COP25İklim KriziManşet

COP25’de iklim aktivistlerine polis şiddeti

0

Madrid’de sürdürülen BM 25. Taraflar Konferansı’nın (COP25) ikinci haftasına, iklim aktivistlerine yönelik polis şiddeti damgasını vurdu. Sendikalar, gençlik grupları, kadın grupları, STK temsilcileri ve yerli halklardan oluşan yüzlerce kişinin, Konferans Salonu’nun önünde yapmak istedikleri barışçıl protesto, önce BM sonra da İspanyol polisinin sert tepkisiyle karşılandı. Aktivistler, itilip kakılarak ve darp edilerek salondan dışarı çıkarılırken, giysileri ve eşyalarını almalarına da izin verilmedi.

Aralarında 350.org, CAN Uluslararası, Uluslararası Sendikalar KonfederasyonuGreenpeace, Af Örgütü gibi çok sayıda uluslararası STK’nin temsilcilerinin de bulunduğu eylemcilerin, konferansı izlemeleri için gerekli olan gözlemci kartlarına el konuldu. Kalabalık grubun yarın gerçekleşecek oturumlara alınıp alınmayacağı bilinmiyor.

Zirveyi izlemek üzere Madrid’de bulunan ve protestocularla birlikte dışarıya atılan 350.org Global Projeler Yöneticisi Cansın Leylim, yaşananları Yeşil Gazete’ye anlattı:

“COP25’e katılan bütün sivil toplum temsilcilerinin bir araya gelerek, Zirve’de süregiden karbon piyasaları üzerindeki tartışmaları etkilemek amacıyla barışçıl bir eylem yapılıyordu. İklim adaleti isteyen yüzlerce kişinin, hem iklim görüşmelerinin başarısızlığına dikkat çekmek hem de şimdiye dek iklim krizine katkı yapan zengin ülkelerin az gelişmiş ülkelere yapacakları adaptasyon yardımıyla ilgili olarak gerçek çözümler bulmalarını talep ettikleri bir eylemdi. ‘Yüksel ve öde’ sloganıyla gerçekleştirilen eylemin temel meselesi, iklim adaleti ve bunun finansmanıydı.”

İklim adaleti ve finansmanı

Leylim, yüzlerce eylemcinin, zirveyi izlemek üzere akredite olmuş, gözlemci konumundaki katılımcılar olduğunu belirtti. Konuşmaların bitmesinden hemen sonra yapılan eylemin iklim adaleti ve bunun finansmanını sorgulamak amacını güttüğünü anlatan Cansın Leylim, “Şiddetsiz, barışçıl bir eylemdi. Atılan tek slogan, ‘Ne istiyoruz, iklim adaleti. Ne zaman istiyoruz, hemen şimdi’ydi” dedi.

Bir anda BM polisinin üzerlerine gelerek, boyunlarında asılı olan kimlik kartlarını çekerek aldıklarını, grubu yaka paça dışarı çıkarmaya başladıklarını anlatan Cansın Leylim, “Bizi, dalgalara benzeyen, dev gibi alçalıp yükselen bir kapıdan ite kaka dışarı attılar. Bu da oldukça metoforik bir haldi. Tam anlamıyla iklim krizinin yaşattığıyla aynı durumu, bu kez kriz tartışılırken yaşadık” diye konuştu.

‘Kirleticiler içeri, halk dışarı’

“Gençler iklim adaleti istediğinde onlara göstermelik olarak teşekkür edip durdular” diyen Leylim şöyle devam etti:

“Fakat ne zaman iş eyleme döküldü, her zaman olduğu gibi halk dışarı atıldı ve içerideki kirleticilerin müzakereleri etkilemelerine izin verildi. Biz, dev gibi kapının dışında beraberce omuz omuza dururken, bir grup ‘beyaz’ polis önümüzde bir barikat gibi dikilerek içeri girmemize izin vermedi. Bir Amerika yerlisi kadını bebeğini emzirmek için bile içeriye almadılar. Şiddet içermeyen bir eylem için oldukça sert bir tepkiydi.“

Giysilerini, eşyalarını bile almalarına izin verilmeden dışarı atıldıklarını söyleyen Leylim, yarınki oturumlara girip giremeyeceklerini bilmediği, bazılarının akreditasyon kartlarına el konduğunu anlattı: “Duyduğumuz kadarıyla bu hafta bitene kadar gözlemci statüsüyle zirveye katılan STK üyesi kimseyi içeri almamayı konuşuyorlar. Bazı delegelerden bu yönde talep gitmiş. Halkın taleplerini duymak işlerine gelmedi, gerçek konuları konuşmak yerine virgül ve paragrafları konuşmayı tercih ediyorlar.”

STK’lerden ortak açıklama

Polisin sert müdahalesi sonrasında ortak bir açıklama yayımlayan STK’ler barışcıl protesto eylemi yapan sivil toplum üyelerine yönelik sert tepkiyi “muhalefet üzerinde benzeri görülmemiş bir baskı” olarak nitelendirdi.

Açıklama şöyle:

“İklim değişikliği talep etmek için bu yıl milyonlarca insan sokaklara döküldü. Gençlerimizin, kadınların, yerli halkların, işçilerin ve iklim adaleti hareketlerinin öncülüğünde, tüm sivil toplum, daha önce hiç olmadığı gibi sesini duyurdu ve dünyayı iklim acil durumuna uyandırdı.

Şimdi sesimiz susturuluyor. Yüzlerce kişi, bugün Madrid’deki COP25 salonlarının içinde gösteri yaptı – ilerlemeyi engellemek için değil, ileriye götürmek için. Sloganımız, “Yüksel, öde” idi. Giderek şiddetli felaketlerden musdarip olan toplulukları desteklemek için finansman sağlamak amacıyla Paris Anlaşması ve insan hakları hukuku çerçevesinde taahhütlerini yerine getirmeyi reddeden zengin sanayileşmiş ülkelere bir mesajdı. Fosil yakıt ekonomisinden uzaklaşmak, verdikleri zararı ödemekten ziyade, bu salonlarda dolaşmaya çalışan şirket kirleticilerine bir mesajdı.

Bu kirleticileri kovmak yerine, BMİDÇS 25. Taraflar Konferansı (COP25) insanları kovdu. Sesimizi dinlemek yerine, bizi susturmaya çalıştılar. İznimiz olmadan itilip kakıldık ve darp edildik. Müzakere salonlarından kovulduk. Devasa bir metal kapıyı açıp bizi dışarı attıklarında eylemimizi dışarıda yapabileceğimizi söyledik. Birleşmiş Milletler güvenlik güçlerinin akredite kartlarımızı alma niyetleriyle ilgi bilgilendirilmedik. Soğukta dışarı atıldık,  ceketlerimiz ve paltolarımız olmadan, büyük metal kapının bizi soğukta dışarıda bırakmasını izledik. Yerli bir kadının bebeğini beslemek için içeri girmesine izin verilmedi.

Bu, 25 yıllık müzakerelerde daha önce hiç olmadı. Ancak, karşılaştığımız bu krizin daha iyi bir sembolü olamazdı. Dünyanın dört bir yanındaki insanlar adalet istiyor ve yöneticiler bizi dışlamaya çalışırken, baskı altındalar. Onlar, yaptıklarımız için bize teşekkür ediyorlar, ancak harekete geçme zamanı geldiğinde, kirleticilere bir platform sağlarken yüzümüze kapıyı çarptılar. Birleşmiş Milletler ve ülkeler, yerli halkların geleneksel bilgilerini tanımak istiyor, ancak yerli halkların haklarını tanımadılar. Bu, Şili’den COP25 salonlarına, yerel toplulukların ve yerli halkların hakları ve gelecekleri için savaştıkları her yerde, dünya çapındaki tipik bir örnek.

Geri adım atmayacağız. Sivil topluma, dünya halkına, bu müzakerelere ve tüm uluslararası süreçlere tam erişim istiyoruz. Seslerimizin duyulmasını istiyoruz.

Birleşik insanlar asla yenilmez!”

 Destekleyenler

Nathan Thanki (Şimdi İklim Adaleti!), Tasneem Essop (CAN Uluslararası), Bert de Wel (Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu), Bridget Burns (Kadın ve Cinsiyet Destek Ağı),  Tom Goldtooth (Yerli Çevre Ağı / Indigena Minga-Madrid Danışma Üyesi)

İmzalayan STK’ler

350.org, Eylem yardımı, Uluslararası Af Örgütü, Asya Halklarının Borç ve Kalkınma Hareketi,  CCFD-Terre Solidaire, İklim Eylem Ağı – Güney Asya, İklim Gerçekliği Projesi, Kurumsal Hesap Verebilirlik, Ecologistas en Acción, Dünya’nın Dostları- Bulgaristan, Dünya Dostları- Uluslararası, Greenpeace Uluslararası, Yerli Çevre Ağı, İnteramerik Çevre Koruma Birliği,  La Ruta del Clima, Uluslararası Yağ Değişimi, SustainUs, Endişeli Bilimciler Birliği

More in COP25

You may also like

Comments

Comments are closed.