Hafta SonuKitapKöşe YazılarıManşetYazarlar

‘Zaman bilinci’ çevre krizinin antidotu olabilir mi?

0

Lawrence Üniversitesi’nden jeolog Marcia Bjornerud’un kaleme aldığı “Yeryüzünün Zamanı: Bir Jeolog Gibi Düşünerek Dünyayı Kurtarabilir miyiz?” (Timefulness: How Thinking Like a Geologist Can Help Save the World) çevre krizinin aciliyeti ve kapitalist küreselleşmenin sürdürülemezliği üzerine bir bilim insanının, bir jeoloji hocasının bakış açısını bizlere sunuyor:

Gezegende bir asırdan kısa bir süre içinde ‘başarılan’ insan kaynaklı değişimlerin büyüklüğü, jeolojik zamanda öteki sınırları belirleyen büyük kitlesel yok oluşlarda görülenlerle aynı düzeyde. Ne var ki, Kretase sonunda meteorit darbesiyle gelen hariç, bunlar on binlerce yıllık sürelerde gerçekleşmişti.”

Raşit Gürdilek’in çevirisiyle bu ay Metis Yayınları’ndan çıkan “Yeryüzünün Zamanı: Bir Jeolog Gibi Düşünerek Dünyayı Kurtarabilir miyiz?” kitabı, bir taraftan çok bilinmeyen bir alandan yola çıkarak çevre krizine dair önermelerde bulunuyor, bir taraftan da jeoloji konusunda hiç bilgisi olmayanlar için zengin bir giriş kitabı niteliğinde.

Marcia Bjornerud, yıllar içinde edindiği ders anlatma deneyiminin izlerini taşıyan, herkesin anlayabileceği bir dille yazılmış, çevre ve iklim krizine bambaşka bir açıdan yaklaşan bu eserde “zamanın bilincine varmanın” öneminin altını çiziyor. Bir yandan da, gezegenin tarihini, jeolojik olayların “muazzam zaman ölçeğini” gözler önüne seriyor.

Dünya’nın yaşı 19. yüzyıla kadar belirsizliğini korudu. Marcia Bjornerud, bir taraftan kıtalar, okyanuslar ve yanardağların analizi üzerinden Dünya’nın nasıl meydana geldiğini anlatıyor, bir taraftan da bizi bugün bildiklerimize getiren araştırma serüveninden bahsediyor. Bjornerud, bize dünyanın tarihini ve “Derin Zaman”ı anlatmaya, 1789 yılında İskoç doktor James Hutton’ın, kendi arazisinde toprak üzerine çıkmış bir kayaya bakarak jeolojik zamanın “muazzam ölçeğini” fark etmesi ve bu şekilde Dünya’nın tarihinin yeniden yazılmasıyla başlıyor. Canlı ve fosil yaşam formlarını inceleyerek Dünya’nın yaşının en az bir milyar yıl olduğunu iddia eden Darwin’e yapılan saldırılara, 1897’de keşfedilen radyoaktivitenin kayaların yaşını belirlemede kullanılmasına ve ancak 1911’de Darwin’in sezgisinin doğrulanmasına,  sonunda ise 1960’larda levha hareketleri kuramıyla birlikte Dünya’nın nasıl işlediğinin açıklanmasına giden yolu bize tane tane ve keyifli bir dille anlatıyor.

Yeni bir çağ başlıyor: Antroposen

Antroposen adı verilen yeni bir çağda yaşıyoruz. Bjornerud bunu şöyle açıklıyor:

Geçtiğimiz yüzyılın bir noktasında, insanların yol açtığı çevresel değişim hızlarının, birçok doğal jeolojik ve biyolojik sürecin hızlarını geride bıraktığı eşiği geçtik. Bu eşik zaman çizelgesi için önerilen yeni bir çağın, Antroposen’in başlangıcını temsil ediyor. Nobel Ödüllü atmosfer kimyacısı Paul Krutzen tarafından 2002 yılında konan ad, gezegenin davranışının insan etkinliğinin tartışmasız damgasını taşıdığı benzeri görülmemiş bir dönem için bir kısaltma olarak kısa sürede hem jeoloji literatürüne hem de popüler kullanıma girdi.”

Antroposen’in beş özelliği bulunuyor:

  • Bunlardan ilki, insanların dünyanın tüm nehirlerince yapılanın 10 katı hızlı şekilde erozyon ve tortu birikimine yol açması.
  • İkincisi, 7 bin yıldır sıfıra yakın seyreden deniz seviyesindeki yükselişin son 100 yılda 0.3’ü bulması (2100’de bunun iki misli olması bekleniyor).
  • Üçüncüsü, binlerce yıldır değişmeyen okyanus kimyasının 0.1 PH daha asitli hale gelmesi.Dörd
  • Dörüncüsü, arka plan hızların bin ila 10 bin katı olan yok oluş hızları.
  • Beşincisi ise, atmosferik karbondioksit miktarının son 4 milyon yıldır, yanı Buz Çağı’nın öncesinden beri en yüksek seviyeye ulaşması.

Bjornerud, insan etkinlikleri sonucunda oluşan karbondioksitin dünyadaki tüm yanardağların ürettiğinden 100 kat fazla olduğunu belirtiyor ve tarım, tarımsal gübreler, orman katliamı gibi nedenlerin de bu durumu giderek kötüleştirdiğini gözler önüne seriyor.

Zaman bilinci ya da Derin Zaman’ın farkına varmak

Marcia Bjornerud, yazar Kurt Vonnegut’un son röportajında söylediği “Şimdiye kadar hiçbir kabinede bir Gelecek Bakanı olmadı ve ne torunlarım ne de torunlarımın torunları için düşünülmüş bir plan yok” sözünden yola çıkarak kendi yarattığımız iklim felaketine karşı ne yapabiliriz sorusunu soruyor. Yaşadığımız gezegeni tanımadığımızı, dünyaya gelip gezegenin tarihine ve kültürüne önem vermeden, onun kadim dilini dinlemeden boş boş dolaşan turistlere benzediğimizi söyleyen yazar, Chronophobia (zaman fobisi) ve Time Literacy (zaman okuryazarlığı) gibi kavramları kullanarak zamanın öneminin altını çiziyor.

Bjornerud, jeoloji eğitiminin müfredata girmesinin, gezegenin oluşumundaki milyarlarca yıllık süreci kavramamızı, dolayısıyla da dünyaya başka türlü bakmamızı sağlayacağını, dolayısıyla zaman okuryazarlığının bilinç yükseltmekteki en büyük etken olacağını düşünüyor. Çevre ve iklim krizinin başlıca nedenlerinden birini Dünya’nın geçmişinin “muzzam ölçeğinin” farkına varmayan insanlığın, “geniş zaman”a değil, bugüne odaklı yaşamasında buluyor. Yazar yukarıda saydığımız kavramlara bir de Timefulness (zaman bilinci) kavramını ekliyor. Bu kavramı da zamansızlığın tam tersi olarak tanımlıyor. Bizler jeolojik bir zamanda yaşıyoruz ve dünyanın oluşumunda ve gelişiminde bir devamlılık var, bunun bilincinde yaşamamız lazım. Bjornerud, zaman okuryazarı olan, Dünya’nın oluşumundaki uzun süreci ve devamlılığı gözden kaçırmayan bir toplumun geleceği şekillendirmekte çok önemli olacağını vurguluyor.

Son sözü Bjornerud’un keskin kalemine bırakalım:

Holosen’deki karlı günümüz sona eriyor; yarın artık Antroposen. Hepimiz bencilce ve hiçbir şeyi umursamadan oynadığımız oyunlara devam edebileceğimiz, canımız isteyip içeri girince de yemeğimizin önümüze koyulacağı ve hiçbir şeyin değişmemiş olacağı fantezisinden çok memnunduk. Ama evde bizimle ilgilenecek hiç kimse yok. Artık büyüyüp kendi yolumuzu bulmamız, kaybettiğimiz bunca zamanı telafi etmek için Geçmişin Atlası’ndan en iyi şekilde yararlanmalıyız.”

Marcia Bjornerud hakkında

Bjornerud, Minnesota Üniversitesi’nde jeofizik okuduktan sonra Wisconsin-Madison Üniversitesi’nde yapısal jeoloji alanında doktora yapıp uzmanlaşmış, Byrd Kutup Araştırma Merkezi’nde çalışmış, Miami ve Lawrence üniversitelerinde görev almış bir akademisyen. Bugün, jeoloji ve çevre araştırmaları profesörü olarak depremlerin ve dağ oluşumunun fiziği üzerine çalışıyor. 2018 yılında basılan Yeryüzünün Zamanı, geçtiğimiz yıl Amerikan Yayıncılar Birliği’nin verdiği PROSE (Mesleki ve Akademik Başarı) Ödülü’ne, “popüler bilim ve popüler matematik” dalında layık görüldü. Makaleleri, The New Yorker, New York Times ve Wired gibi gazete ve dergilerde yayımlanan Bjornerud’un dilimize henüz çevrilmemiş “Kayaları Okumak: Yeryüzünün Otobiyografisi” (Reading the Rocks: The Autobiography of the Earth) adlı bir kitabı daha bulunuyor.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.