Hafta SonuHaftasonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Doğal varlıklara yaklaşımın kitlesel sefilliği (2): Balıklandırma hezeyanı

0

1955 yılında, Eğirdir ve Beyşehir gölleri, resmi kurumlar aracılığıyla, üstelik “bilim insanları”nın da desteğiyle yeni bir türle tanışmıştı. Daha sonraları yamyam ve “pesca non grata” (istenmeyen balık) olarak ilan edilecek bu balık sudak (Sander lucioperca), tatlı su levreği gibi isimlerle adlandırılan etli ve ekonomik değeri yüksek bir balık türüydü. Avusturya’dan getirilmiş ve para etmeyeni sevmeyen balıkçı memnun olsun diye Eğirdir ve Beyşehir göllerine bırakılmıştı.

Sudak, Almanya’ya 1800’lerde Doğu Avrupa’dan; Hollanda’ya yine 1800’lerde Almanya’dan; İngiltere’ye 1900’lerde Almanya ve İsveç’ten; Danimarka’ya 1879, 1913, 1915 ve 1936’da yine Almanya ve İsveç’ten; Fransa’ya 1912 ve 1958’de bilinmeyen bir Avrupa ülkesinden; İtalya’ya 1964, 1966, 1975’te Fransa ve Doğu Avrupa’dan taşınmıştır. https://www.discoverlife.org/mp/20q?search=Sander+lucioperca&flags=glean:

Tabii balıkçı mutluydu çünkü para etmeyen Alburnus akili, Phoxinellus eğridiri ve Phoxinellus handlirschi türleri yok olmuş, para eden sudak bollaşmıştı. Balıkçı sayısı artmış, sahip olunan av gücü katlanmıştı.

Ancak kaderin cilvesi midir nedir bilinmez, balıkçı zamanla para kazanamamaya ve homurdanmaya başladı. Hatta birçoğu balıkçılıktan bile vaz geçmek zorunda kaldı. Bir süre sonra gölde ne avlayacak balık kaldı ne de avlanan balıkçı. Nedeni ise para kazanmak için göle attıkları balığın önüne gelen neredeyse her balığı tüketmesi, hatta kendi yavrularını bile yemesiydi. Sudak en iyi bildiği işi yapmış ve ekosistemi adeta çöle çevirmişti.

İşte bu balık şimdilerde 30’dan fazla su birikintisinde zaman zaman azalıp zaman zaman artan eğilimde bir varlık gösteriyor. Yapılan bu düşmanlıktan kimse karlı çıkmadı, kimse de sorumluluk hissetmedi. Olan göle ve nesli tükenen “para etmeyen” balıklara oldu. Balıkçı iş değiştirdi, bu işin müsebbibi olan bilim insanı ortadan kayboldu, destek veren bürokrat ise emekli oldu. Her şey olağan seyrinde işliyormuş gibi “Aman Türkiye işte” veryansınıyla unutulup gitti.

Distopik akvaryum

Bununla yetinmedi Anadolu’nun kadim insanları. Bu balığı yok etsin diye başka bir balık, onu da yok etsin diye başka bir balık daha bıraktı sulara. Şimdilerde tüm göller distopik bir akvaryum gibi birbirinin katili olan zombi balıklarla dolu. Piranasından, süs balığına, cakosundan, gökkuşağı alabalığına, çin sazanından, adı sanı bilinmeyen balıklara kadar, her türden zombiye ev sahipliği yapıyor. Üstüne bir de yine para kazanma sevdasındaki alabalıkçıların, o göl senin bu göl benim her yere bulaştırdıkları zebra midye gerçeği var. Toptan tahribat, su katılmamış düşmanlık.

Bu ve benzeri üzerine “kâr getirecek” etiketi vurulan birçok iş, bize ve doğaya çoğunlukla olumsuz yönde etki ediyor. Bu işlemler yapılırken gözetilen kazançla görmezden gelinen zarar arasındaki devasa uçurum ise anlık kârların gölgesinde kaybolup gidiyor. Doğal ortamından başka bir ortama taşınan canlının yarattığı tahribat bu tür çalışmalara karşı daha dikkatli davranmamız konusunda bizi uyarmasına rağmen anlamsız balıklandırmalara ısrarla devam ediliyor. Kimi araştırmak için getirdiği canlıyı, yabancısı olduğu ortama kaçırıyor, kimisi tarlaya buğday serper gibi ne olduğu belirsiz çiftlik balıklarını, “stokları güçlendiriyoruz” safsatasıyla denizlere serpiştiriyor, kimisi de bakamadığı balığı en yakın su kaynağına bırakıveriyor.

Herkes suça ortak

Boş vermişlik, doğaya olan yabancılık ve düşmanlık ve bir de para etmeyenin yarattığı rahatsızlık… Hepsi bir araya gelince ortaya doğal olanın talanı çıkıyor. Hani Dipsiz Göl komple yok edilmişti ya; işte komple yok edilmeden önce eğer imkân bulunmuşsa canını almak suretiyle yok ediliyordu zaten bu göller. Önce para etsin diye ne idüğü belirsiz balıklar bırakılıp son noktaya gelince de çanlarına ot tıkandı.  Beyşehir, Meke, vb. göller bunun en somut örneği… Hatta bunları yapanlar bu işin adına doğa koruma ya da destekleme çalışması bile diyebiliyorlar. Ne de olsa kimsenin umurunda değil. Kimse hesap sormuyor, çünkü herkes ortak bu suça.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.