16. İstanbul BienaliGünün Manşetiİklim KriziKöşe YazılarıYazarlar

Afiyet, bütünün hayrına ve şifa olsun

0

İsyanın öğle yemeği

Her isyanın bir hikâyesi var.

Size bugün bir yemek masasından bahsederek başlayacağım.

14 Ekim’in öğlen saatlerinde, İngiltere’nin Bristol kentindeki bir yatırım danışmanlığı şirketinin önünde toplanan Yokoluş İsyancıları, BlackRock adındaki kurumun fosil yakıt yatırımlarını desteklememesi için gösteri yaptı.

İlgili eylemi, Yokoluş İsyanı İngiltere’nin instagram hesabından canlı izleyenler, ilginç bir sahneyle karşılaştılar. Yukarıda gördüğünüz gibi bir kadın ve iki adam, ön ve arkalarında dövizler asılı bir şekilde bir yemek masasına oturmuş, harika İngiliz aksanlarıyla önemli bir şey konuşuyor gibi görünüyorlar. Kamera biraz daha yaklaştığında, seslerini daha net duyabiliyor ve aslında sadece “Çok önemli paralarımı şuradan alıp nereye yatıracağıma karar veremiyorum.” “Yanımdaki masada oturan adamın benden daha çok parası olmasından korkuyorum.” (tabaklarının içinde rulolara sarılmış deste halinde kâğıt paralar var) “Bu tabaktan alarak yediğin paranın değerindeki kaybı takip edebildin mi?” gibi şeyler konuşuyorlar. Boyunlarına astıkları dövizlerde ise, “BlackRock gezegenin yokoluşundan kar sağlıyor” “Gerçek suçlu: BlackRock” gibi şeyler yazıyor.  Masanın hemen arkasındaki kocaman pankartı fark etmişsinizdir. Şef Seattle’ın beyaz adama ithafen söylediği ünlü sözünü ağacın başına gelenlerden başlayarak alıntılamışlar: “Son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda ve son ırmak kuruduğunda, paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacaksınız.”  

***

Bu daha başlangıç

Geçtiğimiz hafta ikincisi başlayan Küresel Yokoluş İsyanı haftasının bu hafta da devam etmesi bekleniyor. Hafta boyunca aktivistler, yukarıdaki gibi yaratıcı ve şiddetsiz sivil itaatsizlik eylemleriyle gündelik hayatın akışını bozulmalara uğratmaya devam edecekler.

Eylemlerin ilk haftasında Yokoluş İsyanı, öncelikle neden bu eylemlere başvurduklarını hatırlattı: En az 30 yıldır yapılan bilimsel çalışmalar, toplanan imzalar, yapılan kampanyalar, toplantılar, eylemler… bir işe yaramadı. Zamanımız kalmadı.

Alleen Brown, The intercept sitesinde yayınlanan yazısında isyan haftasına 72 ülkeden 485 farklı katılım olduğunu yazdı. Yokoluş İsyanın sayfalarından takip edebileceğiniz eylemliliğin en güzel özelliği, şenlikli olması.

  • Melbourne sokaklarının diskoyla doluşu,

  • Berlin’de bir alış – veriş merkezi önünde flash mob performansı,

  • Amsterdam’da Yokoluş İsyancılarının söylediği dayanışma ve birliktelik şarkısı,

  • İngiltere’de binlerce isyancının sokak yürüyüşü…

  • Geçtiğimiz haftanın sonuna doğru Brüksel’deki isyancılar ise polis müdahalesiyle karşılaştılar.

  • Paris’te de inanılmaz bir dayanışma ruhu var gibi görünüyor.

***

İyileştirici kültür 

İsyan haftalarının, başladığı şenlikte devam edebilmesinin arkasında, öğrenmenin hepimize iyi geleceğini düşündüğüm bir şey var. Yokoluş İsyanı’nın en başından beri üzerine titizlikle eğildiği, Türkçeye “İyileştirici Kültür” olarak çevirebileceğimiz Renerative Culture.

Yokoluş İsyanı aktivistlerine göre yaşadığımız antroposen / kapitolosen çağının toplumları da bir çeşit çöküşte, bunalımdalar. Ekolojik yıkım ve iklim krizine dair bilimsel araştırmaları ya da mesela güncel bir IPCC raporunu okumak bile hepimizi kişisel bir buhrana ve çaresizlik duygusuna sürükleyebilir. İsyancılar bunu açıkça yas tutma hali olarak tanımlıyor ve bunu hepimizin farklı seviye ve yoğunlukta yaşayabileceğini söylüyorlar. “Bu yüzden birbirimize; birbirimizi iyileştirici ilke ve değerlerle sahip çıkıyoruz” gibi bir söylemleri var. Örnek vermek gerekirse, Londra’daki 15 Nisan isyan haftasında farklı çadırlarda farklı atölye ve buluşmalar düzenlenmiş. Bu ortak kullanım çadırlarında takas yapabilir, yemek paylaşabilir, mesleğinize ya da olanağınıza göre herhangi bir destek eyleminde bulunabilirsiniz. İyileştirici Kültür, Yokoluş İsyanı’nın her an ve mekanına yayılmış durumda. Yani eylem haftası bittikten sonra, aktivistlerin üzerinde çalışmaya devam edecekleri bir alan.

Her şey bittiğinde, polis merkezinden çıktığınızda ya da hayatınızın akışına devam ettiğinizde sarıldığımız, sarıp sarmaladığımız dayanışma anlarıyla çoğalmak istiyorlar. Yokoluş İsyanı’nın bu iyileştirici kültürünün, onu kendi başına konuşup tartışmaya değecek bir özelliği olduğunu düşünüyorum. Kendiniz ve başkalarıyla şimdiye kadar kurmadığınız bir muhabbet olanağı açıyor bu.

Ayrıca 1,5 derecede kalmanın anlamını tecrübe etmeye ihtiyacımız var. Gönüllü sadelik için 11 yıl sonrasını beklemeye ihtiyacımız yok; ama birbirimize var. Hem de nasıl…

İyileştirici kültürün bir parçası olarak isyancılar, eğer tutuklanabilir olduklarını düşünüyorlarsa bunu belirtip eylemlerde ona göre roller alıyorlar. Geçtiğimiz hafta, her ne kadar parlamenter krizler yaşasalar da demokratik rejimle yönetilen ülkelerde iklim için tutuklanabilir bir eylemlilik yaratabileceğini gördük. Bununla ne yapabileceğimiz yine bize bağlı.

***

Her adımında barışçıl olan bir hareketin Türkiye’deki izdüşümünü düşünememek anlamsız olurdu. İstanbul’daki Yokoluş İsyancıları, uluslararası isyandaki eylemlerin en önemli görsellerinden olan kostümlerle İstanbul’da İklim Adaleti talebinde bulunmaya, en başından beri, küresel hareketle beraber devam ediyorlar. Bu dünyayı sevdikleri için isyan ettiklerini söylemişler.

 

You may also like

Comments

Comments are closed.