EkolojiKöşe YazılarıYazarlar

Mikroplastikler ve çevre

0

‘Türkiye’de mikro ve nanoplastik kirliliğinin boyutları ve tükettiğimiz deniz ürünlerinde mikro ve nanoplastik kirliliği olup olmadığı bilinmiyor. ‘

Son dönemde dünyada en çok tartışılan çevre kirleticilerin başında mikroplastikler geliyor. Plastikler insan yaşamına girdiği andan itibaren yıldan yıla üretimi ve kullanma alanları arttı. 1950’li yıllardan bu yana plastik endüstrisi her yıl ortalama %10’a yakın büyümekte  ve günümüzde küresel ölçekte üretimi 340 milyon tona ulaştı. (Şekil 1).

Şekil 1: 1950-2012 Dünya ve Avrupa plastik üretimi (kaynak: Hans Bouwmeester, Peter C. H. Hollman, and Ruud J. B. Peters; Potential Health Impact of Environmentally Released Micro- and Nanoplastics in the Human Food Production Chain: Experiences from Nanotoxicology. )

Üretilen plastiğin %40’a yakınının tek kullanımlık ambalaj malzemesi olarak sarf edildiği biliniyor. Bunun anlamı her yıl üretilen plastiğin yine o yıl içinde %40’nın çöplüklere veya denizlere atılmasıdır. Sonuç olarak bugün okyanuslarda, denizlerde ve göllerde atık plastik miktarı çok büyük boyutlara ulaştı. Bu durum ilk olarak sucul canlılar üzerinde etkilerini gösterdi. Birçok balık, deniz memelisi ve su kuşları gibi su canlısının doğal besinleri ile plastiği ayırt edememeleri sonucu bunları yutmaları ile yaşamlarını yitirdikleri artan oranda gözlemlenmeye başlandı. Bir başka gelişme ise ultraviyole radyasyon, rüzgar, deniz dalgaları gibi dış etkilerle plastik atıkların parçalanması ve denizlerde mikro ve nanoplastiklerin oluşması.  Genellikle partikül boyu 0.1-5000 µm arasında bulananlar mikroplastik, 0.1µm> olanlar ise nanoplastik diye tanımlanıyor. Ayrıca mikroplastikler insanlar tarafından da çeşitli amaçlar için üretiliyor ve bunlar bir süre sonra özellikle sular ile doğaya ulaşıyor. Nanoplastikler ise her geçen sene daha fazla üretilip boyalar, yapıştırıcılar, ambalaj malzemeleri, elektronik ürünler gibi her maddenin içinde kullanılıyor. Günümüzde yapılan bazı çalışmalar kentlerin atık su sistemlerinde önemli miktarda mikro ve nanoplastiğin yer aldığını gösteriyor. Nanoplastikler, mikroplastiklerden farklı olarak tüm insan dokularına ulaşabiliyor. (Şekil 2).

Şekil 2: Memelilerdeki mikro ve nanoplastiklerin partiküllerinin büyüklüklerine göre absorbsiyonu (kaynak: Luís Gabriel Antão Barboza, A. Dick Vethaak, Beatriz R.B.O. Lavorantea,, Anne-Katrine Lundebyef, Lúcia Guilhermino; Marine microplastic debris: An emerging issue for food security, food safety and human health. Marine Pollution Bulletin 133 (2018) 336–348).

Mikroplastikler insanlara besin zincirine karışarak ve solunum yolu ile olmak üzere iki temel yoldan ulaşır. Besin zinciri açısından en önemli yol, deniz ürünlerinin tüketilmesidir. Deniz ürünleri bugün dünyada ortalama 3 milyar insan tarafından tüketilmekte ve hayvansal protein gereksiniminin %20’ni karşılamakta. Küresel gıda tüketimi için önemli bir kaynak olan deniz ürünleri; diğer yandan mikroplastiklerin insanlara ulaşması açısından da önemli bir yoldur. Buna karşın balık ve midye, istiridye gibi deniz ürünleri ile ilgili tüm gıda güvenliği düzenlemeleri; insan sağlığı açısından olumsuz etkileri kısa süre içinde ortaya çıkan civa ve benzerleri gibi kimyasal maddeler ile biyolojik ajanlara karşı yapılır. Hiçbir ülkede deniz ürünlerinde etkileri zaman içinde görülen mikroplastiklere karşı bir yasal düzenleme bulunmuyor. Çeşitli bilimsel çalışmalarda, deniz ürünleri dışında diğer besin maddelerinin de mikroplastik ihtiva ettiği gösterildi. İçinde mikrofibriller bulunan besin maddelerinin başında şeker ve bal geliyor. Özellikle ballar için havada bulanan mikro plastiklerin yağmurlar nedeni ile çiçeklere bulaştığı; polenlere karıştığı ve bunların arılar tarafından alınması sonucu ballara ulaştığı düşünülmekte.  Almanya’da yapılan başka bir  ilginç çalışmada ise 32 bira numunesinin 24’nün içinde mikro plastikler olduğu gösterildi.  Mikro plastiklerin insanlara ulaştığı diğer bir yol ise solunum yoludur. Yapılan çalışmalar özellikle deniz kenarındaki, kalabalık kentlerde mikro plastiklerin solunum ile alınma riskinin daha büyük olduğunu ortaya koyuyor.  Ayrıca endüstriyel iş ortamları ve hava kalitesine özen gösterilmeyen kapalı alanlar mikro plastiklerin solunum ile alınması açısından riskli bölgeler.

Mikroplastiklerin insan sağlığı üzerine potansiyel etkileri:

Mikro plastikler biyokümülatiftir ve uzun süreli olarak ağız ve solunum yolu ile alınmasının insan sağlığı üzerine tehlikeli etkileri vardır. Mikroplastik partiküllerin büyüklüklerinden dolayı hücresel membranlar arasında taşınmasının mümkün olmadığı düşünülüyor. Kan dolaşımına lenf yoluyla ulaşabilirler, ancak derin organlara ulaşamazlar. Bu nedenle sadece bağışıklık sistemi yetmezliği ve bağırsak iltihabı etkileri olduğu düşünülmekte. Deneysel bazı çalışmalarda mikroplastiklerin damar tıkanıklıklarına neden olduğu gösterildi. Buna karşılık, nanoplastik partiküller tüm organlara nüfuz edebilir ve hücresel membranlar boyunca taşınabilir. Karaciğer yetmezliğine ve kimyasal yapısına göre çeşitli kanserlere yol açabileceklerine dair bilimsel yayınlar vardır. Mikro ve nanoplastiklerin sağlık etkileri üzerine  bilimsel çalışmalar her yıl artan sayıda sürdürülmekte.

Ülkemizdeki durum:

Ülkemiz dünyada önemli bir plastik üreticisi. Türkiye yıllık 9 milyon tona yaklaşan üretimi ile dünya üretiminin neredeyse %3’nü gerçekleştiriyor. Birçok ülke, özellikle son dönemde plastik ile ilgili bilimsel çalışmalar ışığında üretim ve tüketimlerini sınırlamaya çalışırken; ülkemizde iç talebini sınırlayacak politikalar geliştirmediği gibi bu riskli sanayi alanında ihracata dönük üretim de yapılmakta.  Üstelik atık plastik ithalatından Çin, Malezya, Vietnam gibi ülkelerin çekilmesi sonucu Türkiye dünyanın en büyük plastik atık ithalatçısı ülke durumuna geldi. Bu atıkların hangi alanlarda kullanıldığı; hatta kullanılıp kullanılmadığı da bilinmiyor. Türk Tabipleri Birliği’nin* (TTB)  bir basın bildirisi ile plastik atık ithalatı ile ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yönelttiği sorular, bildirinin yayınlandığı 06.11.2018 tarihinden bu yana yanıtlanmadı. Diğer taraftan ülkemizde mikro ve nanoplastik kirliliğinin boyutları ve tükettiğimiz deniz ürünlerinde mikro ve nanoplastik kirliliği olup olmadığı da bilinmiyor.

Buna karşın naylon poşet kullanımının ücretlendirilerek sınırlandırılması olumlu bir yaklaşım olmakla beraber plastik kirliliği ve buna bağlı çevre ve insan sağlığı sorunlarını çözmek için küçük bir adım bile değildir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kamuoyunu plastik sorununu çözmekten uzak bu yaklaşım ile oyalamak yerine başta plastik atık ithalatı ile ilgili gerçekleri açıklamalı;  üniversite ve ilgili meslek odaları ile bir araya gelerek mikro ve nanoplastik partikül kirliliği ile ilgili bilimsel çalışmaları desteklemeli ve ilgili mevzuatı gözden geçirmelidir.

* http://ttb.org.tr/haber_goster.php?Guid=29f48432-e1be-11e8-b159-336a7b2d6c99

(Yeşil Gazete)

More in Ekoloji

You may also like

Comments

Comments are closed.