Hafta SonuHaftasonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Üç gezegenin hikayesi

0

‘Aslında Plüton’un gezegenliği biz Neptün’ün kütlesini ve Uranüs’ün yörüngesini tam olarak belirlediğimizde sona ermişti. Biz ısrarla Plüton’u gezegen olarak tutmak istiyorduk ama bunun nedeni artık sadece duygusaldı, bilimsel değil.’

Artık çoğumuz şehirlerde ya da en azından şehirlere yakın sayılabilecek yerlerde yaşıyoruz. Bundan dolayı da bulutsuz gecelerde gökyüzüne baktığımızda çok az sayıda yıldız görebiliyoruz. Oysa eski zamanlarda, neredeyse Sümer zamanından bu yana, insanlar gökteki beş “yıldızın” diğerlerinden farklı olduğunu gözlemlemişlerdi. Bu “yıldızlar” diğerleri gibi gökyüzünde sabit durmuyor, diğer yıldızlardan farklı olarak yer değiştiriyordu. Bu “yıldızlara” “gezen yıldızlar” dendi uzun zaman. Antik Yunan’da bunların yıldız değil Güneş’in etrafında dönen gezegenler oldukları bile düşünüldü. 16’ıncı yüzyılın sonlarında artık bu beş “gezen yıldızın” diğer yıldızlardan farklı olduğu açıkça anlaşılmıştı. Yalnız bu beş gezen yıldızın, yani gezegenin, neyin etrafında döndüğü konusunda fikir birliği yoktu. Kopernik bunların tamamının Dünya ile birlikte Güneş’in etrafında döndüğünü söylüyordu. Tycho Brahe ise Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn’ün Güneş’in etrafında döndüğünü kabul etti, ama Güneş de bu gezegenlerle birlikte Dünya’nın etrafında dönüyordu. Sonunda Kepler ile birlikte tüm gezegenlerin Güneş’in etrafında döndüğü kabul edildi.

Galileo Galilei dürbünü ilk defa gökyüzüne döndürüp gezegenleri gözleyen kişi oldu. Galileo’dan sonra astronomlar teleskop adını verdikleri bu aletle gözlem yapmaya başladılar. İlk olarak tüm gezegenlerin Güneş etrafındaki yörüngelerini belirleyemeye ve uzaklıklarını ölçmeye başladılar. Bir gezegen Güneş’e ne kadar yakınsa Güneş etrafında da o denli hızlı döner. Bu nedenle de Güneş etrafında attığı bir turu takip etmek kolaydır. Ama mesela Jüpiter Güneş’in etrafındaki bir turunu 12 senede tamamlar. Bundan dolayı da Jüpiter’in bir turunu tamamen gözlemlemek istesek 12 sene gözlem yapmamız gerekir. Satürn için bu süre neredeyse 30 yıldır. Dolayısıyla, Satürn’ün yörüngesini tamamen belirlemek de epey uzun sürdü.

Birinin varlığını diğeriyle bilmek

Uranüs’ü çıplak gözle görebilmek neredeyse imkansızdır. Gene de antik çağın en önemli astronomu sayılan İznikli Hiparkus Uranüs’ü görmüş ama çok yavaş hareket ettiğinden dolayı yıldız olarak sınıflandırmıştır. 1781 yılında İngiliz astronom William Herschel Uranüs’ü gözlemleyerek onun bir gezegen olabileceğini söyleyen ilk kişidir. Uranüs’ün Güneş etrafındaki dönüş süresi 84 yıldır. Bu da Uranüs’ün keşfedildiğinden bu yana Güneş etrafındaki üçüncü turunu atmakta olduğunu söyler bize. Üçüncü tur da ancak 2033 yılında sona erecek.

Galileo ilk ürettiği teleskoplardan biriyle 1612’de Neptün’ü gözlemlemiş ama onun bir gezegen olduğunu anlayamamıştı. Uranüs’ün keşfinden 40 sene sonra astronomlar Uranüs’ün yörüngesini tam olarak hesaplayabildiler. Ancak bu hesap gözlemlere uygun değildi. Uzun süre gökte sadece beş tane gezegen olduğu düşüncesi ile yaşayan insanlar için Uranüs’ün keşfi büyük bir adımdı, ama Uranüs olduğuna göre onun daha uzağında bir gezegen daha olması garip olmazdı. Astronomlar Uranüs’ün hesaplanan yörüngesi ile gözlemlenen yörüngesi arasındaki farkın daha dıştaki bir gezegenden kaynaklanabileceğini ve bu gezegenin nerede olduğunu hesapladılar. Bu hesabı gönderdikleri Berlin Gözlemevi’ndeki Gottfried Galle 1846 yılında bir gece içerisinde Neptün’ün yerini eliyle koymuş gibi buldu. Yani Neptün’ün varlığı Uranüs sayesinde keşfedilmişti.

Neptün’ü ve yörüngesini bir süre gözlemleyen astronomlar, Neptün’ün Uranüs’ün yörüngesindeki farklılığa yeterli sebep olmadığını ve Neptün’ün dışında bir gezegen daha olması gerektiğine karar verdiler.

Bostonlu zengin iş insanı Percival Lowell 1906’da Arizona’da kurduğu gözlemevinde Gezegen X adını verdiği bu gizemli gezegeni aramaya başladı. Ancak Lowell’ın ömrü Gezegen X’i bulmaya yetmedi. O gözlemevinde çalışan Clyde Tombaugh 1930 yılında Gezegen X’i bulan kişi oldu. Bu gezegene Plüton adı verildi ve o an için bütün sorunların çözüldüğü düşünüldü. İlk anda Dünya’nın 7 katı kütleye sahip olduğu bu gezegenin bulunmasıyla bütün sorunlar çözüldü ve artık 9 gezegenimiz vardı. Tüm kitaplara 9 gezegenimiz olduğu yazıldı, hepimiz okulda 9 gezegenimiz olduğunu öğrendik. Oysa arka planda bilimin canını sıkan sürüyle bilgi toplanıyordu.

Ne gezegen, ne değil?

Öncelikle aradan geçen zamanda Neptün’le ilgili çok şey öğrendik. Bunların en önemlisi de Neptün’ün kütlesiydi. 1989 yılında Voyager II uzay aracı Neptün’ü  ziyaret ettiğinde Neptün’ün kütlesi kesinlikle ölçülmüş oldu. Meğerse biz yıllardır Neptün’ün kütlesini doğru ölçmemişiz. Doğrusunu öğrenince bu Uranüs’ün yörüngesindeki farkı da açıkladı ve Gezegen X’e gerek kalmadı artık. Plüton vardı ama Plüton’un var olması bir zorunluluk değildi.

Sonra Plüton ile ilgili pek çok bilgi edindik. Daha doğru ölçümler sayesinde Plüton’un Dünya’nın 7 katı kütleye değil Dünya’nın 459’da biri kütleye sahip olduğunu anladık. Dile kolay 456’da biri. Minicik yani. Ay bile Dünya’nın 80’de biri, düşünün Plüton Ay’dan bile neredeyse 6 kat küçük bir nesne. 

Ama daha önemli bilgi şu; Plüton’un dolaştığı bölge, Plüton büyüklüğünde ve bazısı daha küçük bazısı daha büyük sürüyle “gezegencik” ile dolu ve biz her geçen sene bunların daha fazlasını keşfetmeye başladık. Bulduğumuz, Plüton’dan büyük nesneleri de gezegen kabul edecek miyiz? Edeceksek her sene astronomi kitaplarını baştan mı yazacağız? Bu sorulara cevap vermek için 2006 yılında Uluslararası Astronomi Birliği toplandı.

Bilim insanlarının çoğunluğu, çoğumuzdan daha mantıklı insanlar ve duyguları yerine kurallarla hareket etmeyi tercih ediyorlar. Bu toplantı sonunda da hem kendi aralarındaki hem de toplumdaki kargaşaya son vermek için neyin gezegen sayılması konusunda bir karar verdiler. Bir nesnenin gezegen sayılması için yuvarlak olması, Güneş’in etrafında dönmesi ve yörüngesini temizlemiş olması gerekiyor. Yani Güneş’in etrafında döndüğü uzaklıkta kendisine yakın büyüklükte başka bir gezegenin olmaması gerekiyor.

Plüton’un döndüğü yörüngeye yakın bölgede onunla birlikte dönen çok sayıda cisim olduğundan Plüton’un artık gezegen sayılamayacağına karar verildi. Aslında Plüton’un gezegenliği biz Neptün’ün kütlesini ve Uranüs’ün yörüngesini tam olarak belirlediğimizde sona ermişti. Biz ısrarla Plüton’u gezegen olarak tutmak istiyorduk ama bunun nedeni artık sadece duygusaldı, bilimsel değil. Bu nedenle de bilim insanları bu duygusallığa bir son verdiler, “şimdilik”. “Şimdilik”, çünkü Plüton da dahil tüm bu gezegenciklerin yörüngelerinde de bir gariplik var ve bu garipliğe neden olan ve çok uzaklarda gezen bir Gezegen X hala var olabilir.

(Yeşil Gazete)

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.