COP25İklim KriziManşet

COP25’te ilk haftaya aktivistlerin eylemleri damga vurdu

0

COP25’in ilk haftası, Madrid’de sokakları dolduran 500.000 iklim aktivistinin iklim eylemi talepleri ile kapandı. Geçtiğimiz yıl Katowice’de düzenlenen zirvede 6000 kişinin yürüdüğü düşünülürse, İsveçli aktivist Greta Thunberg’nın başlattığı hareketin gelişimi daha da net anlaşılıyor. İklim için sokağa çıkanların, başka bir deyişle iklim değişikliğinin siyasetin merkezinde olması gerektiğini düşünenlerin sayısı her geçen gün artıyor.

Yaklaşık 200 ülkenin delegelerinin katıldığı zirvede ise kritik müzakere başlıklarında – karbon marketleri ve kayıp & zarar -, yavaş ama önemli gelişmeler yaşandı. Bu hafta ise zirveye artık üst düzey temsilciler, devlet başkanları ve bakanların katılması bekleniyor.

Türkiye Gündemi

Geçmiş yıllarda da olduğu gibi bu sene de zirvede Türkiye  gündemi hızlı başladı ama sonrasında haberler kesildi. Türkiye, ekten çıkma talebinin tartışılmasına dair taslak gündem önerisi vermişti, ancak ilk gün bu teklifini çektiğini duyurdu.

Yine aynı gün, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum Madrid’de Türkiye Pavilyonu açılışında ilginç bir açıklama yaptı. Açıklamada, Türkiye’ye Fransa, Almanya ve Dünya Bankası tarafından bir teklif yapıldığı, ancak finans paketinin önerisinin Türkiye’nin hassasiyetlerine cevap vermediği ifade edildi. Teklifin miktarı ve niteliği içeriği hakkında her hangi bir resmi açıklama bulunmuyor. Türkiye’nin iklim finansmanına erişmek istediği ise uzun süredir bilinen bir gerçek.

Aynı gün, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum Madrid’te zirvedeki Türkiye Pavilyonu açılışında ilginç bir açıklama yaptı. Açıklamada, Türkiye’ye Fransa, Almanya ve Dünya Bankası tarafından bir teklif yapıldığı, ancak finans paketinin önerisinin Türkiye’nin hassasiyetlerine cevap vermediği ifade edildi. Teklifin miktarı ve niteliği içeriği hakkında her hangi bir resmi açıklama bulunmuyor. Türkiye’nin iklim finansmanına erişmek istediği ise uzun süredir bilinen bir gerçek.

Müzakereler hızlanır da iklim zirvesinden, bir “mutabakat zaptı“ çıkar da Türkiye Paris’i onaylar mı? Çok zor görünüyor. Pazartesi’nden beri bu konuda her hangi bir gelişme yaşanmadı ancak bu hafta üst düzey bürokratların Madrid’e gelmesi bekleniyor. Süreç hızlanabilir.

Ancak, taraf olmamak Türkiye için her geçen gün daha da zorlaşan bir süreç anlamına geliyor. Türkiye taraf olmadığı için CMA toplantılarında gözlemci konumunda bulunuyor. Karbon piyasaları ve kayıp zarar gibi kritik konular artık anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle – 2020 – bu toplantıda ele alınacak. Öte yandan, bu zirvede gelecek bir Paris Anlaşması onayı, Türkiye’nin, müzakereler için kritik bir yıl olarak nitelendirilen 2020 yılına güçlü bir pozisyonda girmesini sağlayabilir.

Müzakere Masası’nda yaşananlar

Karbon Piyasaları: Zirvenin gündemindeki en zorlu mesele, Paris Anlaşması’daki madde 6. Paris Anlaşması’nın bütünlüğünü koruyan, iklim eylemini güçlendiren bir karbon piyasaları rejimi, küresel hedeflere ulaşmak açısından kritik öneme sahip.

Görüşmeler, ülkeler arası ticaret (Madde 6.2) ve yeni küresel bir karbon pazarı kurulumu (Madde 6.4) maddelerinin detaylarında yoğunlaşıyor. Ayrıca, gönüllü karbon piyasaları için de bir çerçevenin oluşturulması da gündemdeki önemli meseleler arasında.

Paris Anlaşması’na taraf olmayan Türkiye için özellikle gönüllü karbon piyasaları konusunda nasıl bir çerçeve oluşturulacağı kritik öneme sahip.

Karbon piyasalarına dair son taslak metin, Cumartesi günü çıktı. İklim Zirvesi’ndeki karbon piyasaları gündeminin detaylarını ve anlaşma ile küresel piyasalar üzerinde etkilerinin ne olabileceğine dair detaylı bilgiler için Carbon Brief tarafından hazırlanan bu nota göz atabilirsiniz.

Kayıp / Zarar: Görüşmelerdeki diğer çetin mesele ise kayıp ve zararlar meselesi. BM, iklim değişikliğinin yol açtığı ve açacağı ekonomik, sosyal ve çevresel kayıp zararların nasıl yönetileceğini belirleyen Varşova Uluslararası Kayıp Zarar Mekanizması’nın bu zirve bittiğinde tamamlamayı amaçlıyor.

Ancak, aynı zamanda kayıp zarar mekanizması doğrudan finansmanla ilgili bir gündem maddesi. Sorulan soru, hasarların kim tarafından nasıl karşılanacağı. Zirvede bulunan hemen hemen her ülkenin, kayıp ve zararlar konusunda kırmızı çizgileri var. O yüzden görüşmeler yavaş ilerliyor. Liderin katılımı ile müzakerelerin hızlanması bekleniyor.

Artık iklim krizinin dünyanın dört bir yanında kalkınmaya ve ekonomilere verdiği kayıp ve zarar ise ise gözler önündeki acı gerçek. Germanwatch’in İklim Risk Endeksi 2019 ,  krizin zengin, gelişmiş, gelişmekte ya da  yoksul ülkeler ayırt etmediğini gözler önüne sermişti. Özellikle yoksul ve gelişmekte olan ülkelerde ise durumun aciliyeti ve vahamiyeti giderek derinleşiyor.

Ortak takvim (Common Time Frames): Gündemdeki diğer çetrefilli konulardandan biri de ortak takvim. Yani ülkelerin kaç yılda bir ulusal katkı beyanları vereceği konusu. Geçen sene Katowice’de kabul edilen Kural Kitabı’nda ülkeler, küresel iklim eylemini düzenli takip edebilmek için, bu planları eş zamanlı yenilemek üzerine anlaşmışlardı. Şimdiki soru ise kaç yılda bir bunu yapacakları?

İklim krizinden en çok hasar gören ülkeler, küresel toplumun daha hızlı hareket edebilmesi için planların beş yılda bir yenilenmesi için bastırıyorlar. Rusya ve Japonya  on yılda diretiyor. ABD, Kanada ve Arap Grubu ise şimdi bu meseleye 2023 yılına kadar karar vermeye gerek yok diyor. Masada 8 farklı opsiyon var.

Paris Anlaşması’nın kurallarına göre ülkeler, ilk yenilemeyi 2020 yılı içerisinde tamamlamak ile yükümlüler. Eş zamanlı hedef vermek ve bunu küresel bir takvime bağlamak, ülkelerin planlarındaki tarihsel farklılıkları da ortadan kaldıracak. Mevcut verilen planlarında birçok farkı tarih var. Örneğin Türkiye 2030 yılını hedefleyen bir iklim planı sunmuştu, ABD’nin sunduğunda ise 2025 yılı hedefleniyor.

Ulusal Planlar Gündemi: Her ne kadar resmi gündemde olmasa da, hedef yükseltme ve ulusal planlar, zirvede konuşulmaya devam ediyor. Ülkeler, 2020 yılında planlarını yenilemeleri gerekiyor. Şu ana kadar tek bir ülke – Şili – resmi olarak yeni plan sundu. Bu da 184 ülkenin 2020 yılında plan sunması demek. Ülkelerin bu zirvede bu konuda sinyaller vermesi gerekiyor

Müzakereler ülkelerin kırmızı çizgileri yüzünden yavaş ilerliyor ama araştırmalar Dünya’nın kırmızı çizgisine her gün bir adım daha yaklaşıldığına işaret ediyor:

  • Dünya Meteoroloji Örgütü yayımladığı yıllık analizde, 2019 yılının, tarihteki en sıcak ikinci yada üçüncü yıl olarak kayda geçeceğini, ve sanayi öncesi dönemlere göre küresel sıcaklık artışının 1.1°C artış gösterdiğini bildirdi.
  • Kalan karbon bütçesini de her geçen gün tüketiyoruz. Küresel Karbon Bütçesi Raporu 2019 yılında küresel emisyonların yüzde 0.6 oranında artış gösterdiğini açıkladı. İyi haber, emisyon artış hızı yavaşlıyor ama kötü haber ise maalesef bu yeterli değil. 1.5C hedefi için yılda en az %7.6 emisyon azaltımı.
  • Bu çalışma, Türkiye’nin 2018 dünyanın en büyük 15.inci kirleticisi olduğunu da gözler önüne serdi. Türkiye’nin 2018 itibari ile Fransa’dan ve İngiltere’den daha fazla sera gazı salıyor.
  • Gaz ve petrolcüler ise durmaya niyetli değil. Oil Gas and Climate adlı rapor, petrol ve gaz endüstrisinin, ABD, Kanada, Norveç ve birçok farklı ülke için planladığı yeni yatırımların küresel ısınmayı 1.5C altında durdurmayı imkansızlaştıracağını söylüyor.
  • Küresel Risk İndeksi, 2018 yılında iklim krizi ile ilişkili aşırı hava olaylarının Myanmar ve Haiti gibi sadece yoksul ülkeleri değil, dünyanın en zengin ülkelerini de etkilediğini gösteriyor. Japonya, 2018 yılında aşırı hava olaylarından en çok etkilenen ülke olurken, Almanya ve Kanada da en çok etkilenen ilk 10 ülke arasındaydı. Rapor sonuçları, bilim insanlarının iklim kriziyle giderek kötüleştiğini ortaya koyduğu sıcak hava dalgalarının neden olduğu hasarı gösteriyor.

More in COP25

You may also like

Comments

Comments are closed.