UncategorizedHafta SonuKitapKöşe YazılarıManşetYazarlar

Hayvanların gizli yaşamı: Biz aynıyız!

0

İnsanlar da hayvanlar gibi sevebiliyor, birbirinin acısını paylaşıyor, empati kuruyor ve birbirleriyle konuşuyor. Cümleyi, duymaya alışık olduğumuzun tersinden kurunca, bir an için kulağa garip geliyor değil mi? Ekoloji üzerine kaleme aldığı popüler bilim kitaplarıyla dünya çapında çok satanlar listelerine giren Peter Wohlleben, yeni kitabında tam da bu hissi aşılıyor.

Yazarın 2016 yılında Almanca olarak kaleme aldığı Hayvanların Gizli Yaşamı (Das Seelenleben der Tiere), geçtiğimiz haftalarda Kolektif Kitap tarafından yayımlandı. Carl Jung, Hermann Hesse, Robert Musil, Rainer Maria Rilke, Stefan Zweig gibi yazarlardan yaptığı çevirilerle tanıdığımız Zehra Aksu Yılmazer’in berrak Türkçesiyle dilimize kazandırdığı Hayvanların Gizli Yaşamı, ilginç anekdotlar ve hazine niteliğinde bilgiler içeren, hayvanların iç dünyasına perde aralayan bir çalışma.

1964 doğumlu ormancılık uzmanı Peter Wohlleben, üniversitede aldığı ormancılık eğitiminden sonra yirmi yılı boyunca Rheinland-Pfalz eyaletinin Orman Müdürlüğü’nde çalışmış. İşinden ayrıldığından beri çevre üzerine kitaplar yazıyor ve yaşadığı köyde kendisine ayrılan ormanlık alanı çevre dostu yöntemlerle yönetme görevini yürütüyor. Yazdığı popüler bilim ve çocuk kitaplarıyla ağaçları, hayvanları, doğayı bize içeriden anlatan Wohlleben’in akıcı kalemi, bilimsel veriler ve yıllardır yaptığı gözlemlerle birleşince okuyucunun elinden bırakamayacağı ve bir solukta okuyacağı bir kitap çıkmış ortaya.

Hayvanların ne hissettiği pek çoğumuzun ilgi duyduğu bir konu. Ama bu ilgi tüm türleri, özellikle de tehlikeli ya da iğrenç bulduğumuz hayvanları kapsamaz. ‘Kene ne işe yarıyor ki?’ sorusunu çok sık duyar, her defasında da şaşırırım. Çünkü herhangi bir hayvanın ekosistemde diğerinden daha önemli bir misyonu olduğunu sanmıyorum. Bir ormancının ağzından bunu duymak tuhaf gelebilir, ama her varlığa hak ettiği saygının buna benzer bir bakış açısıyla gösterildiği kanısındayım.”

‘Hayvanları daha kolay sömürmek için duygularını inkâr ediyoruz’

 Wohlleben, duygular konusunda hayvan ve insan dikotomisinin ötesine geçmeye çalışarak insanların hayvan olduğunu bir daha hatırlatıyor, “evrimleşirken farklılaşmış, insanlardan geride kalmış” hayvanlardan bahsetmenin absürtlüğünü gözler önüne seriyor. Sevgi, empati, utanç ya da nefret gibi hislerin insan türüne özgü olmadığını, hayvanlarla insanların farklı hissetmediğini örneklerle ortaya koyan yazar, “Hayvanların da duygusal ve hassas olduğu kabul edilseydi, onlardan böyle fütursuzca faydalanılmazdı, et yerken ya da deri ceket giyerken vicdan azabı duyulur, bütün bunların tadı kaçardı” diyor.

Hayvan ve insanı farklı kategorilere ayırarak bu ikisinin farklı şekilde evrimleştiği düşüncesinin çürütüldüğünü vurgulayan yazar, insanların -belki- düşünmek konusunda daha iyi olabileceğini, ama iş hislere ve duygulara geldiğinde hayvan ve insan ayrımının geçersiz bir hale geldiğini savunuyor. Wholleben, duygu sahibi olmanın zekâ gerektirmediğini, duygulara yön veren etkenin aslında içgüdüler olduğunu, dolayısıyla da hayvanlar ve insanlarda farklı düzeylerde mevcut olan duyguların her ikisi için de hayati önem taşıdığını, yani pek de farklı olmadığımızı anlatıyor.

‘İnsanların faydalandığı hayvanların çoğu sefil bir yaşam sürer’

Bazı bilim insanları ve özellikle de tarımdan sorumlu politikacılar, hayvanların mutluluk ve acı hissetme yetisine sahip olduğu fikrine neden bu kadar karşı çıkıyor? Bunun en önemli sebeplerinden biri, daha önce de sözü edilen, domuz yavrularının uyuşturulmadan kısırlaştırılması gibi ucuz besi yöntemleriyle teşvik edilen endüstriyel çiftçiliktir. Diğeriyse, her yıl yüzbinlerce memeli hayvanın ve kuşun katledildiği ve bu haliyle tamamen çağdışı kalan av sektörü.”

Peter Wohlleben, kitabın büyük bir kısmında aşık kargalar, yas tutan geyikler, ebe domuzlar, paylaşımcı yarasalar ya da birbirlerinin isimlerini bilen sincapları örnek göstererek sevgi, zekâ, arzu, yas, acı, korku, iyilik ve kötülük gibi birçok kavram üzerinden hayvanların duygu dünyasını gözler önüne seriyor. Hatta, çoğu bölümde, evlerde birlikte yaşadığımız hayvanların bizi sevip sevmediği gibi muzip sorularla okuyucuyu şaşırtarak düşündürüyor.

Kitabın son bölümlerinde ise, insan eliyle hayvanlara verilen zararlara yoğunlaşılmış. Wohlleben, Sanayi Devrimi’yle birlikte çoğalan hava kirliliği ve çevreye verilen zararı, yapay habitatlara hapsedilen, insanlara hizmet etmeye zorlanan hayvanların allak bullak edilen hayatlarını, betonun, yapay ışıkların, karayollarının ve trafiğin sebep olduğu ölümleri bir bir anlatarak, okuyucuyu düşünmeye, daha dikkatli tüketmeye, yani aslında kendini merkeze koymaktan vazgeçmeye çağırıyor.

 Bir bütünün parçaları: Ağaçlar, ormanlar, hayvanlar ve insanlar

Yazarın ilk kitabı, Ağaçların Gizli Yaşamı (2015), 40 dile çevrilmiş ve dünya çapında milyonlarca okura ulaşmıştı. Yalnızca Almanya’da 800 binden fazla satan kitap iki yıl boyunca ülkenin en önemli dergilerinden Der Spiegel’in “Bestseller” listesindeki yerini korumuştu. Yayımlandığı tarihten bu yana Amazon’un çok satanlar listesinde, ağaçlar, doğa, hayvanlar kategorilerinin her birinde hâlâ birinci sırada yer alıyor. Kitap, ağaçların oluşturduğu ekosistem ve iletişim ağlarını (World Wide Web’den yola çıkarak Wood Wide Web) anlatarak ağaçlara ve ormanlara bambaşka bakmamızı sağlamıştı.

Peter Wohlleben, Türkiye’deki çevre gündemine de yabancı olmayan bir yazar. Kazdağları’ndaki Kirazlı altın madeni projesi hakkında geçtiğimiz sene Deutsche Welle’ye verdiği bir röportajda,  Kanadalı Alamos Gold şirketinin girişimi hakkında, “Alternatif olmasına rağmen çevre katili siyanürle işlem yapılacak olunması çifte ahlaksızlık.” demiş ve Kazdağları’ndaki ağaç kesiminin Türkiye için bir felaket olduğunu ifade etmişti:

Özellikle Türkiye için bu bir felaket. Çünkü yaz aylarında sıcaklık çok artıyor ve ormanın olmadığı dağlık bölgelerde de kuraklık artıyor. Almanya’da yürüttüğümüz araştırmalar, ormanın yaz aylarında hava sıcaklığını 10 dereceye kadar azaltabildiğini ortaya koydu. Türkiye’de de durum farklı değil. Özellikle daha yüksek sıcaklığa ve daha büyük kuraklığa yol açacağını bildiğimiz iklim değişimini de dikkate aldığımızda tek bir ağacın bile vazgeçilmez olduğu bir gerçek.”

Hayvanların Gizli Yaşamı, yukarıda bahsettiğimiz konuları 214 sayfada ve 41 bölüme ayrılmış bir şekilde, okuyucuyu bilgi bombardımanına tutmadan anlatan bir kitap. Yazarın bir taraftan bilimsel makalelerden yola çıkarak bize anlaşılır bir dille anlattığı veriler, diğer taraftan da mesleği gereği otuz yılı aşkın bir süredir yaptığı gözlemlerle zenginleştirdiği bu anlatı, hayvanlara karşı işlenen şiddet suçlarının gündeme oturduğu ülkemizde, herkesin okuması gereken bir eser.

You may also like

Comments

Comments are closed.