İklim KriziManşet

Big Oil’ın B planı devrede: Daha fazla plastik

0

Yeşil Gazete için çeviren: Hande Yetkin

(Bu metin Yale Environment 360 tarafından hazırlanmış olup Climate Desk işbirliğinin bir parçası olarak yeniden yayımlanmıştır.)

Kamusal alanda plastik kirliliğinin artışına yönelik endişelerle beraber kanvas çanta, metal pipet ve yeniden kullanılabilen su şişesi gibi materyallerin kullanımı da artış gösteriyor; insanlar okyanus çöplerinin görüntüleri karşısında dehşete düşerken, fosil yakıt ve petrokimya endüstrilerinin şimdikinden milyonlarca ton fazla plastik üretimi hedefleyen yeni tesislere milyarlarca dolar döküyor.

Uzmanlar, ExxonMobil, Shell ve Saudi Aramco gibi şirketlerin iklim değişikliğine yönelik ciddi bir küresel farkındalığın oluşma ihtimalinin ürettikleri yakıta olan talebi azaltacağını düşündüğünü; dolayısıyla bu şirketlerin petrol, gaz ve yan ürünler içeren plastik üretimlerini arttırdığı görüşünde. Plastik içeren petrokimyasallar, petrol sektörünün %14’ünü oluşturuyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın verilerine göre de 2020-2050 yılları arasında petrol talebindeki artışın yarısının bu petrokimyasallar olması bekleniyor. Dünya Ekonomik Forumu tahminlerine bakılacak olursa plastik kirliliği önümüzdeki yirmi yıl içinde iki kat artış gösterecek.

Uluslararası Çevre Hukuku Merkezi (CIEL) avukatlarından Steven Feit, “Bu, bir enerji kaynağı olarak fosil yakıt kullanımından vazgeçmeye çalışan dünyada, petrol ve gaz şirketlerinin gelişme gördüğü alan” diye konuşuyor.

Doğal gaz ve plastik ham maddesi bol miktarda etanla birlikte “hidrolik çatlatma” olarak bilinen fracking teknolojisinin kullanımından ötürü Amerika Birleşik Devletleri, plastik üretiminde büyüyen bir pazar konumunda. Doğal gaz fiyatlarının düşüşüyle beraber birçok fracking operasyonu maddi kayıpla sonuçlandı, dolayısıyla üreticiler sondajın yan ürünü olarak gördükleri etan için yeni bir kullanım alanı yaratma peşindeler.

“Durumu paraya çevirmenin bir yolunu arıyorlar” diyen Feit sözlerini şöyle sürdürüyor: “Plastiği hidrolik kırılma teknolojisi için bir tür sübvansiyon gibi düşünebilirsiniz.”

‘Plastik üretimin rönesansı’

Tarihsel olarak, Amerika’nın petrokimya merkezi, toksik emisyon etkisinden ötürü Cancer Alley (Kanser Ara Sokağı) ismiyle bilinen, Mississippi Nehri’nin alt kısmı boyunca uzanan alan. Üreticiler, söz konusu bölgede yeni projeler ve daha fazlası için teklifler geliştirmenin yanı sıra etan bakımından zengin kuyulara ev sahipliği yapan Pensilvanya ve Batı Virginia’da da yeni plastik koridorları oluşturma peşindeler.

Shell firması 6 milyar dolarlık bütçesiyle, Pittsburg‘un 40 kilometre kuzeybatısında, Pensilvanya Monako’da, etanı etilene çevirebilen ve birçok plastik türünün üretilebileceği bir tesis inşa ediyor. 2020’nin ilk aylarında faaliyete başlaması planlanan tesisin senede 1,6 milyon tona yakın plastik üretimi gerçekleştirmesi bekleniyor. “Birleşik Devletler’deki plastik üretim tarihinin rönesansı” şeklinde anılan periyodun en yüksek profili olarak bilinen tesis, yalnızca ambalaj ve tek kullanımlık materyaller (çatal bıçak takımları, şişe ve çantalar) ile sınırlı kalmayıp daha uzun ömürlü malzemeler (inşaat malzemeleri, araba ve uçak parçaları) de üretiyor.

Amerikan Kimya Konseyi (ACC), ABD’deki şirketlerin 2010 yılından bu yana -hali hazırda aktif olan tesisler, yeni kurulacaklar ve boru hatları gibi altyapılar da dahil olmak üzere- 333 çeşit plastiğe ve diğer kimyasal projelere 200 milyar dolardan fazla yatırımda bulunduklarını belirtiyor. Bahsedilen yatırımların bir kısmı yürürlüğe girmek için onay sürecinde, diğerleriyse ya zaten faaliyette ya da yapım aşamasında.

ABD Çevre Koruma Ajansı EPA’nın eski bölge yöneticisi ve Beyond Plastics’in kurucusu Judith Enck, “2020 yılı bu yüzden oldukça kritik. Bu oluşumların büyük çoğunluğu izin sürecinde, her şey için çok geç olmasına ramak kaldı” uyarısında bulunuyor. Etan dönüştürücü tesislerin çeyreğinin dahi kurulmasının, kolay kolay telafi edilemeyecek plastik bir gelecekle karşı karşıya kalmamıza yol açacağına da dikkat çekiyor.

Plastikten kaynaklanan emisyon hızla artıyor

Olası etkinin boyutları atık sorununa yönelik kamusal kaygının çok daha ötesinde. Plastik her ne kadar iklim değişiminden bağımsız bir sorun olarak görülse de, esasen gerek üretimiyle gerekse sonrasındaki kalıcılığıyla sera gazı emisyonunun en büyük kaynağını teşkil ediyor.

Uluslararası Çevre Hukuku Merkezi’nin bulgularına göre plastiğe bağlı yıllık küresel emisyon şu an için neredeyse 900 milyon ton, 2030’da ise emisyonun 1.3 milyar tona ulaşacağı öngörülüyor; bu miktar yaklaşık 300 adet kömür yakıtlı termik santralin üretimine denk geliyor. Merkezin açıklamasına göre üretimdeki büyümenin planlandığı gibi gerçekleşmesi ve ısınmanın 1,5 derecenin altında kalması halinde plastik, karbon emisyonunun %10-13 kadarını kullanmış oluyor.

Aslında bu emisyonlar plastiğin doğadaki ömrünün neredeyse her safhasıyla ilintili. Petrol ve gazın enerji yoğun doğası, kaynaklar arasında başı çekiyor. Öte yandan etan kırma prosedürü, karbon ayak iziyle eş zamanlı olarak muazzam boyutlarda enerji gerektiriyor. Shell firmasına verilen yıllık karbondioksit yayma izniyse 480.000 otomobilden salınan miktarla eşdeğer.

Toplam plastik miktarının tahmini %12’sinin yakılması, karbondioksit ve ağır metaller içeren tehlikeli toksinlerle beraber çok daha fazla sera gazı salımına yol açıyor, sektördeyse yenilenebilir enerjinin kaynağı olarak görülen atık yakma tesislerindeki faaliyetlerin artırılması teşvik ediliyor. Dahası, güncel çalışmalar plastik parçalama işlemi yapıldıkça sera gazı salımı gerçekleştiğini gösteriyor; bu durum kontrol edilmesi mümkün olmayacak oranda emisyon kaynağı anlamına geliyor.

Diğer taraftan plastiğin gerek çevresel gerekse başka alanlarda pek çok faydası olduğu görüşleri sektörün tartışma konuları arasında. Amerikan Kimya Konseyi (ACC) plastik marketler genel müdürü Keith Christman, plastiğin araçların rengini daha parlak gösterdiğini, evler için daha efektif bir yalıtım sağladığını, yiyeceklerin ömrünü uzatarak atık miktarını azalttığını ve medikal hijyene katkıda bulunduğunu dile getirerek argümanı destekliyor.

“Bunlar, sağlığımızı ve toplumumuzu koruyan önemli uygulamalar olmaya devam edecek, bağlamın bu noktada göz ardı edilmemesi gerekir. Plastik kullanmayacaksanız yerine koyacağınız alternatif kaynak ne olacak?” diye sorarak sözlerini şöyle sürdürüyor: “Çelik, cam ve alüminyum gibi alternatif kaynakların kendilerine has olumsuz etkileri mevcut, karbon ayak izi miktarları plastiğin üreteceğinden kat be kat fazla.” Tek kullanımlık plastikleri hedefleyen eleştiri oklarını da, aslında uzun ömürlüler için daha fazla plastik kullanıldığını söyleyerek savuşturmaya çalışıyor Christman.

Durum bu şekilde olsa da, materyallerin erişilebilirliği varlıklı ülkeler için plastik kullanımını cazip hale getiren belirleyici bir faktör olarak ön plana çıkıyor. Ayrıca gelişmekte olan dünya da yeni bir pazar olarak hayatlarımıza girmiş vaziyette. Örneğin; Asya’nın bazı bölgelerindeki uluslararası firmalar, gelir durumu düşük tüketiciler için tek kullanımlık şampuan, sabun ve losyon içeren bireysel paketler hazırlıyor. Sektör, okyanuslardaki plastik sorununun bir nedeni olarak yoksul ülkelerin atık yönetimi altyapısının eksikliğine işaret etse de, ironik bir biçimde Amerikalılar kişi başına Hintlilerden onlarca kat, Endonezyalılardan beş kat ve Çinlilerden yaklaşık üç kat daha fazla plastik kullanıyor.

Dezavantajlı gruplar için tehlike çanları

Petrokimyasal ürünler, iklim üzerindeki etkilerine ek olarak, kansere ve çeşitli hastalıklara yol açtığı bilinen 1,3- Bütadien, benzin ve toluen içeren toksik gazlar da yayıyor. Hatırı sayılır sayıda tesis dar gelirli, belirli etnik grupların yaşadığı bölgelerde faaliyet göstermekle birlikte; benzer ekonomik koşullardaki beyazlar için de tehlike çanları çalıyor.

Tesislerle ilgili başka bir sorun da yangın ve patlamalar. Şükran Günü’nden bir gün önce Teksas’taki Neches limanında yer alan petrokimya tesisinde başlayan yangın, beraberinde 50.000 kişinin evlerinden tahliye edilmesini gerektiren iki patlamaya yol açtı. Olaydan bir hafta sonra yetkililer aynı bölgede yüksek miktarda kanserojen 1,3 -Bütadien tespit ederek yeni bir tahliye uyarısında bulundular.

Eyalet sınırları içinde 2019’daki dördüncü büyük ölçekli tesis yangını olarak kayda geçen bu vaka üzerine Teksas Çevre Adalet Savunuculuk Hizmetleri’nden Yvette Arellanod şunları söyledi: “Bu faaliyetlerin talihsiz yan etkileri yaşadığımız bölgede hissediliyor. Halkın, plastiğin etki alanını, bilhassa insan sağlığı üzerindeki etkilerini yanlış anladığını düşünüyorum.”

Özellikle kömür ve diğer endüstrilerini yitiren bölgelerde pek çok kişi hala petrokimya tesislerinin faaliyetleri memnuniyetle karşılamakta. Pensilvanya, Shell firmasının tesisine 1.6 milyar dolar değerinde bir vergi indirimi sağladı, bu rakam eyalet tarihinde görülen en yüksek indirim oranı. Ohio ve Batı Virginia‘daki yetkililer de benzer biçimde daha fazla etan kırıcı, depolama tesisi ve boru hattı inşa etmeye meyilli firmalara göz kırpmakta. Bir veri ve analiz şirketi olan IHS Markit ise, bölgenin Shell’inki gibi dört adet daha etan kırma tesisine yetecek kadar etan üretebilme potansiyeline sahip olduğunu bildirdi.

Öte yandan plastiği azaltmaya yönelik yasaların yaygınlaşması sektörü kaygılandırmakta. Avrupa Birliği 2021’den itibaren çatal bıçak takımı, tabak, pipet, bardak ve yiyecek paketi gibi tek kullanımlık plastiklerin kullanımına yasak getiriyor. ABD sınırları içerisindeki sekiz eyalette, şehirlerin bazılarında ve Afrika ülkelerinin otuz dördünde de plastik poşet kullanımı yasa dışı.

‘Tüm çabalara rağmen, plastik kullanımı artıyor’

Ancak IEA’nın “Petrokimyasalların Geleceği” başlıklı 2018 raporunun yazarı Peter Levi, “Tüm çabalara rağmen gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki plastik kullanımında artış hızlı bir biçimde artmaya devam ediyor” beyanında bulunarak uzmanların yılda %4 civarında artış tahmininde bulunduğunu, kapasitedeki artışın sebepsiz olmadığını hatırlatıyor.

Yıllık üretim 2000 yılından bu yana iki katına çıkmış durumda, sebep büyük ölçüde plastiğin düşük maliyeti ve çok yönlülüğü. Levi, plastiğin bir anlamda bir “rüya materyal” olduğuna inanıyor: “Bir plastik poşetin içine -onca ağırlığına rağmen- ne kadar fazla eşya sığdırabildiğinizi düşündüğünüzde inanılmaz bir tabloyla karşı karşıya kalıyorsunuz. Bu da plastiğin yerine getirilecek alternatifin en az onun kadar muazzam bir performans göstererek beklentileri karşılaması gerektiğini gösteriyor.”

Söz konusu plastik olduğunda talep doğrudan tüketicilerden değil; yiyecek, içecek, tüketici ürünleri ve mallarını paketlemek işleriyle ilgilenen diğer sektörlerdeki şirketlerden geliyor. Karşıt görüştekiler her ne kadar ihtimal dışı olduğunu iddia etse de, Amerikan Kimya Konseyi (ACC) 2040’ta plastiklerin tamamının geri dönüştürülebileceğine veya geri kazandırılabilir hale getirilebileceğine inanıyor. Bu doğrultuda Avrupa Birliği tek kullanımlık ürün yasağına ek olarak plastik şişelere de kısıtlama getiriyor, yeni uygulama doğrultusunda plastik şişelerin 2025’e kadar %25 geri dönüştürülmüş madde içerecek şekilde üretilmesi gerekiyor.

IHS Markit’in raporuna bakılacak olursa geri dönüşüm işlemi; teknik kapasite, lojistik ve ekonomik açından bahsedilen hedefler bağlamında yetersiz. Plastiğin geri dönüştürülmesi teknik olarak zor bir süreç gerektirmekle beraber Çin‘in 2018’de kapılarını yabancı plastik atıklara kapatması, küresel ölçekli geri dönüşüm sistemlerinin yetersizliğini ortaya koyarak birçok zengin ülkeyi atık yığınlarıyla baş başa kalmasına neden olmuştu. IHS Markit’in plastik analiz direktörü ve konuya ilişkin raporun yazarlarından biri olan Robin Waters, geri dönüştürülen malzemenin gelecekteki plastik üretiminin %10-12’sinden fazlasına katkıda bulunma ihtimalinin düşük olduğunu, Avrupa Birliği’nin yasakladığı tarzda ürünlerse taleplerin yalnızca %5 kadarına tekabül ettiğini açıkladı.

Muhalif görüşler sektördeki tedarik genişlemesinin tüketicilerin talebine bakılmaksızın ek plastik kullanımına garanti teşkil edeceğinden endişe duyuyor. Feit, yeni etan kırma tesislerinin bir kez kurulması halinde üreticilerin geliri en üst düzeye çıkarmak için çalışmalarını kesinlikle sürdürmek isteyecekleri konusunda uyarıda bulunuyor:

“Bu durumda plastiklerin piyasaya sürülmesinde bir yeniliğe gidilecek, ki bu da endişe verici. Geçmişte de olduğu gibi daha fazla paketli ürün beraberinde daha fazla plastik getirecek, yani ardı arkası kesilmeyen bir problemler zinciriyle karşı karşıyayız. Üretim yavaşlamadığı sürece plastikle kaplayacak başka malzemeler öne sürmeyi sürdürecekler.”

Makalenin İngilizce Orijinali

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.