklar arasında

Çoluk çocuk katıldığımız bu girdaba dönüşen koşturmanın dışında başka şeylerin söylenebileceği, yaşanabileceği bir  alan yok mudur?

Örneğin meşe ağacının altında sadece çiçekleri koklayarak zaman geçirmeyi istemek bir tercih olamaz mı?

Pena Yayınları’ından çıkan Mundro Leaf’ın yazıp Robert Lawson’un çizimleri yaptığı Ferdinand kitabı, okurken bütün bunlar üzerine düşündürüyor. Ferdinand arkadaşları gibi koşup zıplamak, boynuz tokuşturmak yerine meşe ağacının altında çiçekleri koklayarak zaman geçirmeyi sever. O’nun motivasyonu arkadaşlarından farklıdır. Arkadaşları ise Madrid’teki boğa güreşlerinde boy gösterip en iyi, en güçlü boğa olduklarını göstermek isterler. Fakat kaderin cilvesine bakın ki yanlışlıkla üzerine oturulan bir eşek arısı işleri değiştirir ve o yarışmaya Ferdinand’ın arkadaşlarının değil Ferdinand’ın katılmasına sebep olur. Zira hayattaki tercihleri bir yana, güçlü ve gürbüz bir boğa olan Ferdinand, boğa güreşi kriterlerine fazlasıyla uymaktadır. Peki, Ferdinand içine sürüklendiği bu durumda yine kendi tercihlerini yaşayabilecek midir?

Mundro Leaf.

Günümüz teknoloji dünyasında kahraman olmak, başarılı olmak hatta mutlu olmak için toplumun ve medyanın belirlediği davranış kalıpları, reçeteler vardır. Bu reçeteler dahilinde davranan başarılı olur, kahraman olur, mutlu olur. Başka bir tarafta ise yalnız kalamamak, insanlar tarafından onaylanmak, sürüye kendinden vazgeçerek dahil olmak adına takas ettikleri şey kendi özgürlükleridir. İş böyle olunca Ferdinand kendi hayatını ve tercihlerini yaşayabilen bir kahraman olarak çıkar karşımıza.

Ferdinand kitabının çizimleri savunduğu yaşam durumu gibi sadelikle tasarlanmış. Yazılarda  dramatik anlamda belirleyici olan sözcükler ve duygu durumları büyük puntolarla vurgulanmış. Aynı zamanda İspanyol kültüründeki boğa güreşleri üzerine bilgilendirici açıklamaları çocuklara uygun bir dil ve üslupla anlatılmış.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.